29:1 Günah işlemeye devam eden kişi sürekli uyarılmasına rağmen dik başlılık ederse ansızın yıkıma uğrayacak ve başka fırsatlar için umudu olmayacaktır. Tufandan önce yaşayan kişiler Nuh’u dinlemeyi reddettiler. Tufan geldi ve hepsi yok oldu. Müjde çağrısını sürekli reddeden bir tanıdığım bir gün, kendisi için sık sık dua eden Hıristiyan bir bayanla karşılaştı. Bu bayan ona, “Artık Tanrı’ya dönmenizin zamanının geldiğini düşünmüyor musunuz?” diye sordu. Tanıdığım kişinin verdiği yanıt şuydu: “O benim için ne yaptı ki?” O hafta sonu yaşamı gizemli bir aksilikle sona erdi. Olmaması gereken kazalardan biriydi, ama oldu! 29:2 Ulusu yönetenlerin karakteri, ulusun ahlâkını etkiler. Doğru kişiler egemen olduğunda insanlar sevinir. Ama kötü bir önder halkı inletir. 29:3 Bilgeliği seven ve adanmış bir Hıristiyan yaşamı süren oğul, babasını sevindirir. Ama ahlaksızlık içinde yaşayan bir evlat, babasının parasını israf eder. Hatırlayacağınız gibi, kaybolan bir oğul, babasının servetini sefahat dolu yaşamı nedeniyle yitirmişti. 29:4 Adaletle yöneten kral ülkesini güçlü bir konuma getirir. Ağır vergiler koyansa ülkesinin yıkımını hazırlar. 29:5 Komşusunu pohpohlayan kişi hem onu tehlikeye atar, hem de gururu teşvik etmiş olur. 29:6 Kötünün başkaldırısı kendine tuzak olur. Doğru kişi mutludur, çünkü hatasının sonuçlarından korkması gerekmez. Ezgi söyler ve sevinir. 29:7 Doğru kişiler yoksulların davasıyla yakından ilgilenir. Kötüler bu konuya ilgi gösterme zahmetine girmezler. 29:8 Alaycı kişiler huysuzluklarıyla kentleri karıştırır, insanları kızdırır ve bölünmeler yaratırlar. Bilge kişiler uyumsuzluğu önlemek ve huzuru sağlamak isterler. 29:9 Bu özdeyiş iki anlama gelebilir. Daha uygun olan anlam şudur: Bilge kişi ahmak biriyle tartıştığında, ahmak yalnızca kızacak ve gülecektir (NKJV, RSV, Berkeley). Asla ikna edilmeyecektir ve esenlik olmayacaktır. Diğer yorum ise, bilge kişi ciddiyetle ya da dalga geçerek ahmak kişiyle tartıştığında, bu tartışmanın bir fark yaratmayacağıdır. Olumlu hiçbir şey gerçekleşmez. 29:10 Bu özdeyiş de iki farklı şekilde yorumlanabilir. İlki ASV’de belirtilmiştir: “Kana susamışlar dürüst kişiden nefret eder; doğrularsa onun canını korur.” Burada sözü edilen kana susamış kişi, her durumda saldırgan davranışlar sergileyen kişidir. Diğer anlam, NKJV, JND, ve Berkeley’de bulunur. Kana susamışlar, yaşamı mahvedenlerdir, ama doğrular yaşamı korumak isterler. 29:11 Akılsız hep patlamaya hazırdır, bilgeyse öfkesini dizginler. Adams şu öğüdü verir:
29:12 Eğer bir önder pohpohlanmak ve iyi haberlerle avutulmak istiyorsa, bütün hizmetkârları ona istediği şekilde davranacaktır. Yani yalan söyleyecek ve dalkavukluk edeceklerdir. 29:13 Yoksul ve zalim arasında çok büyük bir fark bulunabilir, ama Tanrı’nın önünde ikisi de aynıdır. İkisinin de gözünü açan RAB’dir. 29:14 Tanrı’nın bir önderi yargılarken özellikle ilgilendiği, önderin yoksullara adaletle davranıp davranmadığıdır. Eğer yoksullara iyi davranıyorsa, Tanrı, onun tahtının sonsuza kadar güvenlikte olacağını vaat eder. Bizler yalnızca tek bir Önder tanıyoruz; O’nun adı, İsa’dır. 29:15 Bu ayet, bugünün keyfi demokrasi anlayışını kınar niteliktedir. Değnek bedensel bir ceza, azar ise sözlü bir düzeltmedir. Anne babaların çocukları için uygun gördükleri bu iki disiplin şekli de bilgecedir. Uzmanların söylediği gibi, onların kişiliklerini bozmazlar. 