Yuhanna 5

5
Yuhanna Bölüm 5

 

III. TANRI’NIN OĞLU’NUN HİZMETİNİN İKİNCİ YILI (Bölüm 5)

A. Üçüncü Belirti: Kötürüm Adamın İyileşmesi (5:1-9)

5:1   5’inci bölüm açılırken, Yahudilerin bayramlarından birinin zamanı gelmişti. Birçoğu bunun Fısıh bayramı olduğuna inanır, ama emin olmak imkânsız. Dünyaya bir Yahudi olarak gelen ve Tanrı’nın Yahudi halkı için yaptığı yasalara itaat eden İsa, bayram için Kudüs’e gitti. Eski Antlaşma’nın Yehova’sı olarak Fısıh bayramını ilk kuran Rab İsa’ydı. Şimdi Babasının sözünü dinleyen bir insan olarak, O’nun yaptığı tüm yasalara itaat etti.

5:2   Kudüs’te “merhamet evi” ya da “acıma evi” anlamına gelen Beytesta 1 adında bir havuz vardı. Bu havuz Koyun Kapısı yanındaydı. Şimdi yeri biliniyor ve kazı yapılıyor (St.Anne Haçlı Kilisesi yakınında). Havuzun etrafında beş eyvan ya da birçok kişiyi alacak kadar açık geniş bir alan vardı. Bazı Kutsal Kitap öğretmenleri, bu beş eyvanın Musa’nın Yasa’sını temsil edip insana zor durumdayken yardım etme konusundaki yetersizliğinden söz ettiğini düşünür.

5:3   Görünüşe göre Beytesta havuzu şifa mucizelerinin oluştuğu yer olarak biliniyordu. Bu mucizelerin yıl boyunca mı, yoksa bayram günleri gibi belirli zamanlarda mı olduğunu bilmiyoruz. Havuzun etrafında, şifa bulma umuduyla gelmiş bir sürü hasta vardı. Bazıları kör, bazıları kötürüm ve bazıları da felçliydi. Bu çeşitli sakatlıklar, günahlı insanın çaresizliğini, körlüğünü, kötürümlüğünü ve faydasızlığını resmeder.

Bedenlerindeki günahın etkisiyle acı çeken bu insanlar, suyun çalkalanmasını bekliyorlardı. Yürekleri hastalıklarından özgür kılınma özlemiyle doluydu ve içtenlikle şifa bulmayı arzuluyorlardı. J.G.Bellett şöyle der:

Tanrı’nın Oğlu’nun orada olmasına rağmen, hayal kırıklığı yaratan, belirsiz suyun etrafından ayrılamıyorlardı… Bunda mutlaka bizim için çıkarılacak bir ders vardır. Havuz, İsa değil de sudan medet umanlarla iyice doldu! İnsan kaynaklı dine ilişkin çarpıcı bir örnek! İnsan kaynaklı dinler karmaşık ve kurallara bağlı oldukları için insanların ilgisini çeker. Tanrı lütfunun sadeliği ise küçümsenir. 2

5:4   Burada anlatılan konu merakımızı gidermeye yetmez. Bize anlatılan, sadece Rab’bin bir meleğinin zaman zaman havuzun içine inip suyu çalkalamasıdır. O zaman suyun içine girebilen ilk kişi hastalığından kurtulurdu. Havuza girmeye çalışan ihtiyaç içindeki çok sayıda insanı görmek ve yalnızca birinin iyileşebileceğini bilmek oldukça acıklı bir manzara olsa gerek.

5:5-6   Havuzun kenarında bekleyenlerden biri otuz sekiz yıldır hastaydı. Bu, Kurtarıcı doğmadan önce bile, onun bu durumda olduğu anlamına gelir. Rab İsa’nın her şey hakkında tam bilgisi vardı. Bu adamla daha önce hiç karşılaşmamıştı. Ama yine de onun uzun zamandır hasta olduğunu biliyordu.

Sevgi ve merhametle, “İyi olmak ister misin?” diye sordu. İsa bunun, adamın yüreğinin en büyük arzusu olduğunu biliyordu. Ama adamın çaresizliğini fark edip iyileşmek için olan müthiş ihtiyacını dile getirmesini istedi. Kurtuluş da aynıdır. Rab, kurtulmaya olan müthiş gereksinmemizi biliyor, ama kaybolduğumuzu, O’na ihtiyacımız olduğunu ve O’nu Kurtarıcımız olarak kabul ettiğimiz itirafını ağzımızdan duymayı bekliyor. Kendi isteğimizle kurtulmuyoruz, Tanrı bir kişiyi kurtarmadan önce o kişinin de bunu tüm yüreğiyle istemesini beklemektedir.

5:7   Hasta adamın verdiği yanıt oldukça dokunaklıydı. Yıllardır suya girmeyi bekleyerek havuzun kenarında yatıyordu, ama ne zaman su çalkalansa, ona yardım edecek biri yoktu. Ne zaman havuza girmeye çalışsa, başka biri ondan önce giriyordu. Bu bize günahlarımızdan kurtulmak için başkalarına bağlı kaldığımızda ne kadar çok hayal kırıklığına uğrayacağımızı anımsatır.

5:8   Adamın döşeği ya bir yastık ya da ince bir şilteydi. İsa ona kalkmasını, döşeğini toplamasını ve yürümesini söyledi. Buradaki ders, kurtulduğumuz zaman bize yalnızca kalkmamız değil, ama yürümemizin de söylendiğidir. Rab İsa, bizi günahtan özgür kılıp şifa verir ve sonra da bizden O’na layık bir şekilde yaşamımızı sürdürmemizi bekler.

5:9   Kurtarıcı hiçbir zaman, hiç kimseye bir şeyi yapacak gücü vermeden o şeyi yapmasını beklemez. İsa konuşmaya başladığı andan itibaren hastanın bedenine yeni yaşam ve güç aktı. O anda iyileşti. Kademeli bir iyileşme değildi. Yıllardır faydasız ya da zayıf olan kol ve bacaklar şimdi güçlü bir biçimde hareket ediyorlardı. Rab’bin sözüne hemen itaat etti. Döşeğini toplayıp yürümeye başladı. Otuz sekiz yıllık hastalıktan sonra bunu yapması, onun için ne kadar heyecanlı olmuş olsa gerek!

Bu mucize, haftanın yedinci günü olan Sept gününde, yani cumartesi günü oldu. Sept gününde Yahudi halkının herhangi bir şey yapması yasaktı. Bu adam bir Yahudiydi, ama yine de bu özel günle ilgili Yahudi geleneğine rağmen döşeğini taşımada tereddüt etmedi.

B. Yahudilerin Karşı Gelmesi (5:10-18)

5:10   Yahudiler adamı Sept günü döşeğini taşırken görünce, ona meydan okudular. Bu kişiler dini görevlerini yapmada çok katı hatta insafsızdılar. Yasa’ya harfiyen bağlıydılar, ama başkalarına sık sık merhamet ve şefkat gösterme konusunda yetersiz kaldılar.

