Yuhanna 11

 

Yuhanna Bölüm 11

 

B. Lazar’ın Hastalığı (11:1-4)

11:1   Şimdi, Rab İsa’nın halka hizmetindeki sonuncu büyük mucizeye geliyoruz. Bir bakıma bütün mucizelerin en büyüğü idi: Ölü adamın diriltilmesi. Lazar, Kudüs’ün aşağı yukarı iki mil doğusundaki Beytanya köyünde yaşıyordu. Beytanya, Meryem ile kızkardeşi Marta’nın köyü (evi) olarak da bilinirdi. Pink, Bishop Ryle’den şu alıntıyı yapar:

Tanrı’nın gözünde kentleri ve ülkeleri meşhur yapan şeyin, Tanrı’nın seçilmiş çocuklarının oradaki varlığı olduğuna dikkat edilmelidir. Yeni Antlaşma’da Memphis ve Thebes’in adı geçmezken Marta ve Meryem’in köyüne önem verilir. 1

11:2   Yuhanna, Rab’be hoş kokulu yağ sürüp saçlarıyla O’nun ayaklarını silmiş olanın Beytanya’lı Meryem olduğunu açıklar. Bu bağlılık eylemi, Kutsal Ruh tarafından vurgulandı. Rab, halkının içten sevgisini seviyor.

11:3   Lazar hasta olduğunda, Rab İsa’nın Şeria nehrinin doğu tarafında olduğu anlaşılıyor. İki kızkardeş hemen O’na sevdiği Lazar’ın hasta olduğu haberini gönderdiler. Bu kızkardeşlerin durumlarını Rab’be sunmalarında duygulandırıcı bir şey vardı. İsa’nın, kardeşleri Lazar’a olan sevgisinden dolayı gelip yardım etmesi için O’na baş vurdular.

11:4   İsa, “Bu hastalık ölümle sonuçlanmayacak…” dediğinde, Lazar’ın ölmeyeceğini ima etmedi, ama bu hastalığın sonu ölüm olmayacaktı. Lazar ölecekti, ama ölümden dirilecekti. Hastalığın gerçek amacı, Tanrı’nın yüceliği ve dolayısıyla Tanrı Oğlu’nun yüceltilmesiydi. Tanrı, İsa gelip Lazar’ı ölümden diriltsin diye, bunun olmasına izin verdi ve böylece gerçek Mesih olduğu yine açıkça görülecekti. İnsanlar Tanrı’yı bu büyük mucize için yüceltecekti.

Lazar’ın hastalığının, yaşamındaki özel bir günahın sonucu olduğuna dair kesinlikle hiçbir belirti yoktur. Aksine, sadık bir öğrenci ve Kurtarıcı’nın özel sevgi gösterdiği biri olarak tanıtılır.

C. İsa’nın Beytanya’ya Yolculuğu (11:5-16)

11:5   Hastalık kapımızdan içeri girdiğinde, Tanrı’nın bizden hoşnut olmadığı sonucunu çıkarmamalıyız. Burada, hastalık Tanrı’nın öfkesinden çok, sevgisiyle doğrudan bağlantılıdır. “Sevdiğini disiplin eder.”

11:6-7   Eğer Rab bu üç inanlıyı gerçekten sevseydi, her şeyi bırakıp hemen onların evine giderdi diye sonuç çıkarmaya eğilim gösteririz. Oysa, İsa haberi işitince bulunduğu yerde iki gün daha kaldı. Tanrı’nın gecikmeleri, Tanrı’nın reddettiği anlamına gelmez. Dualarımıza hemen yanıt gelmezse, belki bize beklemeyi öğretiyordur ve biz sabırla beklersek, O’nun dualarımıza umduğumuzdan çok daha harika bir şekilde yanıt verdiğini göreceğiz. Marta, Meryem ve Lazar’a olan sevgisi bile Mesih’i uygun zamandan önce eyleme geçirmeye zorlayamadı. Her şeyi Babasının, O’nun için olan isteğine ve tanrısal programa itaat ederek yaptı.

Rab İsa’nın, öğrencilerine iki gün sonra Yahudiye’ye dönmelerini söylemesi boşa geçmiş zaman gibi görülebilirdi.

11:8   Öğrenciler, kör adamın gözlerini açtıktan sonra, Yahudilerin Mesih’i nasıl taşlamaya kalkıştıklarının hâlâ farkındaydılar. Böyle bir tehlikeye rağmen Yahudiye’ye dönme düşüncesi karşısında duydukları şaşkınlığı dile getirdiler.

11:9   İsa şöyle karşılık verdi: Normalde insanların çalışabileceği bir günde, ışığın bulunduğu on iki saat vardır. İnsan belirlenen bu zamanda çalıştığı sürece, sendeleme ya da düşme tehlikesi yoktur; çünkü nereye gittiğini ve ne yaptığını görür. Bu dünyanın ışığı, ya da gün ışığı, insanı sendeleme sonucu oluşacak bir kaza ölümünden korur.

