Yuhanna 3

3
Yuhanna Bölüm 3

 

G. İsa Nikodim’e Yeniden Doğuş’u Öğretiyor (3:1-21)

3:1   Nikodim’in hikâyesi, daha önce olmuş olanlarla tezat oluşturur. Kudüs’teki birçok Yahudi, Rab’be iman ettiklerini açıkladılar, ama O, onların imanlarının içten olmadığını biliyordu. Nikodim istisnaydı. Rab onda gerçeği bilmek için içten bir arzu gördü. Birinci ayet şu bağlaçla başlamalıdır: Ama 1 Yahudilerin, Ferisilerden olan Nikodim adlı bir önderleri vardı.

Nikodim, halkı arasında öğretmen olarak tanınırdı. Belki de Yahudilere ek bilgi verebilmek için Rab’den böyle bir bilgi almaya geldi.

3:2   Kutsal Kitap, Nikodim’in İsa’ya niçin geceleyin geldiğini söylemez. Rab Yahudi halkının çoğu tarafından kesinlikle kabul edilmediği için İsa’ya gittiğinin görülmesinden utanmış olacağı en belirgin açıklamadır. Bununla birlikte, İsa’ya geldi. Nikodim, Rab’bin, Tanrı’dan gönderilmiş bir öğretmen olduğunu kabul etti. Çünkü Tanrı’nın yardımı olmadan hiç kimsenin böyle mucizeler yapamayacağını biliyordu. Nikodim, bütün bilgisine rağmen, Rab’bi bedende görünen tek Tanrı olarak tanımadı. Bugün İsa’nın büyük bir adam, harika bir öğretmen, çarpıcı bir örnek olduğunu söyleyen pek çokları gibiydi. Bütün bu ifadeler tam gerçeğe ulaşamıyor. İsa Tanrı’ydı ve Tanrı’dır.

3:3   İlk bakışta Rab İsa’nın verdiği karşılığın Nikodim’in söyledikleriyle bağlantısı yokmuş gibi görünebilir. Rab aslında şöyle diyor: “Nikodim, sen bana öğretiş için geldin, ama gerçekte senin gereksinimin olan şey yeniden doğmaktır. Başlaman gereken yer budur. Yukarıdan doğmalısın. Aksi takdirde, Tanrı’nın Egemenliğini asla göremezsin.”

Rab bu harika sözlere “doğrusunu söyleyeyim” (Amin anlamında) diyerek başladı. Bu sözler bizi önemli bir gerçeğin verilişine hazırlar.

Yahudi olarak Nikodim, Mesih’in gelmesini ve İsrail’i Roma boyunduruğundan kurtarmasını beklemekteydi. O zamanlar dünya Roma İmparatorluğunun denetimi altındaydı ve Yahudiler onların yasalarına ve hükümetine bağımlıydılar. Nikodim, Mesih’in yeryüzünde kuracağı Egemenliği, Yahudi halkının uluslar arasında baş olacağı ve bütün düşmanlarının yok edileceği zamanı özlemle bekliyordu. Şimdi Rab, Nikodim’e kişinin bu egemenliğe girmesi için yeniden doğması gerektiğini bildiriyordu. Fiziksel yaşam için ilk doğum nasıl gerekliyse, tanrısal (kutsal) yaşam için de ikinci doğum gereklidir. (Yeniden doğma ifadesi “yukarıdan doğma” anlamına da gelebilir). Başka bir deyişle, Mesih’in Egemenliğine yalnızca yaşamları değişmiş olanlar girebilir. Egemenliğinde doğruluk hüküm süreceğinden halkının da doğru olması gerekir. Günah işlemeye devam eden insanların üzerinde egemenlik süremezdi.

3:4   Burada yine insanların Rab İsa’nın sözlerini anlamalarının ne kadar zor olduğunu görüyoruz. Nikodim her şeyi harfi harfine anlamada ısrar ediyordu. Yetişkin birinin nasıl yeniden doğabileceğini anlayamadı. Bir insanın doğmak için yeniden annesinin rahmine girmesinin fiziksel imkânsızlığını düşündü.

Nikodim 1.Korintliler 2:14 ayetini resmeder: “Doğal haliyle kişi, Tanrı’nın Ruhuyla ilgili şeyleri kabul etmez. Çünkü bunlar ona saçma gelir. Ruhça anlaşıldıkları için de bunları anlayamaz.”

3:5   Bunu daha iyi açıklamak için İsa, Nikodim’e kişinin sudan ve Ruh’tan doğması gerektiğini anlattı. Aksi takdirde Tanrı’nın Egemenliğine asla giremezdi.