5:11   İyileşen adam, çok basit bir yanıt verdi. Onu iyileştiren kişinin, ona döşeğini toplayıp yürümesini söylediğini aktardı. Otuz sekiz yıldır hasta olan birini iyileştirecek güce sahip kişiye itaat edilmeliydi, döşeğini Sept gününde toplamasını söylese bile! İyileşen adam o zaman, Rab İsa’nın kim olduğunu gerçekten bilmiyordu. O’ndan çok genel bir şekilde, ama gerçek bir minnettarlıkla söz etti.

5:12   Yahudiler, bu adama Sept geleneğini bozmasını söylemeye cüret edeni araştırıp bulmak istiyorlardı ve bu nedenle ondan suçluyu tanımlamasını istediler. Musa’nın Yasası, Sept gününü bozanın taşlanarak öldürülmesini buyuruyordu. Yahudiler felçli bir adamın iyileştirilmesiyle pek ilgilenmediler.

5:13   İyileşen adam, kendisini iyileştireni tanımıyordu. O’nu göstermesi imkansızdı, çünkü İsa orada toplanmış olan kalabalığın arasından ayrılıp gitmişti.

Bu olay, Rab İsa Mesih’in halk arasındaki hizmetinde büyük dönüm noktalarından birine işaret eder. Bu mucizeyi Sept günü yaptığından, Yahudi liderlerin nefret duygularını harekete geçirdi. O’nu takip etmeye ve yaşamını araştırmaya başladılar.

5:14   Bir süre sonra İsa iyileşen adamı, kuşkusuz yaşamında meydana gelen harika mucize için Tanrı’ya teşekkür ettiği, tapınakta buldu. Rab ona bu kadar çok kayrıldığından dolayı ağır sorumluluk altında olduğunu anımsattı. Ayrıcalık her zaman sorumluluğu da beraberinde getirir. “Bak iyi oldun. Artık günah işleme de başına daha kötü bir şey gelmesin.” Adamın hastalığının, yaşamındaki bir günahın sonucu olarak meydana gelmiş olduğu görülüyor. Bu, bütün hastalıklar için geçerli değildir. Çok defa hastalığın, kişinin yaşamında işlediği günahla doğrudan ilişkisi yoktur. Örneğin, bebekler bilerek günah işleyecek kadar büyümeden hasta olabilirler.

İsa, “Artık günah işleme” derken, Tanrı’nın kutsallık standardını ifade ediyordu. “Mümkün olduğu kadar az günah işle” demiş olsaydı, Tanrı olmuş olmayacaktı. Tanrı, hangi derecede olursa olsun günaha göz yumamaz. Sonra uyarıya, “başına daha kötü bir şey gelmesin” eklendi. Rab, daha kötü bir şey derken ne demek istediğini belirtmedi. Bununla birlikte, adamın günahın fiziksel hastalıklardan çok daha kötü sonuçları olduğunu anlamasını amaçladı. Günahları içinde ölenler sonsuz öfke ve acıya mahkum edilirler.

Lütfa karşı günah işlemek yasaya karşı günah işlemekten daha ciddi bir noktadır. İsa, bu adama sevgi ve merhamet gösterdi. Şimdi gidip hastalığına yol açan aynı günahkâr yaşamına devam etse, O’nun lütfuna zayıf bir karşılık vermiş olurdu.

5:15   Samiriyeli kadın gibi bu adam da, Kurtarıcısı için tanıklık etmeyi arzuladı. Yahudilere gidip kendisini iyileştirenin İsa olduğunu bildirdi. Yahudiler böyle övgülerle ilgilenmese bile, İsa’yı övmek istedi. Onların başlıca isteği İsa’yı tutuklayıp cezalandırmaktı.

5:16   İşte insan yüreğindeki kötülüğün açığa çıkışı! Kurtarıcı gelip büyük bir mucize yaparak adamı iyileştirmişti ve bu durum Yahudileri çok kızdırıyordu. Mucizenin Sept gününde olmasına gücendiler. Merhametsiz tutucu kişilerdi, başkalarının bereketi ve iyiliğinden çok geleneklere uymayla ilgilenirlerdi. Sept gününü koyanın ve o günde merhamette bulunanın, O olduğunu anlamadılar. Rab İsa Sept gününü bozmadı. Yasa o gün fiziksel iş yapmayı yasakladı, ama gerekli eylemleri ya da merhameti yasaklamadı.

5:17   Tanrı altı günde evreni yarattıktan sonra yedinci günde dinlendi. Bu, Sept günüydü. Bununla birlikte, günah dünyaya girince, Tanrı’nın dinlenmesi bir bakıma son buldu. Şimdi durmadan insanları kendisiyle birlikteliğe geri getirmek için çalışacaktı. Bir kurtuluş yolu sağlayacaktı. Müjde bildirisini her kuşağa sunacaktı. Bu nedenle Adem’in günaha düşüşünden bugüne değin Tanrı durmadan çalışmaktadır ve hâlâ da çalışıyor. Aynı şey Rab İsa için de geçerlidir. Babasının işiyle meşguldü; sevgisi ve merhameti yalnızca haftanın altı günüyle sınırlandırılamazdı.

5:18   Bu ayet, Yahudilerin Rab İsa’yı yalnızca Sept gününü bozmuş olduğundan değil, kendisini Tanrı’yla eşit kıldığından dolayı her zamankinden daha çok öldürmeye kararlı olduklarını bize bildirir! Dar görüşlü bakış açılarına göre, gerçek olmamasına karşın, Rab Sept gününü bozmuştu. Tanrı’nın hiçbir zaman Sept gününü insana bir zorluk olarak yüklemeyi tasarlamadığını anlamadılar. Sept gününde biri hastalığından iyileştirilebilirse, Tanrı onun bir gün daha acı çekmek zorunda kalmasını istemeyecekti.

İsa, Tanrı’dan Babası olarak söz ettiğinde, O’nun kendisini Tanrı’yla eşit kıldığını anladılar. Bu onlara göre korkunç bir küfürdü. Aslında bu tek gerçekti.

Rab İsa, Tanrı’yla eşit olduğunu gerçekten iddia etti mi? Eğer niyeti bu olmasaydı, o zaman bunu Yahudilere açıklamış olurdu. Bunun yerine, aşağıdaki ayetlerde, daha olumlu sözlerle, gerçekten Baba’yla bir olduğunu ifade etti. J.Sidlow Baxter bunu şöyle açıklıyor:

Eşitliği yedi maddeyle iddia ediyor:

  1. Çalışmada eşit: “Baba ne yaparsa Oğul da aynı şeyi yapar” (ayet 19).
  2. Bilgide eşit: “Çünkü Baba Oğul’u sever ve yaptıklarının hepsini O’na gösterir” (ayet 20).
  3. Diriltmede eşit: “Baba nasıl ölüleri diriltiyorsa… Oğul da dilediği kimselere öylece yaşam verir” (ayet 21’le 28 ve 29.ayetler).
  4. Yargılamada eşitlik: “Baba kimseyi yargılamaz, tüm yargılama işini Oğul’a verdi” (22 ve 27.ayetler).
  5. Onurda eşit: “Öyle ki, herkes Baba’yı onurlandırdığı gibi Oğul’u onurlandırsın” (ayet 23).
  6. Yeni yaşam vermede eşit: “Sözümü işitip beni gönderene iman eden… ölümden yaşama geçmiştir” (24 ve 25. ayetler).
  7. Özdenlikte eşit: “Çünkü Baba kendisinde yaşam olduğu gibi, Oğul’a da kendisinde yaşam olma özelliğini verdi” (ayet 26). 3

C. İsa, Tanrı’yla Eşit Olduğu İddiasını Savunuyor (5:19-29)

5:19   Kurtarıcı, Baba Tanrı’yla öylesine sıkı bir şekilde kenetlenmişti ki, bağımsız olarak hareket edemezdi. Kendi başına herhangi bir şey yapacak gücü olmadığını söylemek istemiyor, ama Tanrı’yla çok yakın bir ilişkisi olduğundan yalnızca Babasının yaptığını gördüğü şeyleri yapabilirdi. Rab, Baba’yla tamamen eşit olmasına karşın bağımsız değildir.