Rab’bin sözlerinin ruhsal anlamı aşağıdaki gibidir: Rab İsa, Tanrı’nın isteği doğrultusunda mükemmel bir itaatle yürüyordu. Bu nedenle, belirlenen zamandan önce öldürülme tehlikesi yoktu. İşi tamamlanıncaya kadar korunacaktı.

Bir bakıma bu, her inanlı için de geçerlidir. Rab’le yürüyüp O’nun isteğini yapıyorsak, yeryüzünde bizi Tanrı’nın belirlediği zamandan önce öldürebilecek bir güç yoktur.

11:10   Gece yürüyen ise, Tanrı’ya sadık kalmayıp kendi isteğine göre yaşayandır. Bu kişi kolayca sendeler, çünkü yolunu aydınlatacak tanrısal rehberi yoktur.

11:11   Rab, Lazar’ın ölümünden uyku olarak söz etti. Bununla birlikte, Yeni Antlaşma’da uykunun hiçbir zaman ruha değil, yalnızca bedene uygulandığına dikkat edilmelidir. Kutsal Yazılarda, ölüm zamanında, ruhun da uyku halinde olduğuna dair hiç öğretiş yoktur. Aksine, inanlının ruhu Mesih’le olmaya gider, ki bu çok daha iyidir. Rab İsa bu ifadeyle her şeyi bildiğini gösterdi. Lazar’ın hasta olduğunu işitmiş olmasına rağmen, onun ölmüş olduğunu biliyordu. Biliyordu, çünkü O Tanrı’dır. Herhangi biri, bir başkasını fiziksel uykudan uyandırabilirken, yalnızca Rab Lazar’ı ölümden uyandırabilirdi. Burada İsa bunu yapmayı amaçladığını ifade etti.

11:12   Öğrenciler, Rab’bin uykuyla ilgili imasını anlamadılar. Ölümden söz ettiğini kavramadılar. Belki uykunun iyileşme işareti olduğuna inanıyorlardı ve Lazar derin uyuyabiliyorsa, o zaman tehlikeyi atlatmış olduğu ve iyileşeceği sonucunu çıkardılar. Ayet, Lazar’ın sorununun sadece fiziksel uyku olması halinde, ona yardım etmek için Beytanya’ya gitmeye gerek olmadığı anlamına da gelebilir. Öğrencilerin, kendi güvenliklerinden korkup Meryem ve Marta’nın evine gitmemek için bu bahaneye sarılmış olmaları da mümkündür.

11:13-14   Burada İsa uykudan söz ettiğinde ölümü belirttiği, ama öğrencilerin bunu anlamadığı açıkça ifade edilmiştir. Hiçbir yanlış anlama olamaz. İsa öğrencilerine açıkça, “Lazar öldü” dedi. Öğrenciler haberi ne kadar sakin karşıladılar! Rab’be, “Nereden biliyorsun?” diye sormadılar. O tam yetkiyle konuştu ve onlar da O’nun bilgisini sorgulamadılar.

11:15   Rab İsa, Lazar’ın ölmüş olmasından memnun değildi, ama o zaman Beytanya’da bulunmadığına seviniyordu. Orada bulunmuş olsaydı, Lazar ölmemiş olurdu. Yeni Antlaşma’nın hiçbir yerinde Rab’bin huzurunda bir kişinin öldüğü kaydedilmemiştir. Öğrenciler ölümün engellenmesinden daha büyük bir mucize göreceklerdi: Bir adamın ölümden dirilişini! Bu şekilde imanları kuvvetlenecekti. Bunun için Rab İsa Beytanya’da bulunmadığına onların yararına sevindiğini söyledi.

“İman etmeniz için” diye ekledi. Rab, öğrencilerin O’na iman etmemiş olduklarını ima etmiyordu. Elbette iman ediyorlardı! Ancak Beytanya’da görmek üzere oldukları mucize O’na olan imanlarını büyük ölçüde kuvvetlendirecekti. Bu nedenle kendisiyle gitmeleri için onları zorladı.

11:16   Tomas, Rab İsa o bölgeye gittiği takdirde Yahudiler tarafından öldürüleceği sonucuna vardı. Öğrenciler İsa’yla gitselerdi, onların da öldürüleceğinden emindi. Böylece karamsar bir ruh haliyle, hepsinin İsa’ya eşlik etmesinde ısrar etti. Sözleri, büyük bir imanın ya da cesaretin örneği değil, aksine cesaretsizliğin örneğidir.

Ç. İsa: Diriliş ve Yaşam (11:17-27)

11:17-18   Lazar’ın dört gündür mezarda olduğu gerçeği, onun ölmüş olduğunun kanıtı olarak eklenmiştir. Lazar’ın dirilişinin gerçekten bir mucize olduğunu göstermek için Kutsal Ruh’un her tedbiri aldığına dikkat edin. Lazar, habercilerin İsa’yı bulmak için ayrılışından hemen sonra ölmüş olmalı. İsa’nın bulunduğu Beyhabara’dan, Beytanya’ya bir günlük yol vardı. İsa, Lazar’ın hastalığını duyduktan sonra iki gün daha kaldı. O zaman Beytanya, bir günlük yoldu. Bu, Lazar’ın dört gündür mezarda olduğuna açıklık getirir.

