V. SÜLEYMAN’IN, HİZKİYA’NIN ADAMLARI TARAFINDAN DERLENEN ÖZDEYİŞLERİ (25:1 – 29:27)
|
Topuz | – | ezer ve parçalara ayırır. |
Kılıç | – | iki ucu keskin. |
Sivri ok | – | deler ve yaralar. |
25:19 Çürük dişle sert bir şeyi ısırırsanız, yaptığınızdan pişmanlık duyarsınız. Çıkık ayağınızın üzerine ağırlığınızı verirseniz, yere düşersiniz. Sıkıntılı dönemlerde güvenilmez kişiye dayanmak da buna benzer – acı verir, hayal kırıklığına uğratır.
25:20 Dertli kişiye ezgi söylenmesi doğru bir davranış değildir. Soğuk bir günde bir adamın üzerinden giysilerini almak, sodaya sirke katmaya benzer.
Keith Weston, ilk hastane ziyaretini yapmakta olan bir Bakan arkadaşı hakkında şunları anlattı: “Her iki bacağı makaralara bağlı olan yoksul bir hasta gördü ve ona müjdecilere özgü bir şekilde gülümsedi. Sonra Kutsal Kitap’ını çıkartarak şöyle dedi: ‘Kardeş, sevinçli misin?’” Weston, “Bakan bana hastanın ne dediğini asla söylemedi, ama sanırım söyledikleri hiç de nazik şeyler değildi” diyerek sözlerini tamamladı. 2
25:21,22 Pavlus buradaki ayetleri Romalılar 12:20’ye aktarmıştır. Bize yapılan her kötülüğe nezaketle karşılık verirsek, kötülüğü iyilikle yenebiliriz.
Hiddetli bir komşu, yeni iman etmiş komşusunu çağırdı ve 5 yaşındaki kızının çiçeklerini ezdiğini, bir penceresini kırdığını uzun uzadıya anlatarak imanlıyı payladı. Nefes almak için sustuğunda, yeni iman etmiş komşusu kendisini konuyu görüşmek üzere evine davet etti. Gelene kadar masa kahve ve keklerle donatılmıştı. “Üzgünüm, başka konuklarınız varmış.” “Hayır,” diye yanıtladı imanlı. “Kızımla ilgili konuyu bir fincan kahve içerek konuşabiliriz diye düşündüm.”
İmanlı, yiyecek için Tanrı’ya teşekkür etti ve Tanrı’nın bilgeliğini istedi. Gözlerini açtığında ise konuğunu ağlarken gördü. “Bütün bunları yapan sizin değil, benim kızımdı” dedi komşusu. “Neden size çıkıştığımı bilmiyorum. Çocuklarımla, ailemle ya da yuvamla başa çıkamıyorum!”
Komşusu bu itirafta bulunur bulunmaz, imanlı komşu Mesih’le ilgili Müjde’yi bildirmeye başladı. Altı hafta içinde komşusu ve ailesi yeniden doğmuştu. 3
25:23 Kuzeyden esen rüzgar nasıl yağmur getirirse, iftiracı dil de öfkeli bakışlara yol açar. Öfkeli bakışların sahibi dedikodusu yapılan kurbandır. Ancak tabii ki dedikoduyu işiten herkes öfkeyle bakar. Eğer insanlar dedikoducuyu azarlarlarsa, çok geçmeden yaptığından vazgeçecektir.
25:24 Bu ayet, 21:9’la hemen hemen aynıdır – dırdırcı kadınla yaşamanın zorluğu vurgulanır.
25:25 Müjde, Tanrı’nın uzak ülkeden gelen iyi haberidir – uzak ülke cennettir. Susamış kişi için soğuk su neyse, iyi haber de öyledir.
25:26 Kötülerin önünde eğilen, ödün veren, pes eden ya da haklarını savunmayan iyi insanlar, suyu çamurlanmış pınar ya da kirlenmiş kuyu gibidirler. Saflık ve temizlik arar, ama hayal kırıklığına uğrarsınız.
25:27 Bala düşkün olmak iyi değildir. Kidner şöyle yazar: “Tanrı’nın ‘yeter’ dediklerinin ötesinde coşkulu sevinç değil, mide bulantısı bulunur.”