Rab İsa, açıkça Yahudilerin O’nu Tanrı’yla eşit olarak düşünmesini tasarlamıştı. Yalnızca insan olan biri için Tanrı’nın yaptığı şeyleri yaptığını iddia etmek gülünç olurdu. İsa, Baba’nın ne yaptığını gördüğünü iddia ediyor. Böyle bir iddiada bulunmak için daima Baba’nın huzurunda olması ve cennette olup bitenler hakkında tüm bilgiye sahip olmuş olması gerekir. İsa, bu kadarla da kalmayıp Baba’nın yaptıklarını görerek aynı şeyleri yaptığını da iddia ediyor. Bu, O’nun Tanrı’yla kesinlikle eşit olduğunun doğrulanmasıdır. Her şeye gücü yeter.

5:20   Baba’nın yaptıklarının hepsini O’na göstermesi, Oğlu’na olan sevgisinin özel bir işaretidir. İsa bu şeyleri yalnızca görmekle kalmadı; onları yapacak gücü de vardı. Sonra Kurtarıcı, onlar şaşsın diye Tanrı’nın bunlardan daha büyük işler göstereceğini söyleyerek konuşmasına devam etti. Zaten Rab İsa’yı mucize yaparken görmüşlerdi. Daha biraz önce otuz sekiz yıldır kötürüm olan bir adamı iyileştirdiğine tanık olmuşlardı. Ama bunlardan daha büyük mucizeler göreceklerdi. Ölüyü diriltmek böyle bir mucizenin ilki olacaktı (ayet 21). İkincisi de insanlığı yargılama işidir (ayet 22).

5:21   İşte burada, Oğul’un Baba’yla eşit olduğuna dair başka bir açık ifade daha var. Yahudiler, İsa’yı kendisini Tanrı’yla eşit kıldığı için suçladılar. İsa suçlamayı yadsımadı, ama daha çok Baba’yla bir olduğu gerçeğinin büyük kanıtlarını ortaya koydu. Baba nasıl ölüleri diriltip onlara yaşam veriyorsa, Oğul da dilediği kimselere öylece yaşam verir. Eğer O yalnızca bir insan olsaydı hiç bu şeyler söylenebilir miydi? Soruyu sormak, yanıtını vermektir.

5:22   Yeni Antlaşma, Tanrı’nın, Baba’nın… tüm yargılama işini Oğul’a verdiğini söyler. Rab İsa’nın bu işi yapması için elbette ki, tüm bilgiye ve kusursuz doğruluğa sahip olması gerekir. İnsan yüreğinin düşünce ve motivasyonlarını ayırt edebilmesi gerekir. Tüm dünyanın Yargıcının, bu Yahudilerin önünde durup yetkisini kanıtlamaya çalışması ve buna rağmen onların O’nu tanımaması ne tuhaf!

5:23   Burada Tanrı’nın, Oğlu’na ölüleri diriltmesi ve dünyayı yargılaması için verdiği yetkinin nedenini görüyoruz. Nedeni şudur: Öyle ki, herkes Baba’yı onurlandırdığı gibi Oğul’u onurlandırsın. Bu çok önemli bir ifade olup Kutsal Kitap’ta Rab İsa Mesih’in tanrısallığının en açık kanıtlarından biridir. Kutsal Kitap’ın başından sonuna kadar yalnızca Tanrı’ya tapınılması gerektiğini öğreniriz. On Emir’de insanların gerçek Tanrı’nın dışındaki tanrılara tapmaları yasaklanır. Oysa şimdi şunu öğreniyoruz: Öyle ki, herkes Baba’yı onurlandırdığı gibi Oğul’u onurlandırsın. Bu ayetten çıkarabileceğimiz tek sonuç İsa Mesih’in Tanrı olduğudur.

Birçok kişi Tanrı’ya tapındığını iddia eder, ama İsa Mesih’in Tanrı olduğunu yadsır. O’nun iyi bir kişi ya da şimdiye kadar yaşamış olanlardan daha çok Tanrı gibi olduğunu söylerler. Ama bu ayet, O’nu tam olarak Tanrı’yla eşit kılar ve insanlardan O’na Baba Tanrı’ya verilen onurun aynısını vermelerini ister. Eğer biri Oğul’u onurlandırmazsa, Baba’yı da onurlandırmaz. Tanrı’ya karşı öne sürülen sevginin aynısı Rab İsa Mesih’e karşı olmazsa, bir anlamı olmaz. Eğer İsa Mesih’in kim olduğunu daha önce hiç anlamadıysanız, o zaman bu ayeti dikkatlice düşünün. Tanrı’nın Sözü olduğunu anımsayın ve İsa Mesih’in Tanrı’nın beden almış şekli olduğu yüce gerçeğini kabul edin.

5:24   Önceki ayetlerde, Rab İsa’nın yaşam vermek için gücü olduğunu ve yargılama işinin O’na verilmiş olduğunu öğrendik. Şimdi kişinin nasıl O’ndan ruhsal yaşam alabileceğini ve yargıdan kurtulabileceğini öğreniyoruz.

Bu, Kutsal Kitap’ta çok sevilen ayetlerden biridir. Bunun bildirisiyle, çok sayıda kişi sonsuz yaşama sahip olmuştur. Bu kadar sevilmesinin nedeni, şüphesiz, kurtuluş yolunun çok açık bir şekilde bildirilmesidir. Rab İsa söylemek üzere olduğu şeyin önemine dikkati çekmek için ayete, “Size doğrusunu söyleyeyim” sözleriyle kişisel duyurusunu da ekleyerek başladı. Tanrı’nın Oğlu bizimle çok kişisel ve içten bir şekilde konuşuyor.

“Sözümü işitip” İsa’nın sözünü işitmek yalnızca onu dinlemek değil, onu kabul etmek, ona iman etmek ve itaat etmektir. Birçok kişi müjdenin öğretildiğini duyar, ama onunla ilgili hiçbir şey yapmaz. Rab burada, kişinin O’nun öğretişini tanrısal olarak kabul etmesi ve O’nun gerçekten dünyanın Kurtarıcısı olduğuna iman etmesi gerektiğini söylüyor.