Daha önce belirtildiği gibi Beytanya, Kudüs’ün aşağı yukarı iki mil (on beş ok atımı) doğusundaydı.

11:19   Beytanya’nın Kudüs’e yakın oluşu Yahudilerin birçoğunun Marta ile Meryem’i teselli etmek için yanlarına gelmelerini mümkün kılmıştı. Kısa bir süre sonra teselli etmelerinin tamamen gereksiz olacağını ve bu yas evinin büyük bir sevinç evine döneceğini bilmiyorlardı.

11:20   Marta, İsa’nın geldiğini duyunca O’nu karşılamak için dışarı çıktı. Karşılama köyün dışında oldu. Meryem’in niçin evde kaldığı anlatılmıyor. Belki İsa’nın geliş haberini almamıştı. Belki de üzüntüden felç olmuştu ya da sadece dua ve imanla bekliyordu. Rab’be olan yakınlığından dolayı, olmak üzere olan şeyi hissetti mi? Bilmiyoruz.

11:21   Marta’nın, İsa’nın Lazar’ın ölümünü engelleyebileceğine inanmasını sağlayan etken gerçek imandı. Yine de imanı mükemmel değildi. Bunu sadece bedensel olarak orada bulunduğu takdirde yapabileceğini sandı. O’nun uzaktan bir adamı iyileştirebileceğini, dahası ölüyü diriltebileceğini anlamadı. Biz de sıkıntı zamanında sık sık Marta gibi konuşuruz. “Şu… şu… ilaç bulunmuş (keşfedilmiş) olsaydı, o zaman sevdiğimiz ölmemiş olurdu” diye düşünürüz. Ancak bütün bunlar Rab’bin elindedir ve O’nun izni olmadan O’nunkilerden hiçbirine bir şey olmaz.

11:22   Adanmış kızkardeşin imanı yine güçlendi. Rab İsa’nın nasıl yardım edeceğini bilmiyordu, ama yardım edeceğine inanıyordu. Tanrı’nın O’na dileğini vereceğine ve O’nun da bu trajediden iyilik çıkaracağına güveniyordu. Bununla birlikte şimdi bile kardeşinin ölümden dirileceğine iman etmeye cüret edemedi. Marta’nın kullandığı “dilersen” sözü normalde Yaratıcısına yalvaran ya da dua eden bir yaratığı tanımlamak için kullanılan bir sözdür. Bundan, Marta’nın Rab İsa’nın Tanrılığını daha tanımamış olduğu belli oluyor. O’nun büyük ve alışılmamış Biri olduğunu anladı, ama herhalde eski peygamberlerden daha üstün değildi!

11:23   Onun imanını artırmak için Rab İsa Lazar’ın dirileceğiyle ilgili şaşırtıcı sözleri söyledi. Rab’bin bu üzgün kadınla nasıl ilgilendiğini ve onu adım adım kendisine Tanrı’nın Oğlu olarak iman etmesi için yönlendirdiğini görmek harika bir şey.

11:24   Marta bir gün Lazar’ın ölümden dirileceğini anladı, ama bunun o gün olabileceğine dair bir düşüncesi yoktu. Ölülerin dirilişine inanıyordu ve bunun son gün olarak adlandırdığı günde olacağını sanıyordu.

11:25   Sanki Rab şöyle demiş gibidir: “Beni anlamıyorsun Marta. Lazar’ın son günde dirileceğini söylemek istemiyorum. Ben Tanrı’yım ve dirilişin ve yaşamın gücü ellerimdedir. Lazar’ı ölümden şu anda diriltebilirim ve bunu yapacağım.”

Rab sonra, bütün gerçek inanlıların dirileceği zamanı özlemle bekledi. Bu, Rab İsa kendi halkını göksel evine götürmek için geri geldiğinde olacaktır.

O zaman iki inanlı grubu olacaktır: İman ederek ölenler ve ikinci dönüşünde yaşayanlar. Birinci gruba Diriliş olarak, ikinci gruba ise Yaşam olarak gelir. Birinci grup 25’inci ayetin son kısmında betimlenir: “Bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır.” Bu, Mesih’in gelişinden önce ölmüş olan inanlıların ölümden dirileceği anlamına gelir.

Burkitt şöyle der:

Ölümden güçlü olan ey sevgi! Mezar, Mesih’i arkadaşlarından ayıramaz. Diğer arkadaşlar, bize mezarın başına kadar eşlik eder ve sonra bizi bırakırlar. Ne yaşam ne ölüm bizi Mesih’in sevgisinden ayırabilir. 2

Bengel, “Yaşam Prensinin bulunduğu yerde olan birinin ölümü görmediğini okumak, tanrısal yöntemle güzel bir şekilde uyumludur” diye yorumlar.

11:26   İkinci grup da 26’ncı ayette betimlenir. Kurtarıcının geldiği zaman yaşamakta olan ve O’na iman etmiş kişiler asla ölmeyecek. Bir anda, göz açıp kapayana dek değiştirilecek ve ölümden dirilmiş olanlarla birlikte göksel eve götürülecekler. Lazar’ın ölümünün sonucu bize ne büyük gerçekler açıkladı! Tanrı acılığı tatlılığa, külleri de güzelliğe çevirir. Rab amaçlı olarak onun imanını sınamak için Marta’ya, “Buna iman ediyor musun?” diye sordu.