İkinci satırın İbranicesi belirsizdir. NKJV’de olduğu gibi, “Kendi yüceliğini aramak, yücelik değildir” anlamına da gelebilir, “Ağır konuları araştırmak bile ağırdır” (JND) ya da “Ağır konuları araştırmak yüceliktir” (JND, yan not) anlamlarına da. Üç anlam da doğrudur.
25:28 Kendini denetleyemeyen kişi savunmasız bir kente benzer; her tür saldırıya ve ayartıya açıktır.
Kutsal Kitap
1 Bundan sonrakiler de Süleymanın özdeyişleridir.
Bunları Yahuda Kralı Hizkiyanın adamları derledi.
2 Tanrıyı gizli tuttuğu şeyler için,
Krallarıysa açığa çıkardıkları için yüceltiriz.
3 Göğün yüksekliği, yerin derinliği gibi,
Kralların aklından geçen de kestirilemez.
4 Cürufu gümüşten ayırınca,
Kuyumcunun işleyeceği madde kalır.
5 Kötüleri kralın huzurundan uzaklaştırırsan
Kralın tahtı adaletle pekişir.
6 Kralın önünde kendini yüceltme,
Önemli kişiler arasında yer edinmeye çalışma.
7 Çünkü kralın seni bir soylunun önünde alaşağı etmesindense,
Sana, ‹‹Yukarıya gel›› demesi yeğdir.
8 Gördüklerinle hemencecik mahkemeye başvurma;
Çünkü başkası seni utandırabilir,
Sonra ne yapacağını bilemezsin.
9 Davanı doğrudan komşunla gör;
Başkasının sırrını açıklama.
10 Yoksa işiten seni utandırabilir
Ve bu kötü ün yakanı bırakmaz.
11 Yerinde söylenen söz,
Gümüş oymalardaki altın elmafö gibidir.
12 Altın küpe ya da altın bir süs neyse,
Dinleyen kulak için bilgenin azarlaması da öyledir.
13 Hasatta kar serinliği nasılsa,
Güvenilir ulak da kendisini gönderenler için öyledir.
Böyle biri efendilerinin canına can katar.
14 Yağmursuz bulut ve yel nasılsa,
Vermediği armağanla övünen kişi de öyledir.
15 Sabırla bir hükümdar bile ikna edilir,
Tatlı dil en güçlü direnci kırar.
16 Bal buldun mu yeteri kadar ye,
Fazla doyarsan kusarsın.
17 Başkalarının evine seyrek git,
Yoksa onları bezdirir, nefretini kazanırsın.
18 Başkasına karşı yalancı tanıklık eden
Topuz, kılıç ya da sivri ok gibidir.
19 Sıkıntılı günde haine güvenmek,
Çürük dişe ya da sakat ayağa güvenmek gibidir.
20 Dertli kişiye ezgi söylemek,
Soğuk günde giysilerini üzerinden almaya,
Ya da sodaya sirke katmaya benzer.
21 Düşmanın acıkmışsa doyur,
Susamışsa su ver.
22 Bunu yapmakla onu utanca boğarsın
Ve RAB seni ödüllendirir.
23 Kuzeyden esen rüzgar nasıl yağmur getirirse,
İftiracı dil de öfkeli bakışlara yol açar.
24 Kavgacı kadınla aynı evde oturmaktansa,
Damın köşesinde oturmak yeğdir.
25 Susamış kişi için soğuk su neyse,
Uzak ülkeden gelen iyi haber de öyledir.
26 Kötünün önünde pes eden doğru kişi,
Suyu bulanmış pınar, kirlenmiş kuyu gibidir.
27 Fazla bal yemek iyi değildir;
Hep yüceltilmeyi beklemek de…
28 Kendini denetleyemeyen kişi
Yıkılmış sursuz kent gibidir.
1. Larry Christenson, The Christian Family, s.58.
2. Keith Weston, Living in the Light, s.122.
3. Sarah Anne Jepson, “Preparing Tables of Forgiveness,” Good News Broadcaster; Haziran 1975, s.13.