29:16 Kötüler çoğaldığında başkaldırı suçu da artar. Ama doğrular kötülerin düşüşünü görecektir. İstisnalar elbette olacaktır, ama bunlar kuralı kanıtlayan istisnalardır. 29:17 Uygun bir disiplin anlayışıyla yetiştirilen çocuk, anne babasına kaygı ya da yürek acısı yerine keyif ve huzur verir. 29:18 Tanrısal esinden yoksun olan halk sınır tanımaz; ama yasayı yerine getiren, mutludur. Buradaki ‘esin’ sözcüğü peygamberlerin önbildirisi anlamındadır, çünkü Tanrı sözüne değinilir (Bk. 1Sa.3:1). Buradaki düşünce, Tanrı sözünün bilinmediği ya da onurlandırılmadığı zamanlarda insanların sınır tanımayacaklarıdır. Yasaya itaat eden kişiler, gerçekten bereketlenen kişilerdir. 29:19 Bu ayette bir hizmetkârın dik başlılığı ve yola gelmez davranışları ele alınmaktadır. Sözlü buyruklar her zaman yeterli gelmez. Hizmetkârlar efendilerinin öğütlerini anlayabilirler, ama her zaman bunları yerine getirmezler. Sessiz kalır ve somurturlar. İsa şöyle dedi: “Niçin beni ‘Ya Rab, ya Rab’ diye çağırıyorsunuz da söylediklerimi yapmıyorsunuz?” (Luk.6:46). 29:20 Özdeyişlerde işlenen konuların tümünde sözleri tartarak konuşmanın önemi bildirilir. Burada düşünmeden konuşan kişinin bir ahmaktan daha çaresiz olduğunu öğreniriz. Kendisini bilge sanan kişiden farkı yoktur (26:12). 29:21 Bir köleyi pohpohlar ve şımartırsanız, konumunu unutacak ve çok geçmeden size çocuğunuzmuş gibi davranacaktır. İşçi işveren ilişkisindeki aşırı samimiyet genellikle istenmeyen olaylara yol açar. Eski çeviride ikinci satırda “oğul” olarak çevrilen sözcüğün anlamını tahmin etmek güçtür. 29:22 Çoğumuz bu iki kişiden biriyle karşılaşmışızdır. Öfkeli kişi çekişme yaratır, huysuz kişinin başkaldırısı eksik olmaz. 29:23 Kibirli kişi küçük düşürüleceğinden emin olmalıdır. Onur kazanacak olansa alçakgönüllü kişidir.
Ey Tanrı’nın Kuzusu, 29:24 Hırsızla ortak olanın düşmanı kendisidir. Mahkemede yemin etse de bildiğini söylemez. Musa’nın yasasında, kişi gördüğüne ya da bildiğine tanıklık etmeyi reddederse suçlu sayılır ve cezalandırılırdı (Bk. Lev.5:1). İnsanlar o dönemde, tanıklık etmeme hakkına sahip değildiler. 29:25 İnsanlardan korkmanın sonucu baskı altına alınmaktır. Mesih’e güvendikleri takdirde arkadaşlarının göstereceği tepkiden korktukları için cehenneme gitmiş olan pek çok can vardır! Rab’be güvenen kişi güvenlikte olur; ne yaşarsa yaşasın… William Gurnall bu konuda şunları yazar:
29:26 Pek çok kişi sanki tüm sorunlarına çözüm sağlayacaklarmış gibi hükümdarlarının gözüne girmek ister, ancak adaleti sağlayan Rab’dir. 29:27 Haksızlık yapan kişiyle doğru kişi dost olamaz. Doğru kişi haksızlardan iğrenir, kötü kişi de dürüst yaşayandan nefret eder. Nasıl düz bir sopa eğri bir sopanın eğriliğini ortaya çıkarıyorsa, doğru bir yaşamla kötü bir yaşam arasındaki zıtlık da hemen göze çarpacaktır. Süleyman’ın Özdeyişleri bu noktada son bulur. |
Kutsal Kitap
1 Defalarca azarlandığı halde dikbaşlılık eden, |
1. Adams, Counsel, s.221.