11:27   Marta’nın imanı birdenbire güçlendi. İsa’nın, peygamberlerin dünyaya geleceğini önceden bildirmiş olduğu Tanrı’nın Oğlu Mesih olduğunu itiraf etti. Bu açıklamayı İsa’nın kardeşini ölümden dirilttikten sonra değil, diriltmeden önce yaptığına dikkat etmeliyiz.

D. İsa Lazar’ın Mezarında Ağlıyor (11:28-37)

11:28-29   Bu açıklamadan hemen sonra Marta köye dönüp Meryem’e nefes nefese, “Öğretmen burada, seni çağırıyor” dedi. Evrenin Yaratıcısı ve dünyanın Kurtarıcısı Beytanya’ya gelmiş onu çağırıyordu. Bu, bugün de böyledir. İsa günümüzde de müjdenin sözleriyle insanları çağırıyor. Her biri yüreğinin kapısını açmaya ve Kurtarıcıyı içeri almaya davet edilir. Meryem’in karşılığı aniydi. Hiç zaman kaybetmedi, hemen kalkıp İsa’ya gitti.

11:30-31   Şimdi İsa, Marta ve Meryem’le Beytanya köyünün dışında karşılaştı.

Marta, Meryem’e gizlice haber verdiğinden Yahudiler İsa’nın yakında olduğunu bilmiyorlardı. Meryem’in ağlamak için mezara gitmiş olduğu sonucuna varmaları doğaldı.

11:32   Meryem… Kurtarıcı’nın ayaklarına kapandı. Bu bir tapınma eylemi olabilirdi ya da sadece üzüntüden bitkin bir durumdaydı. Marta gibi, İsa’nın Beytanya’da bulunmamış olmasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi; çünkü Beytanya’da olsaydı kardeşleri ölmezdi.

11:33   Meryem ve arkadaşlarını üzüntü içinde görmek İsa’nın inlemesine ve yüreğinin sızlamasına neden oldu. Şüphesiz, insan günahının sonucu olarak dünyaya gelmiş olan bütün üzüntüyü, elemi ve ölümü düşünmüştür. Bu O’nda derin bir üzüntü yarattı.

11:34   Rab, elbette ki, Lazar’ın gömüldüğü yeri biliyordu, ama bu soruyu umudu uyandırmak, imanı yüreklendirmek ve insanın işbirliğinin görünmesini sağlamak için sordu. Şüphesiz, yas tutanlar derin bir ciddiyet ve içten bir istekle Rab’bi mezara götürdüler.

11:35   35’nci ayet en kısa ayettir. 3 Yeni Antlaşma’da, Rab’bin ağlamış olduğu üç olaydan biridir (Kudüs için üzüntüyle ve de Getsemani bahçesindeki ağlayışları). İsa’nın ağladığı gerçeği, O’nun gerçek insanlığının bir kanıtıdır. Günahın insanlık üzerindeki korkunç etkilerine tanıklık ettiğinde gerçek üzüntü göz yaşları döktü. İsa’nın ölüm karşısında ağlaması, inanlıların Rab’bin yanına giden sevdikleri için ağlamalarının uygunsuz olmayacağını gösterir. Bununla birlikte, inanlılar umudu olmayan diğer kişiler gibi kederlenmezler.

11:36   Yahudiler İnsanoğlu’nun göz yaşlarında O’nun Lazar’a olan sevgisinin kanıtını gördüler. Bunda elbette ki haklıydılar. Ancak O, onları da derin ve ölümsüz bir sevgiyle seviyordu ve birçokları bunu anlamada yetersiz kaldı.

11:37   Rab İsa’nın varlığı, halk arasında yine sorgulamalara neden oldu. Bazıları O’nu, kör adamın gözlerini açmış olanla, aynı kişi olarak tanıdı. Niçin Lazar’ın ölümünü önleyemediğini merak ettiler. Bunu elbette yapabilirdi, ama bunun yerine inananlara daha umut verici, daha görkemli bir mucize yapacaktı.

E. Yedinci Belirti: Lazar’ın Dirilişi (11:38-44)

11:38   Lazar’ın mezarının, merdiven aracılığıyla ya da bir dizi basamakla inilmesi gereken, yer altında bir mağara olduğu anlaşılıyor. Mağaranın girişine bir taş konmuştu.

Bu mezar, tırmanma ya da inmeye gerek bırakmadan bir tepenin kenarından girer gibi yürüyerek girilebilecek ve kayadan oyularak yapılmış olan Rab İsanınkinden farklıydı.

11:39   İsa, oradakilere mezarın girişindeki taşı kaldırmalarını buyurdu. Bunu, sadece söz söyleyerek kendisi de yapabilirdi. Ne var ki, Tanrı insanların kendi başlarına yapabilecekleri sıradan şeyleri yapmaz.