İsa ne demek istedi? Çoğu kişi, su kelimesinin amaçlı olarak kullanıldığını, bununla Rab İsa’nın kurtuluş için vaftiz olmanın gerekliliği üzerinde durduğunu öne sürer. Bununla birlikte, böyle bir öğretiş Kutsal Kitap’ın tamamına aykırıdır. Tanrı Sözü’nün her tarafında kurtuluşun yalnızca Rab İsa Mesih’e iman etmekle olacağını okuruz. Vaftiz olma, kurtuluş aracı olarak değil, kurtulmuş olanlar için amaçlanmıştır.

Bazıları, bu ayetteki suyun Tanrı’nın Sözünü belirttiğini ileri sürer. Efesliler 5:25,26’daki Su, Tanrı’nın Sözüyle yakından bağlantılıdır. 1.Petrus 1:23 ve Yakup 1:18’de de yeniden doğuşun Tanrı’nın Sözü aracılığıyla olduğu söylenir. Bu nedenle, bu ayetteki suyun Kutsal Kitap’ı belirtmiş olma olasılığı yüksektir. Kutsal Yazıların dışında kurtuluşun olamayacağını biliyoruz. Tanrı’nın sözünde yer alan müjdeyi günahkar kişinin kabul etmesi gereklidir.

Ama su, Kutsal Ruh’u da belirtebilir. Yuhanna 7:38,39’da Rab İsa, diri su ırmaklarından söz etti ve su sözcüğünü kullandığında Kutsal Ruh’tan söz ettiği bize kesin olarak anlatılmıştır. Eğer su yedinci bölümde Ruh demekse, üçüncü bölümde neden aynı anlama gelmesin?

Bununla birlikte, bu yorum kabul edilirse ortaya bir sorun çıkabilir. İsa, “Bir kimse sudan ve Ruh’tan doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliğine giremez” dedi. Eğer su, Ruh anlamında kullanılmışsa, o zaman bu ayette Ruh’tan iki defa söz ettiği görülecektir. “Ve” olarak çevrilen sözcük, “hatta” olarak da doğru bir şekilde çevrilmiş olabilirdi. Bunun için, ayet şöyle de olabilirdi: Bir kimse sudan hatta Ruh’tan doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliğine giremez. Bu ayetin doğru yorumunun bu olduğuna inanıyoruz. Fiziksel doğum yeterli değildir. 2 Bir kimsenin Tanrı’nın Egemenliğine girebilmesi için ruhsal doğum da gereklidir. Bu ruhsal doğum, kişiye, Rab İsa Mesih’e iman ettiğinde Tanrı’nın Kutsal Ruh’u tarafından sağlanır. Bu yorum, aşağıdaki ayetlerde (6,8) yer alan “Ruh’tan doğan” ifadesinin iki defa kullanılmasıyla desteklenir.

3:6   Nikodim bir şekilde annesinin rahmine ikinci kez girmiş ve ikinci kez doğmuş bile olsaydı, bu onun kötü doğasını düzeltemezdi. Bedenden doğan bedendir ifadesi, insan olan anne babadan doğan çocukların günah içinde doğdukları ve kendilerini kurtarma açısından umutsuz ve güçsüz oldukları anlamına gelir. Öte yandan, Ruh’tan doğan ruhtur. Kişi, Rab İsa’ya güvendiğinde ruhsal doğum olur. Kişi, Ruh aracılığıyla yeniden doğduğunda, yeni bir doğa alır ve Tanrı’nın Egemenliğine uygun hale getirilir.

3:7   Nikodim’in, Rab İsa’nın öğretişlerine şaşmaması gerekirdi. Bir kimsenin yeniden doğması gerektiğini kavraması ve insan doğasındaki günahın sonuçlarına çare bulması konusunda tamamen yetersiz olduğunu anlaması gerekirdi. Bir kimsenin, Tanrı’nın Egemenliğinin uyruğunda bulunması için, kutsal, saf ve ruhsal olması gerektiğini fark etmeliydi.

3:8   Rab İsa, sık sık yaptığı gibi, ruhsal gerçeği resimlemek için doğayı kullandı. Nikodim’e yelin dilediği yerden estiğini ve kişinin onun sesini işittiğini, ama nereden gelip nereye gittiğini bilemediğini anımsattı. Yeniden doğuş aynı yele benzer. Her şeyden önce, Tanrı’nın isteğine göre oluşur. İnsanın kendi kontrolünde olan bir güç değildir. İkincisi, yeniden doğuş görülmez. Oluşunu göremezsiniz, ama sonuçlarını kişinin yaşamında görebilirsiniz. Kişi kurtulduğu zaman, yaşamında değişiklik olur. Eskiden sevdiği kötü şeylerden, şimdi nefret eder. Eskiden hor gördüğü Tanrı’yla ilgili şeyler şimdi en çok sevdiği şeyler olmuştur. Hiç kimsenin yeli tam anlayamaması gibi, insanın bütünüyle kavrayamadığı yeniden doğuş da Tanrı’nın Ruh’unun mucizevi bir işidir. Dahası, yeniden doğuş da, yel gibi, önceden bilinemez. Tam nerede ve ne zaman olacağını belirtmek mümkün değildir.