“Beni gönderene iman edenin” Bu, Tanrı’ya inanma konusudur. Ama burada, kişinin sadece Tanrı’ya inanarak kurtulacağını mı söylemek istiyor? Birçok kişi Tanrı’ya inandığını söyler, ama yine de hiçbir zaman yürekten iman etmemiştir. Hayır, buradaki düşünce kişinin Rab İsa Mesih’i dünyaya gönderen Tanrı’ya iman etmesi gerektiğidir. Neye iman etmeli? Tanrı’nın İsa Mesih’i Kurtarıcımız olması için gönderdiğine iman etmelidir. Tanrı’nın Rab İsa hakkında söylediklerine, yani O’nun tek Kurtarıcı olduğuna ve günahların O’nun çarmıhtaki ölümü ve dirilişiyle kaldırıldığına iman etmelidir.

“Sonsuz yaşamı vardır” Sonsuz yaşamı olacaktır değil, şimdi sonsuz yaşamı vardır dediğine dikkat edin. Sonsuz yaşam Rab İsa Mesih’in yaşamıdır. Yalnızca sonsuza kadar devam edecek olan yaşam değil, aynı zamanda daha yüksek kalitesi olan bir yaşamdır. Bu, O’na iman eden bizlere verilen Kurtarıcının yaşamıdır. Kişinin yeniden doğumunda aldığı yaşam, fiziksel doğumda aldığı doğal yaşamın tersine, ruhsaldır.

“Böyle biri yargılanmaz” Buradaki düşünce onun şimdi suçlanmadığı ve gelecekte de suçlanmayacağıdır. Rab İsa’ya iman eden, yargılanmaktan kurtulur; çünkü Mesih onun günahlarının cezasını çarmıhta ödedi. Tanrı, bu cezanın iki kez ödenmesini talep etmez. Mesih bunu bizim yerimize ödemiştir ve bu da yeterlidir. İşi bitirmiştir ve biten bir işe hiçbir şey eklenemez. İnanlı kişi günahları için hiçbir zaman cezalandırılmayacaktır. 4

“Ölümden yaşama geçmiştir” Mesih’e güvenmiş biri, ruhsal ölüm durumundan ruhsal yaşama geçmiştir. Mesih’i Kurtarıcısı olarak kabul etmeden önce suç ve günahından ötürü ruhsal açıdan ölüydü. Tanrı sevgisi ve Rab’le olan kişisel ilişkisi açısından da ölüydü. İsa Mesih’e iman ettiğinde Tanrı’nın Ruh’unun yüreğinde yer bulmasıyla tanrısal yaşamın sahibi oldu.

5:25   Bu, Rab’bin 5’inci bölümde Size doğrusunu söyleyeyim ifadesini kullanışının üçüncüsü ve Yuhanna bölümünde Müjde’de şimdiye kadar yedincisidir. Rab saat geliyor, geldi bile derken, altmış dakikalık bir devreden değil, daha çok zamanın gelişinden ve hatta gelmiş olduğundan söz ediyordu. Belirtilen zaman O’nun tarih sahnesine çıkmasıydı.

Bu ayette bahsedilen ölüler kimlerdir? Tanrı’nın Oğlu’nun sesini işitecek ve yaşayacak olanlar kimlerdir? Bu, Rab’bin halk arasındaki hizmeti sırasında ölümden dirilttiği kişileri belirtiyor olabilir. Ama ayetin bundan daha geniş bir anlamı vardır. Belirtilen ölüler, günahlarının suçlarından ötürü ölü olanlardır. Müjde duyurulduğunda, Tanrı’nın Oğlu’nun sesini duyarlar. Bildiriyi ve Kurtarıcı’yı kabul ettikleri zaman ölümden yaşama geçerler.

25. ayette fiziksel değil de, ruhsal konuları belirten düşünceyi desteklemek için bu ayetle 28-29. ayetler arasında olan benzerlik ve farklılıklardan oluşan bir liste yapalım:

 

Ayet 25
Ölümden Yaşama
Ayetler 28-29
Ölümden Sonra Yaşam
“Saat geliyor, geldi bile” “saat geliyor”
 “ölüler” “mezarda olanların hepsi”
“sesini işitecekler”  “O’nun sesini işitecekler”
“işitenler yaşayacaklar”  “ve çıkacaklar”

5:26   Bu ayet kişinin, Rab İsa’dan nasıl yaşam alabileceğini açıklar. Tıpkı Baba’nın yaşam Kaynağı ve Vericisi olması gibi Baba, Oğul’un kendisinde de yaşam olması ve bunu başkalarına verebilmesini buyurdu. Bu yine Mesih’in tanrısallığı ve O’nun Baba ile eşit olmasıyla ilgili kesin bir açıklamadır. Herhangi bir kişiden kendisinde yaşam olduğuna dair söz edilmez. Yaşam her birimize verilmiştir, ama hiçbir zaman Baba’ya ya da Rab İsa’ya verilmedi. Onların varlığının başlangıcı ve Onlardan ayrı bir kaynağı da olmadı.

5:27   Tanrı, Oğul’a yalnızca kendisinde yaşam olmasını değil, O’na dünyanın yargıcı olma yetkisini de verdi. Yargılama gücü İsa’ya İnsanoğlu olduğu için verilmiştir. Rab, hem Tanrı’nın Oğlu hem de İnsanoğlu olarak çağrılır. Tanrı’nın Oğlu unvanı bize Rab İsa’nın kutsal Üçlü Birlik Üyelerinden biri, Tanrı’nın kişiliklerinden biri olduğunu anımsatır. İsa Tanrı’nın Oğlu olarak Baba ve Kutsal Ruh’la eşittir ve Tanrı’nın Oğlu olarak yaşam verir. Ama hem de İnsanoğlu’dur. Bu dünyaya insan olarak geldi, insanların arasında yaşadı ve çarmıhta diğer insanların yerine öldü. Dünyaya insan olarak geldiğinde, reddedilip çarmıha gerildi. Tekrar geldiğinde düşmanlarını yargılamak ve eskiden kendisine insafsızca davranılan bu dünyada onurlandırılmak için gelecektir. Çünkü O hem Tanrı hem de İnsan olup yargılamak için mükemmel bir şekilde donanmıştır.

5:28   Şüphesiz Mesih, Baba Tanrı’yla eşit olduğunu öne süren iddialarda bulunurken, O’nu dinleyen Yahudiler şaşıp kalıyorlardı. Elbette ki, onların kafasından geçen düşünceleri anlıyordu ve bu nedenle burada onlara bu şeylere şaşmamaları gerektiğini anlattı. Sonra da, onlara daha ürkütücü olan gerçeği açıklamaya devam etti. Gelecek bir zamanda, mezarda yatan bütün bedenler O’nun sesini işitecekler. Tanrı olmayan birinin bir gün mezarda yatan bedenlerin, O’nun sesini duyacağını önceden söylemesi, ne kadar budalaca bir şey olurdu! Yalnızca Tanrı böyle bir açıklamayı destekleyebilirdi.