Marta, mezarın açılması düşüncesinden duyduğu korkuyu dile getirdi. Kardeşinin bedeninin dört gündür orada durduğunu bildiği için bedenin çürümeye (kokmaya) başlamış olmasından korktu. Lazar’ın bedenine, bozulmasını önleyecek baharatların sürülmediği belli oluyor. O zaman geleneklere göre öldüğü gün gömülmüş olmalı. Lazar’ın dört gündür mezarda bulunduğu gerçeği önemlidir. Uykuda ya da bayılmış olma olasılığı yoktu. Bütün Yahudiler ölü olduğunu biliyordu. Dirilişi sadece bir mucize olarak açıklanabilir.

11:40   İsa’nın 40’ıncı ayetteki sözleri söylediğinde Lazar’ın dirileceği belli değildir. 23’üncü ayette Marta’ya kardeşinin dirileceğini söylemişti. Ancak hiç kuşkusuz ona burada söylediği önceki söylediklerinin özüdür. Bu ayetteki düzene dikkat edin: “İman edersen… göreceksin.” Sanki şunları diyordu: “Yalnızca iman ederek, sadece Tanrı’nın yapabileceği bir mucizeyi gerçekleştireceğimi göreceksin. Tanrı’nın yüceliğinin bende açıklandığını göreceksin. Ancak ilk önce iman etmelisin, sonra (o zaman) göreceksin.

11:41   O zaman mezardan taş kaldırıldı. İsa, mucizeyi yapmadan önce Babasına, O’nun duasını işitmiş olduğu için şükretti. Bu bölümde Rab İsa’nın önceki duası kayıtlı değildir. Bu zaman içinde şüphesiz devamlı Babası ile konuşmakta ve Tanrı’nın ismi Lazar’ın dirilişinde yüceltilsin diye dua etmekteydi. Burada Baba’ya, mucize gerçekleşmeden önce teşekkür etti.

11:42   İsa O’nu Baba’nın göndermiş olduğuna, Baba’nın O’na ne yapması ve ne söylemesi gerektiğini söylediğine ve daima Baba Tanrı’ya mükemmel bir bağlılık içinde eyleme geçtiğine ilişkin halk iman etsin diye sesli dua etti. Burada yine Baba Tanrı ile Rab İsa Mesih’in gerçek birliğinin vurgulandığını görüyoruz.

11:43   Bu, Yeni Antlaşma’da Rab İsa’nın yüksek sesle bağırdığının söylendiği sınırlı örneklerden biridir. Bazıları eğer O Lazar’ı adıyla çağırmamış olsaydı, bütün ölülerin mezardan çıkmış olacağını öne sürmektedir!

11:44   Lazar dışarı nasıl çıktı? Kimi mezardan topallayarak çıktığını düşünür; kimi elleri ve dizleri üzerinde emekleyerek çıktığını düşünür; kimi de bedeni kefenle sıkıca sarılı olduğundan, kendi gücüyle çıkmış olmasının olanaksızlığını belirtir. Rab İsa’nın önüne, ayakları yere değinceye dek bedeninin mezardan havada çıktığını öne sürerler. Yüzünün bezle sarılı olduğu gerçeği ölmüş olduğuna dair bir başka kanıt olarak eklenmiştir. Hiç kimse yüzü, böyle bir bezle sarılmış olarak dört gün yaşayamazdı. Rab, yine halka Lazar için, “Çözün ve bırakın gitsin” diyerek olaya katılımlarını sağladı. Yalnızca Mesih ölüyü diriltebilir, ama bize engel olan taşı kaldırma ve önyargı ile batıl inançların kefenini açma görevini verir.

F. İman Eden ve Etmeyen Yahudiler (11:45-57)

11:45-46   Oradakilerden birçoğuna göre bu mucize şüphe götürmez bir şekilde Rab İsa Mesih’in Tanrılığını açıkladı ve İsa’ya iman ettiler. Dört gündür ölü olan bir bedenin mezardan çıkmasını Tanrı’dan başka kim sağlayabilirdi?

Ancak, bir mucizenin kişinin yaşamı üzerindeki etkisi onun ahlâki durumuna bağlıdır. Kişinin yüreği kötü, isyankâr ve inançsızsa, bir ölünün dirilişini bile görse iman etmeyecektir. Buradaki durum da buydu. Mucizeye tanıklık eden Yahudilerden bazıları, yadsınamaz kanıta rağmen, Rab İsa’yı Mesihleri olarak kabul etme konusunda isteksizdiler. Ve böylece Beytanya’da olup bitenleri aktarmak için Ferisilere gittiler. Bunu İsa’ya gelip iman etsinler diye mi yaptılar? Aksine, Ferisileri Rab’be karşı daha çok kışkırtıp O’nu öldürmeyi istesinler diye yapmış olmalılar.

11:47   Bunun üzerine başkahinler ve Ferisiler nasıl bir tavrın alınması gerektiğini tartışmak için resmi kurullarını topladılar. “Ne yapacağız?” sorusu “Bu konuda ne yapacağız? Niçin eyleme girme konusunda bu kadar yavaşız? Bu adam birçok mucizeler yapıyor ve biz O’nu durduracak hiçbir şey yapmıyoruz” anlamındadır. Yahudi liderleri, bu sözleriyle bizzat kendilerini suçlu çıkarıyorlardı. Rab İsa’nın birçok mucizeler yaptığını kabul ettiler. O zaman niçin O’na iman etmediler? İman etmek istemediler, çünkü günahlarını Kurtarıcı’ya tercih ettiler.