3:9   Nikodim, yine doğal zihnin tanrısal konulara girme konusundaki yetersizliğini resimlemekte. Şüphesiz yeniden doğuşu hala ruhsal olmaktan çok doğal ya da fiziksel bir olay olarak düşünmeye çalışıyordu. Ve bu nedenle Rab İsa’ya, “Bunlar nasıl olabilir?” diye sordu.

3:10   İsa, Nikodim’in, İsrail’in öğretmeni olarak, bunları anlamış olması gerektiği karşılığını verdi. Eski Antlaşma’daki Kutsal Yazılar, Mesih’in yeryüzüne Egemenliğini kurmak için geri geldiğinde, düşmanlarını yargılayacağını ve suç işleyen her şeyi yok edeceğini açık bir şekilde öğretiyordu. Yalnızca günahlarını itiraf etmiş ve bırakmış olanlar egemenliğe gireceklerdi.

3:11   Rab İsa, sonra öğretişinin yanılmazlığının ve insanın buna olan inançsızlığının altını çizdi. Bunun gerçekliğini tüm sonsuzluktan itibaren biliyordu ve yalnızca bildiğini ve gördüğünü öğretmişti. Ama Nikodim ve çağdaşı olan Yahudilerin çoğu O’nun tanıklığına iman etmeyi reddetti.

3:12   Rab İsa’nın, bu ayette belirttiği yersel şeyler nelerdi? Yeryüzündeki Egemenliğiydi. Nikodim, bir Eski Antlaşma öğrencisi olarak, bir gün, Mesih’in gelip yeryüzünde Kudüs’ün başkent olacağı gerçek bir egemenlik kuracağını biliyordu. Nikodim’in anlamadığı şey, egemenliğe girmek için gerekli olan yeniden doğuştu. Rab’bin söylediği göksel şeyler nelerdi? Sonraki ayetlerde sözü edilen gerçekler, kişinin yeniden doğuşa aldığı harika yolu açıklar.

3:13   Göksel konularda konuşma hakkı olan tek kişi, gökte bulunmuş olan kişidir. Rab İsa, Tanrı’nın gönderdiği sırf insan olan bir öğretmen değildi, ama sonsuzluktan beri Baba Tanrı’yla yaşamış ve dünyaya inmiş bir Kişiydi. Hiç kimse göğe çıkmamıştır derken, Eski Antlaşma’daki Hanok ve İlyas gibi kutsalların göğe çıkmadıklarını söylemiyordu, onlar yukarı alınmışlardı, oysa O göğe kendi gücüyle çıktı. Bir diğer açıklama da hiç kimsenin İsa gibi Tanrı’nın huzuruna sürekli çıkmadığıdır. Tanrı’nın bulunduğu yere eşsiz bir şekilde çıkabilirdi, çünkü yeryüzüne gökten inmişti. Rab yeryüzündeyken bile, Nikodim’le konuştuğunda gökte olduğunu söyledi. Bu nasıl olabilirdi? Burada gerçeğin ifadesi vardır: Rab, Tanrı olarak, her an her yerdedir. O’nun her yerde olduğunu söylediğimizde, belirttiğimiz budur. Bazı modern çeviriler gökte olan sözcüklerini metin dışı bırakırken, bu sözcükler el yazmalarında yaygın olarak desteklenirler ve metne aittirler.

3:14   Rab İsa, göksel gerçeği şimdi Nikodim’e açıklamak üzeredir. Yeniden doğuş nasıl olabilir? İnsanın günahlarının cezası ödenmelidir. İnsanlar göğe günahlarıyla çıkamazlar. Çölde tüm İsrail halkı yılanlar tarafından ısırıldığında, Musa’nın, sırığın üzerindeki tunç yılanı yukarı kaldırması gibi, İnsanoğlu’nun da öylece yukarı kaldırılması gerekir (Say.21:4-9’u okuyun). Çölden geçerek vaadedilen diyara giderlerken, İsrail halkının cesareti kırıldı ve sabırsızlandılar. Rab’den şikayetçi oldular. Onları cezalandırmak için Rab aralarına zehirli yılanlar gönderdi ve birçok kişi öldü. Sağ kalanlar tövbe ederek Rab’be yalvarınca, Rab, Musa’ya tunçtan bir yılan yapıp sırık üzerine koymasını söyledi. Tunçtan yapılmış yılana bakan, yılan tarafından ısırılmış İsrailliler mucizevi bir şekilde iyileştiler.