5:29   Bir gün bütün ölüler dirilecek. Kimi yaşamak kimi de yargılanmak üzere dirilecek. Şimdiye dek yaşamış ya da yaşayacak olan her kişinin, bu iki sınıflamadan birine gireceği ne kadar ağır bir gerçektir! 5

29’uncu ayet iyilik yapmış olanların, iyi eylemlerinden dolayı kurtulacaklarını ve kötülük yapmış olanların da kötü yaşamlarından dolayı yargılanacaklarını öğretmez. Kişi iyilik yaparak kurtulmaz, kurtulduğundan dolayı iyilik yapar. İyi eylemler, kurtuluşun kökünden çok meyvesidir. Nedeni değil, etkisidir. Kötülük yapmış olanlar ifadesi, Rab İsa’ya hiç iman etmemiş ve güvenmemiş, sonuç olarak da Tanrı’nın gözünde yaşamları kötü olanları betimler. Bunlar Tanrı’nın önünde durmak ve sonsuz ölüme mahkum olmak için dirilecekler.

Ç. İsa’nın Tanrı’nın Oğlu Olduğuna Dair Dört Tanıklık (5:30-47)

5:30   “Ben kendiliğimden hiçbir şey yapamam” ilk anda, Rab İsa’nın kendi başına herhangi bir şey yapacak gücünün olmadığını söyler gibi görünüyor. Bununla birlikte, durum böyle değildi. Buradaki düşünce, O’nun Baba Tanrı’yla çok yakından ilişkili olduğundan kendi başına hareket edemeyeceğidir. Kendi yetkisiyle herhangi bir şey yapamazdı. Kurtarıcı’da hiçbir inatçılık izi yoktu. Babasına karşı mükemmel bir itaatle hareket etti ve daima O’nunla tam bir uyum ve birliktelik içindeydi.

Bu ayet, sık sık sahte öğretmenler tarafından, İsa Mesih’in Tanrı olmadığı iddialarını desteklemek için kullanılmıştır. Kendiliğinden hiçbir şey yapamadığı için yalnızca bir insan olduğunu söylerler. Ama ayet tam tersini kanıtlıyor. İnsanlar ister Tanrı’nın isteğine göre olsun ister olmasın istediklerini yapabilirler. Ama Rab İsa, olduğu kişi olduğundan dolayı böyle davranamazdı. Fiziksel imkansızlıktan değildi, ama ahlaki imkansızlıktandı. Her şeyi yapmak için fiziksel gücü vardı, ama yanlış olan bir şey yapamazdı: Baba Tanrı’nın, O’nun için isteği olmayan herhangi bir şeyi yapmış olması O’nun için yanlış olacaktı. Bu açıklama Rab İsa’yı yaşamış olan herkesten ayırır.

Rab İsa, Babasını dinlerken ve günlük öğretileri O’ndan alırken, böyle düşündü, öğretti ve hareket etti. Buradaki yargı sözcüğü yasal konularda karar verme anlamından çok, O’nun için neyi yapmanın ve söylemenin uygun olacağına karar verme anlamını taşır.

Kurtarıcı’nın bencil bir eğilimi olmadığından, konulara adil ve tarafsız olarak karar verebilirdi. Tek tutkusu, Babasını memnun etmek ve O’nun isteğini yapmaktı. Hiçbir şeyin buna engel olmasına izin verilmedi. Bunun için yargıları, kendi çıkarları tarafından etkilenmedi. Genellikle düşüncelerimiz ve öğretişlerimiz, yapmak ve inanmak istediklerimiz tarafından etkilenir. Ama Tanrı’nın Oğlu’nla durum böyle değildi. Düşünceleri ve yargıları tercihlerine yönelik değildi. Ön yargılı değildi.

5:31   Bu bölümün kalan ayetlerinde, Rab İsa Mesih, tanrısallığıyla ilgili çeşitli tanıklıkları betimledi. Vaftizci Yahya’nın tanıklığı (32-35.ayetler); O’nun işlerinin tanıklığı (36.ayet); Baba’nın tanıklığı (37,38.ayetler) ve Eski Antlaşma’daki Kutsal Yazıların tanıklığı (39-47.ayetler) vardı.

İlk olarak İsa, tanıklık konusu üzerinde genel bir ifade kullandı. “Eğer kendim için ben tanıklık edersem, tanıklığım geçerli olmaz” dedi. Bu bir an için bile Rab İsa’nın gerçek olmayan herhangi bir şey söyleyebileceği anlamında değildi. Sadece tek bir kişinin mahkemedeki tanıklığının yeterli kanıtı oluşturmayacağı gibi genel bir gerçeği ifade ediyordu. Tanrı’nın buyruğuna göre, geçerli bir yargının oluşturulabilmesi için en azından iki ya da üç tanığa gerek vardı. Bunun için Rab İsa tanrısallığı ile ilgili olarak iki ya da üç değil, dört tanıklık vermek üzereydi.

5:32   Bu ayetin Vaftizci Yahya’yı mı, Baba Tanrı’yı mı yoksa Kutsal Ruh’u mu belirttiğine dair bir soru vardır. Bazıları, başka biri sözcüklerinin Vaftizci Yahya’yı tanımladığına ve bunun sonraki üç tanıklıkla bağlantılı olduğuna inanırlar. Bazıları da, Rab’bin burada Kutsal Ruh’un kendisi hakkındaki tanıklığına ilişkin konuştuğuna inanırlar. Biz Baba’nın tanıklığına işaret ettiğine inanıyoruz.

5:33   Rab tanıkların en büyüğü olan Babasını sunduktan sonra, Yahya’nın tanıklığına döndü. İman etmeyen Yahudilere, Yahya’nın neler söyleyeceğini işitmek için kendisine adamlar gönderdiklerini anımsattı ve Yahya’nın Mesih’e tanıklık etmiş olduğunu belirtti. İnsanları kendisine yönlendirmeyip Kurtarıcı’ya yönlendirdi. Gerçek Olan’a tanıklık etti.

5:34   Rab İsa dinleyicilerine, Tanrı’yla eşit olduğu iddiasının sadece insanların tanıklığına dayanmadığını anımsattı. Eğer elindeki kanıtın hepsi bu olsaydı, o zaman bu gerçekten zayıf bir tanıklık olacaktı. Ama Vaftizci Yahya, Tanrı’dan gönderilen bir adam olduğu ve Rab İsa’nın, gerçekten Mesih ve dünyanın günahını kaldıran Tanrı Kuzusu olduğuna tanıklık ettiğinden, O’nun tanıklığını sundu.

Sonra da, “Kurtulmanız için bunları söylüyorum” diye ekledi. Rab İsa, Yahudilere bu ayrıntıları neden anlatıyordu? Sadece kendisinin haklı, onların haksız olduğunu mu göstermeye çalışıyordu? Tam tersine, onların önüne bu harika gerçekleri, O’nun kim olduğunu anlayabilmeleri ve O’nu vaadedilen Kurtarıcı olarak kabul etmeleri için koyuyordu. Bu ayet bize, Rab İsa’nın sevecen ve yumuşak yüreğini betimler. Kendisinden nefret edenlerle ve kısa bir süre sonra O’nu öldürmek için her türlü olanağı arayacak olanlarla konuştu. Ama O’nun yüreğinde onlara karşı hiç nefret yoktu. Onları yalnızca sevebilirdi.