Ryle şöyle der:

Bu harika bir itiraftır (kabul etmedir). Rabbimizin en kötü düşmanları bile Rabbimizin mucizeler –birçok mucizeler– yaptığını itiraf ediyor. Eğer ellerinde olsa, O’nun mucizelerinin gerçekliğini yadsıyabileceklerinden kuşku duyabilir miyiz? Ancak, buna teşebbüs etmişe benzemiyorlar. Mucizelere, yadsımaya cüret edemeyecekleri kadar çok kişi tam anlamıyla tanıklık etmişti. Bu gerçek karşısında çağdaş imansızlar ve kuşkucular, nasıl Rab’bin mucizelerinden sahte ve hayal olarak söz edebilirler; açıklasalar iyi olur! Rab’bin zamanında yaşamış olan ve O’nun ilerleyişine karşı durmak için yeri göğü ayağa kaldıran Ferisiler, hiçbir zaman O’nun mucizeler yapmış olduğu gerçeğini tartışmaya cüret etmediler. On sekiz yüzyıl geçtikten sonra, şimdi O’nun mucizelerini yadsımaya başlamak gülünç olur. 4

11:48   Liderler daha fazla sessiz kalamayacaklarını hissettiler. Araya girmezlerse, büyük bir kalabalık İsa’nın mucizeleri aracılığıyla ikna olurdu. Eğer halk, İsa’yı Kralları olarak kabul ederse, bu Roma’yla sorun çıkması anlamına gelirdi. Romalılar, İsa’nın imparatorluklarını yıkmaya gelmiş olduğunu düşünecekler ve Yahudileri cezalandırmak için geleceklerdi. “Yerimizi ve ulusumuzu ortadan kaldıracaklar” ifadesi, Romalıların tapınağı yıkıp Yahudileri dağıtacakları anlamına geliyor. Bütün bunlar M.S. 70’de oldu. Ne var ki bu, Yahudilerin Rab’bi kabul etmesinden dolayı değil, aksine O’nu reddetmesinden dolayı oldu.

F.B. Meyer bunu çok iyi ifade etmiştir:

Hıristiyanlık meslekleri tehlikeye sokar, kârlı fakat kötü alışverişleri zayıflatır, müşterileri Şeytan’ın türbesinden gizlice alır, çıkar çevrelerine saldırır ve dünyayı alt üst eder. Sıkıcı, sinirlendirici ve kârı mahveden bir şeydir. 5

11:49-50   Kayafa M.S. 26’dan 36’ya kadar başkâhindi. Rab’bin dinsel açıdan yargılanmasına başkanlık etti ve Elçilerin İşleri 4:6’da, Petrus ve Yuhanna Yüksek Kurul’a getirildiğinde oradaydı. Burada söylemiş olduğu sözlere rağmen, İsa Mesih inanlısı değildi.

Kayafa’ya göre, başkâhinler ve Ferisiler, İsa’dan dolayı Yahudilerin öleceğini düşünmekte hatalıydılar. O ise, İsa’nın Yahudi ulusu için öleceğini önceden bildirdi. İsa’nın halk uğruna ölmesinin, bütün ulusun Romalılarla sorunları olmasından daha iyi olacağını söyledi. Kayafa, İsa’nın dünyaya geliş nedenini sanki gerçekten anlamış gibi görünüyor. Neredeyse Kayafa’nın Hıristiyanlığın odak doktrinini, yani İsa’yı günahkarların yerine geçen kişi olarak kabul ettiği sanısına kapılırız. Ama ne yazık ki, durum böyle değildir. Söylediği doğruydu ama kendisi, canının kurtulması için İsa’ya iman etmedi.

11:51-52   Bu, Kayafa’nın niçin böyle konuştuğunu açıklar. Kendiliğinden söylemedi, yani bu şeyleri uydurmadı. Bunu kendi isteğiyle söylemedi. Aksine, ağzından çıkan bildiri ona Tanrı tarafından verilmişti ve kastedilenden daha derin bir mesaj taşımaktaydı. İsa’nın İsrail ulusu uğruna öleceği tanrısal bir peygamberlikti. Bu, Kayafa’ya o yılın başkâhini olduğu için verildi. Tanrı, Kayafa doğru bir kişi olduğu için değil (çünkü günahlı bir adamdı), yalnızca o yılın başkahini olduğu için onun aracılığıyla konuştu.

Kayafa’nın peygamberliği, Rab’bin yalnızca İsrail ulusu uğruna öleceği ile ilgili değil, yeryüzündeki diğer uluslar arasındaki seçilmişlerini toplayıp birleştireceği ile de ilgiliydi. Bazıları, Kayafa’nın yeryüzünde dağılmış olan Yahudi halkını belirttiğini düşünür, ama müjdenin duyurulmasıyla Mesih’e iman edecek olan diğer ulusları belirtmiş olması daha büyük bir olasılıktır.