İsa, yeniden doğuşun nasıl olduğunu açıklamak için Eski Antlaşma’daki bu olayı aktardı. Günah yılanı tarafından ısırılmış olan kadınlar ve erkekler sonsuz ölüme mahkum olurlar. Tunçtan yapılmış yılan, İsa Mesih’in örneği ya da resmiydi. Tunç, Kutsal Kitap’ta yargıyı temsil eder. Rab İsa günahsızdı ve asla cezalandırılmamalıydı, ama O bizim yerimizi alarak, hak ettiğimiz yargıyı taşıdı. Sırık, Golgota’da Rab İsa’nın üzerinde yukarıya kaldırıldığı çarmıhı temsil eder. İmanla O’na bakarak kurtuluruz.

3:15   Bizim, O’nda Tanrı’nın doğruluğu olabilmemiz için günah nedir bilmeyen Kurtarıcı, bizim için günah oldu. Rab İsa’ya iman eden herkes karşılıksız bir armağan olarak sonsuz yaşama kavuşur.

3:16 Hiç kuşkusuz Müjde’yi açık ve sade olarak ifade ettiği için bu şüphesiz Kutsal Kitap’ta en iyi bilinen ayetlerden biridir. Rab İsa’nın Nikodim’e yeniden doğuşun kabul edilmesine ilişkin öğrettiği yolu özetler. Tanrı, dünyayı o kadar çok sevdi ki! Buradaki dünya tüm insanlığı kapsar. Tanrı, insanın günahlarını ya da dünyanın kötü düzenini sevmez, ama insanları sever ve hiç birinin mahvolmasını istemez.

Sevgisinin uzantısı, biricik Oğlunu verdi gerçeğiyle gösterilir. Tanrı’nın Rab İsa gibi başka Oğlu yoktur. Tek Oğlu’nu isyankâr günahkârların soyu için vermeye istekli olması, sonsuz sevgisinin ifadesidir. Bu herkesin kurtulduğu anlamına gelmez. Tanrı’nın kişiye sonsuz yaşam vermesinden önce, kişinin, Mesih’in kendisi için yapmış olduklarını kabul etmesi gerekir. Bu nedenle, “Öyle ki, O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın” sözleri eklenmiştir. Kimsenin mahvolmasına gerek yoktur. Herkesin kurtulabileceği bir yol sağlanmıştır, ama kişinin Rab İsa’yı kişisel Kurtarıcı’sı olarak kabul etmesi gerekir. Bunu yaptığı zaman armağan olarak sonsuz yaşama sahip olur. Boreham şöyle der:

Kilise topluluğu, Tanrı’nın dünyayı sevdiği sevgiyi anladığı zaman, bütün büyük imparatorluklar ve mercan adaları kazanılmış oluncaya kadar huzursuz ve rahatsız olacaktır. 3

3:17   Tanrı, insanlık üzerine öfkesini püskürtmeye hevesli, sert ve insafsız bir yönetici değildir. Yüreği insana olan şefkatle doludur ve insanları kurtarmak için en yüksek fiyatı ödemiştir. Oğlunu dünyayı yargılaması için dünyaya gönderebilirdi, ama öyle yapmadı. Tam tersine, O’nu buraya, dünya O’nun aracılığıyla kurtulabilsin diye acı çekmeye, kanını dökmeye ve ölmeye gönderdi. Rab İsa’nın çarmıhtaki işinin değeri o kadar büyüktü ki, her yerdeki tüm günahkarlar O’nu kabul ettikleri takdirde kurtulabilirlerdi.

3:18   Şimdi tüm insanlık iki sınıfa ayrılmıştır: İnanlılar ve inanlı olmayanlar. Sonsuz geleceğimiz, Tanrı’nın Oğlu’na karşı aldığımız tutuma göre belirlenir. Kurtarıcı’ya iman eden yargılanmaz, iman etmeyen ise zaten yargılanmıştır. Rab İsa, kurtuluş işini tamamlamıştır ve şimdi O’nu kabul etmeye ya da reddetmeye karar vermek kişinin kendisine bağlıdır. Böyle bir sevgi armağanını reddetmek felâket bir şeydir. Rab İsa’ya iman etmeyen biri için Tanrı’nın yapabileceği tek şey onu yargılamaktır.