5:35   Burada Rab, Vaftizci Yahya’yı yanan ve ışık saçan bir çıra olarak övdü. Bu, onun başkalarına ışık getiren bir hizmete sahip gayretli ve insanları İsa’ya yöneltirken yanan biri olduğu anlamına gelir. İlk önce, Yahudiler Vaftizci Yahya’ya akın ettiler. Yaşamlarına girmiş olan tuhaf biri, bir yenilikti ve onu dinlemeye gittiler. Bir süre için onu popüler bir din öğretmeni olarak kabul ettiler.

Yahya’yı bu kadar sıcak bir şekilde kabul ettikten sonra, niçin Yahya’nın hakkında vaaz ettiği Kişi’yi kabul etmediler? Bir süre sevindiler, ama tövbe etmediler. Tutarsızdılar. Haberciyi kabul ettiler, ama Kralı kabul etmeyeceklerdi. İsa, Yahya’yı övdü. Mesih’in herhangi bir hizmetkarının yanan ve ışık saçan bir çıra olarak adlandırılması Tanrı’nın Oğlu’ndan gelen gerçek bir övgüdür. Rab İsa’yı seven her birimiz, O’nun için yanan bir alev, ama yanarken dünyaya ışık getiren bir alev gibi olalım.

5:36   Yahya’nın tanıklığı, Mesih’in tanrısallığının en büyük kanıtı değildi. Baba’nın yapması için O’na verdiği mucizeler, Baba’nın gerçekten O’nu gönderdiğine tanıklıktı. Mucizeler kendi içlerinde, tanrısallığın bir kanıtı değildir. Kutsal Kitap’ta, mucize yapmaları için kendilerine güç verilen kişileri ve hatta doğaüstü harikalar yapan, güçlü kötü varlıkları da okuruz. Ama Rab İsa’nın mucizeleri diğerlerininkinden farklıydı. Her şeyden önce, diğerlerine güç verilmişken O’nda bu büyük işleri yapacak güç vardı. Başkaları mucizeler yaptılar, ama başkalarına mucize yapmaları için güç veremezlerdi. Rab İsa yalnızca mucize yapmakla kalmayıp öğrencilerine de aynısını yapmaları için yetki verdi. Dahası, Kurtarıcı’nın yaptığı işler, Eski Antlaşma’da Mesih’le ilgili peygamberlik edilen işlerdi. Sonuç olarak, Rab İsa’nın yaptığı mucizeler karakterleri, uygulandıkları anlar ve sayı açısından eşsizdiler.

5:37-38   Rab yine, Baba’nın O’nun için etmiş olduğu tanıklıktan söz eder. Belki de bu, Rab İsa’nın vaftiz olduğu zamanı işaret ediyordu. O zaman gökten, İsa’nın sevgili Oğlu olduğunu ve O’ndan hoşnut olduğunu ifade eden Baba Tanrı’nın sesi işitildi. Ama buna Rab İsa’nın yaşamında, hizmetinde ve mucizelerinde Baba’nın, O’nun Tanrı’nın Oğlu olduğu gerçeğine de tanıklık ettiği eklenmelidir.

İman etmeyen Yahudiler, hiçbir zaman ne Tanrı’nın sesini işitmiştir ne de şeklini görmüştür. Çünkü O’nun sözü içlerinde yaşamıyordu. Tanrı, insanlara Sözü olan Kutsal Kitap aracılığıyla konuşur. Bu Yahudilerin elinde Eski Antlaşma, Kutsal Yazılar vardı, ama Tanrı’nın onlara Kutsal Yazılar aracılığıyla konuşmasına izin vermediler. Yürekleri katı ve kulakları sağırdı.

Tanrı’nın şeklini ya da kişiliğini hiçbir zaman görmediler, çünkü Tanrı’nın göndermiş olduğu Kişi’ye iman etmediler. Baba Tanrı’nın ölümlülerce görülecek bir şekli yoktur. Ruh’tur ve bu nedenle de görülmez. Ama Tanrı, insanlara kendisini Rab İsa’nın kişiliğinde göstermiştir. Mesih’e gerçekten iman edenler Tanrı’nın şeklini gördü. İman etmeyenler O’na yalnızca kendileri gibi olan başka bir insan olarak baktılar.

5:39   Bu ayetin ilk kısmı iki şekilde anlaşılabilir. 6 Her şeyden önce, Rab İsa, Yahudilere Kutsal Yazıları araştırmalarını söylüyor olabilir. Ya da sadece Kutsal Yazıları araştırdıklarını, çünkü Kutsal Yazılara sahip olmakla sonsuz yaşama sahip olduklarını sandıklarını ifade ediyor olabilir. Ayetin her iki yorumu da mümkündür. Herhalde Rab İsa, sadece Yahudilerin Kutsal Yazıları araştırdıkları ve bunu yaparak sonsuz yaşama kavuştuklarını sandıklarını ifade ediyordu. Eski Antlaşma’da gelecek olan Mesih’e ait yazılanların aslında İsa’yı anlattığını anlamadılar. Ellerinde Kutsal Yazılar olan kişilerin böylesine kör olabileceğini düşünmek korkunç bir şey. Rab İsa, onlara bu şekilde konuştuktan sonra bile hâlâ O’nu kabul etmeyi reddetmelerine gösterilecek başka bir mazeret yoktu. Ayetin son kısmını dikkatle okuyun. “Bana tanıklık eden de bu yazılardır!” Bu sadece Eski Antlaşma’nın ana konusunun Mesih’in gelişi olmasıdır. Eski Antlaşma’yı çalışan biri bunu gözden kaçırırsa, en önemli kısmı kaçırmış olur.

5:40   Yahudiler, yaşama kavuşabilmek için Mesih’e gelmeyi istemiyorlardı. İnsanların Mesih’i kabul etmemelerinin gerçek nedeni, müjdeyi anlamamaları ya da İsa’ya iman etmeyi imkansız bulmaları değildir. Rab İsa’da, onların O’na iman etmesini imkansız kılacak hiçbir şey yoktur. Gerçek hata insanın isteğindedir. Günahlarını Kurtarıcı’dan daha çok seviyor, kötü yollarından vazgeçmek istemiyorlar.

5:41   Rab, Yahudileri, O’nu kabul etme konusunda yetersiz kaldıkları için suçlarken, O’nu onurlandırmadıkları için üzüldüğünü düşünmelerini istemiyordu. Dünyaya, dünyadaki insanların övgüsünü kazanmak amacıyla gelmedi. Onların övgülerine bağımlı değildi, daha çok Babasının övülmesini istiyordu. İnsanlar O’nu reddettiğinde bile bu O’nun yüceliğini zedelemedi.