11:53-54   Ferisiler, Beytanya’daki mucizeyle ikna olmadılar. Aksine, Tanrı’nın Oğlu’na karşı daha çok düşman kesildiler. O günden itibaren, O’nu öldürmek için daha yoğun bir şekilde düzen kurmaya başladılar.

Rab İsa, Yahudilerin artan düşmanlığını anlayarak Efraim denilen kente gitti. Bugün Efraim’in çöle yakın, sakin ve uzak bir yer olmasının dışında, nerede olduğunu bilmiyoruz.

11:55   Yahudilerin Fısıh bayramının yakın oluşunun bildirilmesi, Mesih’in halk arasındaki hizmetinin sona yaklaştığını hatırlatır. Bu Fısıh bayramında çarmıha gerilecekti. Halkın bayramdan önce arınmak için Kudüs’e gitmesi gerekiyordu. Örneğin, bir Yahudi cesede dokunmuşsa, murdarlıktan arınmak için geleneksel temizlikten geçmesi gerekirdi. Bu arınma, değişik tipte yıkanma ve sunularla yapılırdı. Üzücü şey, Yahudi halkının böyle arınmaya çalışırken, aynı zamanda Fısıh Kuzusunu öldürmeyi planlamalarıydı. İnsan yüreğindeki kötülüğün ne kadar da korkunç bir dışavurumu!

11:56-57   Halk tapınakta toplanırken, mucizeler yaratan adam, yani İsa hakkında düşünmeye başladı. Bayrama gelip gelmeyeceği konusunda tartışma çıktı. Bazıları İsa’nın gelmeyeceğini düşünüyordu. Bunun nedeni 57’nci ayette açıklanmıştır.

İsa’nın yakalanmasıyla ilgili resmi emirler başkâhinlerle Ferisilerden çıkmıştı. O’nu yakalayabilmek ve öldürmek için yerini bilenin yetkililere bildirmesi buyrulmuştu.

 