O’nun adına iman etmekle O’na iman etmek aynı şeydir. Kutsal Kitap’ta ad kişiyi temsil eder. O’nun adına iman ederseniz (güvenirseniz), O’na iman edersiniz.

3:19   İsa dünyaya gelen ışıktır. O, Tanrı’nın günahsız ve lekesiz olan Kuzusuydu. Bütün dünyanın günahı için öldü. Ama insanlar bundan dolayı O’nu seviyorlar mı? Hayır; O’na güceniyorlar. Günahlarını, İsa’yı Kurtarıcı olarak kabul etmeye tercih ediyorlar ve böylece O’nu reddediyorlar. Aynı, sürünen varlıkların ışıktan kaçmaları gibi, kötüler de Mesih’in huzurundan kaçarlar.

3:20   Günahı sevenler ışıktan nefret eder, çünkü ışık günahlarını açığa çıkarır. İsa dünyadayken, günahkâr kişiler O’nun varlığından rahatsız oldular, çünkü kendi kutsallığıyla onların kötü durumunu açıklamış oldu. Bir sırığın eğriliğini göstermenin en iyi yolu yanına düz bir sırık koymaktır. Dünyaya Mükemmel Kişi olarak gelen Rab İsa bütün insanların eğriliğini kıyaslama ile açığa çıkardı.

3:21   Tanrı’nın önünde gerçekten dürüst olan ışığa, yani Rab İsa’ya gelir ve kendisinin değersizliğini ve günahkârlığını kavrar. O zaman kendisi için Kurtarıcı’ya iman eder ve böylece Mesih’e olan iman aracılığıyla yeniden doğar.

Ğ. Vaftizci Yahya’nın Yahudiye’deki Görevi (3:22-36)

3:22   Bu bölümün ilk kısmında Rab İsa’nın Kudüs kentindeki tanıklığı tanımlandı. Bu ayetten bölümün sonuna kadar Yuhanna Mesih’in, kurtuluş müjdesini bildirmeye devam ettiği Yahudiye’deki hizmetini resmeder. İnsanlar ışığa gelince, vaftiz edildiler. Buradaki ayetten İsa’nın vaftiz ettiği görülüyor, ama Yuhanna 4:2’den vaftiz edenlerin öğrencileri olduğunu öğreniriz.

3:23   Bu ayette söz edilen Yahya, Vaftizci Yahya’dır. Hâlâ Yahudiye bölgesinde tövbe etme bildirisini vaaz ediyor ve Mesih’in gelişine hazırlık olarak, tövbe etmeye istekli olan Yahudileri vaftiz ediyordu. Yahya da Aynon’da vaftiz ediyordu. Çünkü orada bol su vardı. Bundan onun suya daldırarak vaftiz ettiği sonucu çıkmaz, ama ima edilen budur. Suyu serperek ya da dökerek vaftiz etseydi bol suya gerek kalmayacaktı.

3:24   Bu ayet, Yahya’nın devam eden görevi ve buna karşılık vermeye devam eden içten Yahudilerle ilgili açıklamayı yapar. Yakın gelecekte Yahya hapse atılacak ve sadık tanıklığından dolayı öldürülecekti. Ama bu arada hâlâ gayretle görevini yapıyordu.

3:25   Bu ayetten anlaşıldığına göre Yahya’nın öğrencilerinin bazıları, Yahudilerle, temizlenme konusunda tartışmaya girmişlerdir. Bu ne anlama gelir? Buradaki temizlenme muhtemelen vaftiz konusundaydı. Tartışma, Yahya’nın vaftizinin, İsa’nınkinden daha iyi olup olmadığına ilişkindi. Hangi vaftizin gücü daha büyüktü? Hangisi daha değerliydi? Belki de Yahya’nın bazı öğrencileri akılsızca efendilerinin vaftizinden daha iyisinin olamayacağını iddia ettiler. Ya da Ferisiler, Yahya’nın öğrencilerinin, İsa’yı ve popülerliğini kıskanmaları için uğraştılar.

3:26   Karar için Yahya’ya geldiler. “Senin vaftizin daha iyiyse, niçin bu kadar kişi seni bırakıp İsa’ya gidiyor?” diye ona soruyor gibiydiler. (“Şeria nehrinin ötesinde seninle olan” ifadesi Mesih’i belirtir). Yahya Rab İsa’ya tanıklık etti ve bu tanıklığın sonucu olarak Yahya’nın birçok öğrencisi onu bırakıp İsa’nın ardından gitmeye başladı.