5:42   Tanrı Oğlu’nu kabul etme konusundaki insan başarısızlığının nedeni burada yatar. Bu kişilerin içinde Tanrı sevgisi yoktu, yani Tanrı’dan çok kendilerini sevdiler. Tanrı’yı sevmiş olsalardı, Tanrı’nın gönderdiği kişiyi kabul ederlerdi. Rab İsa’yı reddederek, Babasına olan sevgisizliklerini gösterdiler.

5:43   Rab İsa, Babasının adına geldi, yani Babasının isteğini yapmak, Babasına yücelik getirmek ve her şeyde Babasına itaat etmek için geldi. Eğer insanlar gerçekten Tanrı’yı sevmiş olsalardı, söylediği ve yaptığı her şeyde Tanrı’yı memnun etmeye çalışan İsa’yı da severlerdi.

İsa şimdi, başka birinin kendi adına geleceğini ve Yahudilerin onu kabul edeceğini önceden bildiriyordu. Belki bir bakıma kendisinden sonra ortaya çıkacak, halkın beğenisini kazanmaya çalışan, sahte öğretmenlere işaret ediyordu. Belki de yüzyıllardır Mesih olduğunu iddia eden sahte mezhep liderlerini belirtiyordu. Ancak burada işaret ettiği kişinin Mesih-karşıtı olması daha olasıdır. Bu kişi yakında Yahudi halkının arasından kendi kendini atayan bir yönetici olarak çıkıp Tanrı gibi tapınılmayı talep edecektir (2Se.2:8-10). Yahudi halkının çoğunluğu bu Mesih-karşıtını yöneticileri olarak kabul edecek ve sonuç olarak da Tanrı’nın ağır yargısıyla karşılaşacak (1Yu.2:18).

5:44   Rab, burada Yahudi halkının O’nu kabul etmemesinin başka bir nedenini daha gösterdi. Tanrı’nın övgüsünden çok, başkalarının övgüsüyle ilgiliydiler. Museviliği bırakırlarsa arkadaşlarının ne diyeceğini düşünüp korkuyorlardı. Rab İsa’nın öğrencileri oldukları takdirde dayanmak zorunda kalacakları hakaretleri ve acıları istemiyorlardı. Kişi, başkalarının ne diyeceğinden ve ne yapacağından korktuğu sürece kurtulamaz. Rab İsa’ya iman etmek için kişinin, Tanrı’nın övgüsünü başkalarınınkinden daha çok arzulaması gerekir. Tek olan Tanrı’nın övgüsünü kazanmaya çalışmalıdır.

5:45   Rab’bin, bu Yahudileri Baba’nın önünde suçlamasına gerek yoktu. Elbette ki, onlara karşı getirebileceği birçok suçlama vardı. Ama O’nun bunu yapmasına gerek yoktu, çünkü Musa’nın yazıları onları suçlamaya yeterdi. Bu Yahudiler, Eski Antlaşma’yla, özellikle Musa’nın yazdığı ilk beş kitap olan Tevrat ile övünüyorlardı. Bu Kutsal Yazıların İsrail’e verilmiş olmasından gurur duyuyorlardı. Ama sorun, 46’ıncı ayetin gösterdiği gibi, Musa’nın sözlerine itaat etmemeleriydi.

5:46   Rab İsa, Musa’nın yazılarını kendi sözleriyle aynı yetki seviyesine koydu. Bu bize, “Bütün Kutsal Yazıların Tanrı esiniyle verildiğini” anımsatıyor. İster Eski Antlaşma’yı ister Yeni Antlaşma’yı okuyalım, Tanrı’nın Sözünü okuruz. Eğer Yahudiler, Musa’nın sözlerine iman etmiş olsalardı, Rab İsa Mesih’e de iman ederlerdi, çünkü Musa, Mesih’in gelişi hakkında yazmıştır. Bunun bir örneği Tesniye 18:15,18’de bulunur:

Onlara kardeşleri arasından senin gibi bir peygamber çıkaracağım. Sözlerimi onun ağzından işiteceksiniz. Kendisine buyurduklarımın tümünü onlara bildirecek. Tanrınız RAB size aranızdan, kendi kardeşlerinizden benim gibi bir peygamber çıkaracak. Onu dinleyin.

Musa, bu ayetlerde, Mesih’in gelişini önceden bildirdi ve Yahudi halkına, O geldiğinde O’nu dinlemelerini ve O’na itaat etmelerini söyledi. Rab İsa geldi, ama Yahudiler O’nu kabul etmediler. Bunun için Musa’nın onları Baba’nın önünde suçlayacağını, çünkü Musa’ya iman eder gibi göründüklerini, ama Musa’nın emirlerini yerine getirmediklerini söyledi. O benim hakkımda yazmıştır sözleri, Eski Antlaşma’daki Kutsal Yazıların kendisi hakkındaki peygamberlikleri kapsadığına ilişkin Rab’bin beyanıdır. Augustine kısaca şöyle der: “Yeni, Eski’de gizlenmiştir; Eski, Yeni’de açıklanmıştır.”

5:47   Eğer Yahudiler, Musa’nın yazılarına iman etmezlerse, İsa’nın sözlerine iman etmeleri olası değildi. Eski ve Yeni Antlaşma arasında yakın bir bağ vardır. Eğer kişi, Eski Antlaşma’daki Kutsal Yazıların esininden kuşku duyarsa, Rab İsa’nın sözlerinin esinlenmiş olduğunu kabul etmesi olası değildir. Kutsal Kitap’ın belirli kısımlarına saldırılırsa, Kitap’ın bütününe kuşkuyla bakmak uzun zaman almayacaktır. King şöyle der:

Rab, Musa’nın Beş Kitabı olan Tevrat’ı ima etmektedir; Kutsal Kitap’ın bu kısmı diğerlerinden daha çok saldırıya uğramaktadır. İşin ilginç yanı da, kayıtlara göre İsa’nın en çok alıntı yaptığı kısım burasıdır. 7

 