Kutsal Kitap

1 Meryem ile kızkardeşi Marta’nın köyü olan Beytanya’dan Lazar adında bir adam hastalanmıştı.
2 Meryem, Rab’be güzel kokulu yağ sürüp saçlarıyla O’nun ayaklarını silen kadındı. Hasta Lazar ise Meryem’in kardeşiydi.
3 İki kızkardeş İsa’ya, “Rab, sevdiğin kişi hasta” diye haber gönderdiler.
4 İsa bunu işitince, “Bu hastalık ölümle sonuçlanmayacak; Tanrı’nın yüceliğine, Tanrı Oğlu’nun yüceltilmesine hizmet edecek” dedi.
5 İsa Marta’yı, kızkardeşini ve Lazar’ı severdi.
6 Bu nedenle, Lazar’ın hasta olduğunu duyunca bulunduğu yerde iki gün daha kaldıktan sonra öğrencilere, “Yahudiye’ye dönelim” dedi.
7 (SEE 11:6)
8 Öğrenciler, “Rabbî*” dediler, “Yahudi yetkililer demin seni taşlamaya kalkıştılar. Yine oraya mı gidiyorsun?”
9 İsa şu karşılığı verdi: “Günün on iki saati yok mu? Gündüz yürüyen sendelemez. Çünkü bu dünyanın ışığını görür.
10 Oysa gece yürüyen sendeler. Çünkü kendisinde ışık yoktur.”
11 Bu sözleri söyledikten sonra, “Dostumuz Lazar uyudu” diye ekledi, “Onu uyandırmaya gidiyorum.”
12 Öğrenciler, “Ya Rab” dediler, “Uyuduysa iyileşecektir.”
13 İsa Lazar’ın ölümünden söz ediyordu, ama onlar olağan uykudan söz ettiğini sanmışlardı.
14 Bunun üzerine İsa açıkça, “Lazar öldü” dedi.
15 “İman edesiniz diye, orada bulunmadığıma sizin için seviniyorum. Şimdi onun yanına gidelim.”
16 “İkiz” diye anılan Tomas öbür öğrencilere, “Biz de gidelim, O’nunla birlikte ölelim!” dedi.
17 İsa Beytanya’ya yaklaşınca Lazar’ın dört gündür mezarda olduğunu öğrendi.
18 Beytanya, Yeruşalim’e on beş ok atımı kadar uzaklıktaydı.
19 Birçok Yahudi, kardeşlerini yitiren Marta’yla Meryem’i avutmaya gelmişti.
20 Marta İsa’nın geldiğini duyunca O’nu karşılamaya çıktı, Meryem ise evde kaldı.
21 Marta İsa’ya, “Ya Rab” dedi, “Burada olsaydın, kardeşim ölmezdi.
22 Şimdi bile, Tanrı’dan ne dilersen Tanrı’nın onu sana vereceğini biliyorum.”
23 İsa, “Kardeşin dirilecektir” dedi.
24 Marta, “Son gün, diriliş günü onun dirileceğini biliyorum” dedi.
25 İsa ona, “Diriliş ve yaşam Ben’im” dedi. “Bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır.
26 Yaşayan ve bana iman eden asla ölmeyecek. Buna iman ediyor musun?”
27 Marta, “Evet, ya Rab” dedi. “Senin, dünyaya gelecek olan Tanrı’nın Oğlu Mesih* olduğuna iman ettim.”
28 Bunu söyledikten sonra gidip kızkardeşi Meryem’i gizlice çağırdı. “Öğretmen burada, seni çağırıyor” dedi.
29 Meryem bunu işitince hemen kalkıp İsa’nın yanına gitti.
30 İsa henüz köye varmamıştı, hâlâ Marta’nın kendisini karşıladığı yerdeydi.
31 Meryem’le birlikte evde bulunan ve kendisini teselli eden Yahudiler, onun hızla kalkıp dışarı çıktığını gördüler. Ağlamak için mezara gittiğini sanarak onu izlediler.
32 Meryem İsa’nın bulunduğu yere vardı. O’nu görünce ayaklarına kapanarak, “Ya Rab” dedi, “Burada olsaydın, kardeşim ölmezdi.”
33 Meryem’in ve onunla gelen Yahudiler’in ağladığını gören İsa’nın ruhunu hüzün kapladı, yüreği sızladı.
34 “Onu nereye koydunuz?” diye sordu. O’na, “Ya Rab, gel gör” dediler.
35 İsa ağladı.
36 Yahudiler, “Bakın, onu ne kadar seviyormuş!” dediler.
37 Ama içlerinden bazıları, “Körün gözlerini açan bu kişi, Lazar’ın ölümünü de önleyemez miydi?” dediler.
38 İsa yine derinden hüzünlenerek mezara vardı. Mezar bir mağaraydı, girişinde de bir taş duruyordu.
39 İsa, “Taşı çekin!” dedi. Ölenin kızkardeşi Marta, “Rab, o artık kokmuştur, öleli dört gün oldu” dedi.
40 İsa ona, “Ben sana, ‘İman edersen Tanrı’nın yüceliğini göreceksin’ demedim mi?” dedi.
41 Bunun üzerine taşı çektiler. İsa gözlerini gökyüzüne kaldırarak şöyle dedi: “Baba, beni işittiğin için sana şükrediyorum.
42 Beni her zaman işittiğini biliyordum. Ama bunu, çevrede duran halk için, beni senin gönderdiğine iman etsinler diye söyledim.”
43 Bunları söyledikten sonra yüksek sesle, “Lazar, dışarı çık!” diye bağırdı.
44 Ölü, elleri ayakları sargılarla bağlı, yüzü peşkirle sarılmış olarak dışarı çıktı. İsa oradakilere, “Onu çözün, bırakın gitsin” dedi.
45 O zaman, Meryem’e gelen ve İsa’nın yaptıklarını gören Yahudiler’in birçoğu İsa’ya iman etti.
46 Ama içlerinden bazıları Ferisiler’e* giderek İsa’nın yaptıklarını onlara bildirdiler.
47 Bunun üzerine başkâhinler ve Ferisiler, Yüksek Kurul’u* toplayıp dediler ki, “Ne yapacağız? Bu adam birçok doğaüstü belirti gerçekleştiriyor.
48 Böyle devam etmesine izin verirsek, herkes O’na iman edecek. Romalılar da gelip kutsal yerimizi ve ulusumuzu ortadan kaldıracaklar.”
49 İçlerinden biri, o yıl başkâhin olan Kayafa, “Hiçbir şey bilmiyorsunuz” dedi.
50 “Bütün ulus yok olacağına, halk uğruna bir tek adamın ölmesi sizin için daha uygun. Bunu anlamıyor musunuz?”
51 Bunu kendiliğinden söylemiyordu. O yılın başkâhini olarak İsa’nın, ulusun uğruna, ve yalnız ulusun uğruna değil, Tanrı’nın dağılmış çocuklarını toplayıp birleştirmek için de öleceğine ilişkin peygamberlikte bulunuyordu.
52 (SEE 11:51)
53 Böylece o günden itibaren İsa’yı öldürmek için düzen kurmaya başladılar.
54 Bu yüzden İsa artık Yahudiler arasında açıkça dolaşmaz oldu. Oradan ayrılarak çöle yakın bir yere, Efrayim denilen kente gitti. Öğrencileriyle birlikte orada kaldı.
55 Yahudiler’in Fısıh Bayramı* yakındı. Taşradakilerin birçoğu bayramdan önce arınmak için Yeruşalim’e gitti.
56 Orada İsa’yı arayıp durdular. Tapınaktayken birbirlerine, “Ne dersiniz, bayrama hiç gelmeyecek mi?” diye soruyorlardı.
57 Başkâhinlerle Ferisiler O’nu yakalayabilmek için, yerini bilenlerin haber vermesini buyurmuşlardı.

1. Arthur W.Pink, Exposition of the Gospel of John, III:12.

2. Burkitt, daha fazla belge mevcut değildir.

3.Duygu tayfının karşısında, “Daima Sevinin” (Pantote chairete, 1.Selanikliler 5:16) Grekçe Yeni Antlaşma’daki en kısa ayettir.

4. J.C.Ryle, Expository Thoughts on the Gospels, St. John. II:295.

5. Meyer, Tried, s.112.