3:27   Eğer Yahya’nın verdiği karşılık Rab İsa’yı belirttiyse, Kurtarıcı’nın elde ettiği herhangi bir başarı, Tanrı’nın O’nu onayladığının bir göstergesidir. Kendisini belirttiyse de hiçbir zaman üstün ya da önemli biri olmaya çalışmadığını söylüyordu. Hiçbir zaman kendi vaftizinin İsa’nınkinden daha üstün olduğunu iddia etmemişti. Burada sadece kendisinde bir şey olmadığını, ama almış olduğunun gökten olduğunu söyledi. Bu hepimiz için geçerlidir ve dünyada gurur duymamız ya da insanların gözünde değer kazanmaya çalışmamız için hiçbir neden yoktur.

3:28   Yahya öğrencilerine tekrar tekrar Mesih olmadığını; ama sadece Mesih’in yolunu hazırlamak için gönderildiğini, belirtmiş olduğunu anımsattı. Onun üzerinde tartışmalarına ne gerek vardı? Niçin onun etrafında bir parti kurmaya çalışıyorlardı? Önemli olan o değildi, O yalnızca insanları Rab İsa’ya yöneltmeye çalışıyordu.

3:29   Güvey Rab İsa Mesih’ti. Vaftizci Yahya sadece güveyin arkadaşı, “sağdıcı” idi. Gelin, güveyin arkadaşına değil, tam tersine güveyin kendisine aittir. Bu nedenle, insanların Yahya’nın değil İsa’nın ardından gitmeleri uygundur. Burada kullanılan gelin, genel bir şekilde Rab İsa’nın öğrencisi olacak olanları belirtir. Eski Antlaşma’da, İsrail’den Yehova’nın karısı olarak söz edilmişti. Daha sonra, Yeni Antlaşma’da Mesih’in kilisesinin (topluluğunun) üyeleri olanlar gelin olarak tanımlanmıştır. Ama burada, Yuhanna Müjde’sinde, bu sözcük genel anlamda, Mesih göründüğünde Vaftizci Yahya’yı bırakanları kapsamak için kullanıldı. Ne İsrail ne de kilise (topluluk) anlamındadır. Yahya izleyicilerini kaybetmekten mutsuz değildi. Güveyin sesini dinlemek onun için büyük bir sevinçti. İsa’nın bütün ilgiyi almasından memnundu. Mesih, insanlar tarafından yüceltilip onurlandırıldığında onun sevinci tamamlandı.

3:30   Yahya’nın görevinin tüm amacı, bu ayette özetlenir. Kadın ve erkekleri Rab’be yöneltmek ve O’nun gerçek değerini anlamaları için durmadan uğraştı. Yahya, bunu yaparken, kendisini geri planda tutması gerektiğini anladı. Mesih’in hizmetkarı için ilgiyi kendi üzerine çekmeye çalışmak gerçekten bir vefasızlık şeklidir.

Bu bölümdeki üç “zorunluluğa” dikkat edin: Günahkâr için (3:7), Kurtarıcı için (3:14) ve Kutsallar için (3:30).

3:31   İsa yukarıdan gelen ve herkesten üstün olandır. Bu ifade, O’nun göksel aslını ve yüce durumunu göstermek için amaçlandı. Kendi değerinin düşüklüğünü kanıtlamak için Vaftizci Yahya, kendisinin dünyadan olduğunu ve dünyadan söz ettiğini söyledi. Bu, onun insan anne babadan doğmuş biri olduğu anlamındadır. Göksel bir rütbesi yoktu ve Tanrı’nın Oğlu’nun konuştuğu yetkiyle konuşamazdı. Rab İsa’dan daha aşağıdaydı, çünkü O, gökten gelen ve herkesten üstün olandır. Mesih, evrenin yüce Kralıdır. Bu nedenle insanların O’nun habercisi yerine, O’nun ardından gitmesi uygundur.

3:32   Ancak Rab İsa konuştuğu zaman, yetkiyle konuştu. İnsanlara görmüş ve işitmiş olduklarını anlattı. Hiç hata ve hile olasılığı yoktu. Buna rağmen, tanıklığını kimse kabul etmez demek tuhaftır. Kimse sözü burada kesin anlam taşımamalıdır. Rab İsa’nın sözlerini kabul eden bireyler vardır. Bununla birlikte, Yahya, insanlığa genel olarak bakıyor ve Kurtarıcı’nın öğretişlerinin çoğunluk tarafından reddedildiğini yalın bir şekilde ifade ediyordu. İsa gökten gelendi, ama çoğunluğa göre O’nu dinlemeye istekli olan azdı.