Kutsal Kitap

1 İsa bundan sonra Yahudiler’in bir bayramı nedeniyle Yeruşalim’e gitti.
2 Yeruşalim’de Koyun Kapısı yanında, İbranice’de* Beytesta denilen beş eyvanlı bir havuz vardır.
3 Bu eyvanların altında kör, kötürüm, felçli hastalardan bir kalabalık yatardı.
4 (TEXT OMITTED)
5 Orada otuz sekiz yıldır hasta olan bir adam vardı.
6 İsa hasta yatan bu adamı görünce ve uzun zamandır bu durumda olduğunu anlayınca, “İyi olmak ister misin?” diye sordu.
7 Hasta şöyle yanıt verdi: “Efendim, su çalkandığı zaman beni havuza indirecek kimsem yok, tam gireceğim an benden önce başkası giriyor.”
8 İsa ona, “Kalk, şilteni topla ve yürü” dedi.
9 Adam o anda iyileşti. Şiltesini toplayıp yürümeye başladı. O gün Şabat Günü’ydü*.
10 Bu yüzden Yahudi yetkililer iyileşen adama, “Bugün Şabat Günü” dediler, “Şilteni toplaman yasaktır.”
11 Ama adam onlara şöyle yanıt verdi: “Beni iyileştiren kişi bana, ‘Şilteni topla ve yürü’ dedi.”
12 “Sana, ‘Şilteni topla ve yürü’ diyen adam kim?” diye sordular.
13 İyileşen adam ise O’nun kim olduğunu bilmiyordu. Orası kalabalıktı, İsa da çekilip gitmişti.
14 İsa daha sonra adamı tapınakta buldu. “Bak, iyi oldun. Artık günah işleme de başına daha kötü bir şey gelmesin” dedi.
15 Adam gidip Yahudi yetkililere kendisini iyileştirenin İsa olduğunu bildirdi.
16 Şabat Günü böyle şeyler yaptığı için İsa’ya zulmetmeye başladılar.
17 Ama İsa onlara şu karşılığı verdi: “Babam hâlâ çalışmaktadır, ben de çalışıyorum.”
18 İşte bu nedenle Yahudi yetkililer O’nu öldürmek için daha çok gayret ettiler. Çünkü yalnız Şabat Günü düzenini bozmakla kalmamış, Tanrı’nın kendi Babası olduğunu söyleyerek kendisini Tanrı’ya eşit kılmıştı.
19 İsa Yahudi yetkililere şöyle karşılık verdi: “Size doğrusunu söyleyeyim, Oğul, Baba’nın yaptıklarını görmedikçe kendiliğinden bir şey yapamaz. Baba ne yaparsa Oğul da aynı şeyi yapar.
20 Çünkü Baba Oğul’u sever ve yaptıklarının hepsini O’na gösterir. Şaşasınız diye O’na bunlardan daha büyük işler de gösterecektir.
21 Baba nasıl ölüleri diriltip onlara yaşam veriyorsa, Oğul da dilediği kimselere yaşam verir.
22 Baba kimseyi yargılamaz, bütün yargılama işini Oğul’a vermiştir.
23 Öyle ki, herkes Baba’yı onurlandırdığı gibi Oğul’u onurlandırsın. Oğul’u onurlandırmayan, O’nu gönderen Baba’yı da onurlandırmaz.
24 “Size doğrusunu söyleyeyim, sözümü işitip beni gönderene iman edenin sonsuz yaşamı vardır. Böyle biri yargılanmaz, ölümden yaşama geçmiştir.
25 Size doğrusunu söyleyeyim, ölülerin Tanrı Oğlu’nun sesini işitecekleri ve işitenlerin yaşayacakları saat geliyor, geldi bile.
26 Çünkü Baba, kendisinde yaşam olduğu gibi, Oğul’a da kendisinde yaşam olma özelliğini verdi.
27 O’na yargılama yetkisini de verdi. Çünkü O İnsanoğlu’dur*.
28 Buna şaşmayın. Mezarda olanların hepsinin O’nun sesini işitecekleri saat geliyor.
29 Ve onlar mezarlarından çıkacaklar. İyilik yapmış olanlar yaşamak, kötülük yapmış olanlar yargılanmak üzere dirilecekler.”
30 “Ben kendiliğimden hiçbir şey yapamam. İşittiğim gibi yargılarım ve benim yargım adildir. Çünkü amacım kendi istediğimi değil, beni gönderenin istediğini yapmaktır.
31 Eğer kendim için ben tanıklık edersem, tanıklığım geçerli olmaz.
32 Ama benim için tanıklık eden başka biri vardır. O’nun benim için ettiği tanıklığın geçerli olduğunu bilirim.
33 Siz Yahya’ya adamlar gönderdiniz, o da gerçeğe tanıklık etti.
34 İnsanın tanıklığını kabul ettiğim için değil, kurtulmanız için bunları söylüyorum.
35 Yahya, yanan ve ışık saçan bir çıraydı. Sizler onun ışığında bir süre için coşmak istediniz.
36 Ama benim, Yahya’nınkinden daha büyük bir tanıklığım var. Tamamlamam için Baba’nın bana verdiği işler, şu yaptığım işler, beni Baba’nın gönderdiğine tanıklık ediyor.
37 Beni gönderen Baba da benim için tanıklık etmiştir. Siz hiçbir zaman ne O’nun sesini işittiniz, ne de şeklini gördünüz.
38 O’nun sözü sizde yaşamıyor. Çünkü O’nun gönderdiği kişiye iman etmiyorsunuz.
39 Kutsal Yazılar’ı araştırıyorsunuz. Çünkü bunlar aracılığıyla sonsuz yaşama sahip olduğunuzu sanıyorsunuz. Bana tanıklık eden de bu yazılardır!
40 Öyleyken siz, yaşama kavuşmak için bana gelmek istemiyorsunuz.
41 “İnsanlardan övgü kabul etmiyorum.
42 Ama ben sizi bilirim, içinizde Tanrı sevgisi yoktur.
43 Ben Babam’ın adına geldim, ama beni kabul etmiyorsunuz. Oysa başka birisi kendi adına gelirse, onu kabul edeceksiniz.
44 Birbirinizden övgüler kabul ediyor, ama tek olan Tanrı’nın övgüsünü kazanmaya çalışmıyorsunuz. Bu durumda nasıl iman edebilirsiniz?
45 Baba’nın önünde sizi suçlayacağımı sanmayın. Sizi suçlayan, umut bağladığınız Musa’dır.
46 Musa’ya iman etmiş olsaydınız, bana da iman ederdiniz. Çünkü o benim hakkımda yazmıştır.
47 Ama onun yazılarına iman etmezseniz, benim sözlerime nasıl iman edeceksiniz?”

1. Eleştiren metin Bethzatha olarak yorumlar, ama arkeoloji, el yazmalarının ço­ğunda ve KJV geleneğinde kullanılan geleneksel adı doğrulamıştır.

2. James Gifford Bellett, The Evangelists, s.50.

3. J.Sidlow Baxter, Explore the Book, V:309.

4. İnanlının, bir gün Mesih’in yargı kürsüsünün önünde duracağını öğreten başka ayetler vardır (Romalılar 14:10; 2.Korintliler 5:10). Bununla birlikte, bu yargı, günahların yargılanmasıyla ilgili olmayacaktır. Bu sorun, Golgota’da halle­dildi. Mesih’in yargı kürsüsünde, inanlının yaşamı ve hizmeti gözden geçirilecek ya ödüller alacak ya da kaybın acısını çekecektir. O zaman konu, canının kurtuluşu ol­mayıp yaşamının verimliliği olacaktır.

5. Bu, Kutsal Kitap’ta diriliş konusundaki tek ayet olsaydı, insan bütün ölülerin aynı zamanda dirileceğini düşünürdü. Bununla birlikte Kutsal Kitap’ın diğer kısım­larından, özellikle Esinleme 20’den, iki diriliş arasında en azından bin yıllık bir dö­nemin geçeceğini biliyoruz. İlk Diriliş, Mesih’e iman ederek kurtulmuş olanların di­rilişidir. İkinci Diriliş ise iman etmeden ölmüş olan herkesi içerir.

6. Grek dilinde araştırma fiilinin yapısı iki anlamlıdır. Zorunlu (“Araştır”, KJV) ya da fiil kipi (“sen araştır”, NKJV) olabilir. İçerik NKJV çevirisini destekler.

7. Guy King, To My Son, s.104.