3:33   33’üncü ayet, Rab’bin sözlerini Tanrı’nın sözleri olarak kabul etmiş birkaç kişiyi tanımlar. Kabul ederek Tanrı’nın gerçek olduğuna mühürlerini basmışlardır. Bugün de böyledir. Müjde’nin bildirisini kabul edenler, kendilerine ve insanlığın tamamına karşın, Tanrı’nın tarafını tutarlar. Tanrı bir şey demişse, onun gerçek olması gerektiğini anlarlar. 33’üncü ayetin Mesih’in Tanrılığını ne kadar açık bir şekilde öğrettiğine dikkat edin. Mesih’in tanıklığına iman edenlerin Tanrı’nın gerçek olduğunu kabul ettiklerini söyler. Bu, Mesih’in tanıklığının, Tanrı’nın tanıklığı olduğunu ve birini kabul edenin diğerini de kabul etmiş olduğunu söylemenin bir başka yoludur.

3:34   Tanrı’nın gönderdiği İsa’ydı. Tanrı’nın sözlerini söyledi. Yahya, bu ifadeyi desteklemek için, “Tanrı, Ruh’u ölçüyle vermez” dedi. Mesih, Tanrı’nın Kutsal Ruh’u tarafından, başka hiç kimse için olmayacak bir şekilde, kutsandı. Diğerleri hizmetlerinde Kutsal Ruh’un yardımının bilincindedirler, ama hiç kimsenin Tanrı’nın Oğlu’nunki gibi, böylesine Ruhla dolu bir hizmeti olmadı. Peygamberler Tanrı’dan kısmi esinleme aldılar, ama “Tümüyle hikmetin kendisi olan Mesih’in aracılığıyla ve Mesih’in kendisinde açıklanan Ruh, Tanrı’nın insana yönelik sonsuz sevgisinin tam özüdür.”

3:35   Bu, Yuhanna’nın Müjde’sinde bize yedi kez söylenen Baba Oğul’u sever’in birincisidir. Burada sevgi, her şeyin, O’nun kontrolü altına verilmesiyle gösterilir. Kurtarıcı’nın sorumluluğu altına verilen şeylerin arasında, 36’ıncı ayette açıklandığı gibi, insanların geleceği de vardır.

3:36   Tanrı, Mesih’e, O’na iman edenlere sonsuz yaşam verme gücünü verdi. Bu, Kutsal Kitap’ta kişinin nasıl kurtulabileceğiyle ilgili en açık ayetlerden biridir. Sadece Oğul’a iman ederek. Bu ayeti okurken, Tanrı’nın konuştuğunu anlamalıyız. Asla bozulmayacak bir vaatte bulunuyor. Açık ve kesin olarak, Oğluna iman edenin sonsuz yaşama kavuşacağını söylüyor. Bu vaadi kabul etmek, sonu belirsiz bir iş değildir. Sadece sahte olması mümkün olmayana iman etmektir. Tanrı’nın Oğlu’na itaat etmeyenler yaşam görmeyecektir, ama Tanrı’nın gazabı zaten böylelerinin üzerindedir. Bu ayetten sonsuz geleceğimizin, Tanrı’nın Oğlu’yla olan ilişkimize bağlı olduğunu öğreniriz. O’nu kabul edersek, Tanrı bize, karşılıksız bir armağan olarak sonsuz yaşam verir. O’nu reddedersek, sonsuz yaşamdan asla zevk alamayacağız ve bunun da ötesinde her an düşmeye hazır olan Tanrı’nın gazabı zaten üzerimizde asılı durmaktadır.

Bu ayette Kutsal Yasa’yı tutma, Altın Kurala itaat etme, kiliseye gitme, elimizden geleni yapma ya da cennete girmeyi başarma hakkında hiçbir şeyin olmadığına dikkat edin.

 

Kutsal Kitap

1 Yahudiler’in Nikodim adlı bir önderi vardı. Ferisiler’den* olan bu adam bir gece İsa’ya gelerek, “Rabbî*, senin Tanrı’dan gelmiş bir öğretmen olduğunu biliyoruz. Çünkü Tanrı kendisiyle olmadıkça kimse senin yaptığın bu mucizeleri yapamaz” dedi.
2 (SEE 3:1)
3 İsa ona şu karşılığı verdi: “Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ni göremez.”
4 Nikodim, “Yaşlanmış bir adam nasıl doğabilir? Annesinin rahmine ikinci kez girip doğabilir mi?” diye sordu.
5 İsa şöyle yanıt verdi: “Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse sudan ve Ruh’tan doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ne giremez.
6 Bedenden doğan bedendir, Ruh’tan doğan ruhtur.
7 Sana, ‘Yeniden doğmalısınız’ dediğime şaşma.
8 Yel dilediği yerde eser; sesini işitirsin, ama nereden gelip nereye gittiğini bilemezsin. Ruh’tan doğan herkes böyledir.”
9 Nikodim İsa’ya, “Bunlar nasıl olabilir?” diye sordu.
10 İsa ona şöyle yanıt verdi: “Sen İsrail’in öğretmeni olduğun halde bunları anlamıyor musun?
11 Sana doğrusunu söyleyeyim, biz bildiğimizi söylüyoruz, gördüğümüze tanıklık ediyoruz. Sizler ise bizim tanıklığımızı kabul etmiyorsunuz.
12 Sizlere yeryüzüyle ilgili şeyleri söylediğim zaman inanmazsanız, gökle ilgili şeyleri söylediğimde nasıl inanacaksınız?
13 Gökten inmiş olan İnsanoğlu’ndan* başka hiç kimse göğe çıkmamıştır.
14 Musa çölde yılanı nasıl yukarı kaldırdıysa, İnsanoğlu’nun da öylece yukarı kaldırılması gerekir.
15 Öyle ki, O’na iman eden herkes sonsuz yaşama kavuşsun.
16 “Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu’nu verdi. Öyle ki, O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun.
17 Tanrı, Oğlu’nu dünyayı yargılamak için göndermedi, dünya O’nun aracılığıyla kurtulsun diye gönderdi.
18 O’na iman eden yargılanmaz, iman etmeyen ise zaten yargılanmıştır. Çünkü Tanrı’nın biricik Oğlu’nun adına iman etmemiştir.
19 Yargı da şudur: Dünyaya ışık geldi, ama insanlar ışık yerine karanlığı sevdiler. Çünkü yaptıkları işler kötüydü.
20 Kötülük yapan herkes ışıktan nefret eder ve yaptıkları açığa çıkmasın diye ışığa yaklaşmaz.
21 Ama gerçeği uygulayan kişi yaptıklarını, Tanrı’ya dayanarak yaptığını göstermek için ışığa gelir.”
22 Bundan sonra İsa’yla öğrencileri Yahudiye diyarına gittiler. İsa onlarla birlikte orada bir süre kalarak vaftiz* etti.
23 Yahya da Salim yakınındaki Aynon’da vaftiz ediyordu. Çünkü orada bol su vardı. İnsanlar gelip vaftiz oluyorlardı.
24 Yahya henüz hapse atılmamıştı.
25 O sıralarda Yahya’nın öğrencileriyle bir Yahudi arasında temizlenme konusunda bir tartışma çıktı.
26 Öğrencileri Yahya’ya gelerek, “Rabbî” dediler, “Şeria Irmağı’nın karşı yakasında birlikte olduğun ve kendisi için tanıklık ettiğin adam var ya, işte O vaftiz ediyor, herkes de O’na gidiyor.”
27 Yahya şöyle yanıt verdi: “İnsan, kendisine gökten verilmedikçe hiçbir şey alamaz.
28 ‘Ben Mesih* değilim, ama O’nun öncüsü olarak gönderildim’ dediğime siz kendiniz tanıksınız.
29 Gelin kiminse, güvey odur. Ama güveyin yanında duran ve onu dinleyen dostu onun sesini işitince çok sevinir. İşte benim sevincim böylece tamamlandı.
30 O büyümeli, bense küçülmeliyim.”
31 Yukarıdan gelen, herkesten üstündür. Dünyadan olan dünyaya aittir ve dünyadan söz eder. Gökten gelen ise, herkesten üstündür.
32 Ne görmüş ne işitmişse ona tanıklık eder, ama tanıklığını kimse kabul etmez.
33 O’nun tanıklığını kabul eden, Tanrı’nın gerçek olduğuna mührünü basmıştır.
34 Tanrı’nın gönderdiği kişi Tanrı’nın sözlerini söyler. Çünkü Tanrı, Ruh’u ölçüyle vermez.
35 Baba Oğul’u sever; her şeyi O’na teslim etmiştir.
36 Oğul’a iman edenin sonsuz yaşamı vardır. Ama Oğul’un sözünü dinlemeyen yaşamı görmeyecektir. Tanrı’nın gazabı böylesinin üzerinde kalır.

1. Grekçe küçük “de” bağlacı ve, şimdi, ama vs. gibi anlamlara gelebilir. Modern İngilizce ile yazılmış Kutsal Kitaplar bunları sık sık çıkarma eğilimindedir.

2. Başka bir geçerli yorum da şudur: Su bedensel doğuma, Ruh da Kutsal Ruh’tan doğuşa işaret etmektedir. Rabbiler “suyu” erkek tohumunun simgesi olarak kullandılar. Su, bebek doğduğunda yırtılan sıvıyla dolu keseyi de ifade edebilirdi.

3. F.W.Boreham, daha fazla belge mevcut değildir.