Romalılar 7

7
Romalılar Bölüm 7

Ğ. Yasa’nın İmanlının Yaşamındaki Yeri (Bölüm 7)

Elçi şimdi sorulması kaçınılmaz bir soruyu sezinler: İmanlının Yasa’yla ilişkisi nedir? Yasa, İsrail’e verilmiş olduğundan, Pavlus bu soruyu yanıtlarken aklında herhalde özellikle Yahudiler vardı. Ama prensipler, aklandıktan sonra bir yaşam kuralı olarak akılsızca davranıp kendilerini Yasa’nın boyunduruğu altına sokmak isteyen diğer uluslardan olan imanlılar için de geçerlidir.

6. bölümde, ölümün, Tanrı çocuğunun yaşamındaki günah doğasının egemenliğini sona erdirdiğini gördük. Şimdi de aynı şekilde ölümün Yasa’nın boyunduruğu altındakiler üzerindeki Yasa egemenliğini sona erdirişini göreceğiz.

7:1   Bu ayet 6:14’le bağlantılıdır: “Kutsal Yasa’nın yönetiminde değil, Tanrı’nın lütfu altındasınız.” Bağlantı şudur: “Yasa’nın yönetiminde olmadığınızı bilmelisiniz; yoksa Yasa’nın bir insana, sadece yaşadığı zaman egemen olduğundan habersiz misiniz?” Pavlus, Yasa’nın temel kurallarını bildikleri için Yasa’nın bir ölüye söyleyecek hiçbir şeyinin olmadığını bilmesi gerekenlere hitap ediyor.

7:2   Pavlus bunu örneklemek için, ölümün evlilik anlaşmasını nasıl bozduğunu gösterir. Evli kadın, kocası yaşadıkça evlilik yasasıyla kocasına bağlıdır. Ama kocası ölürse bu yasadan özgür olur.

7:3   Kadın, kocası yaşarken başka bir erkekle ilişki kurarsa, zinadan suçlu olur. Bununla birlikte, kocası ölürse herhangi bir suçlama altında kalmadan ya da yanlış yapmakla suçlanmaksızın yeniden evlenmek için özgür olur.

7:4   Bu örneği uyguladığımızda her ayrıntıyı harfi harfine almamız gerekmez. Örneğin karı da koca da yasayı temsil etmezler. Örnekle anlatılan ölüm, evlilik ilişkisini nasıl sona erdiriyorsa, imanlının Mesih’le ölümünde aynı şekilde altında bulunduğu Yasa’nın yetkisini sona erdirmektedir.

Pavlus’un Yasa’nın ölü olduğunu söylemediğine dikkat edin. Yasa’nın hâlâ günah bilincini üretmekle yaptığı hizmet vardır. Ve bu bölümde “biz” derken, Mesih’e gelmeden önce Yahudi olanları düşündüğünü anımsayın.

Mesih’in bedeni aracılığıyla Kutsal Yasa karşısında öldürüldük: Buradaki beden, Mesih’in ölüme teslim ettiği bedendir. Artık Kutsal Yasa’ya bağlı değiliz, şimdi dirilmiş Mesih’le birleştik. Ölüm yoluyla bir evlilik bozulurken bir yenisi yapıldı. Ve şimdi Kutsal Yasa’dan özgür olduğumuz için Tanrı’ya ürün getirebiliriz.

7:5   Üründen söz edilmesi akla, benliğin denetimindeyken verdiğimiz ürün türünü getirir. Benliğin denetimi ifadesinin “bedenin denetimi” anlamına gelmediği açıktır. Benliğin denetimi, burada kurtulmadan önceki durumumuzu tanımlamaktadır. O zaman benlik, Tanrı’nın önünde kurtulmadan önceki durumumuzun temeliydi. Tanrı’nın onayını kazanmak için ne olduğumuza ya da ne yapabileceğimize bağımlıydık. Bedenin denetiminde olmak “Mesih’te olmanın” tersidir.

Rab’be gelişimizden önce Yasa’nın kışkırttığı günah tutkularıyla yönetiliyorduk. Bunların kaynağı Yasa değildi, ama yasa günah tutkularını isimlendirip sonra yasaklayarak bunları yapmak için içimizde güçlü bir arzu uyandırdı.

Bu günah tutkuları, bedenlerimizin üyelerinde anlatım buldular ve ayartmaya teslim olduğumuzda, ölümle sonuçlanan zehirli ürün oluşturduk. Elçi başka bir yerde bu zehirli üründen benliğin işleri olarak söz eder: “Cinsel ahlaksızlık, pislik, sefahat, putperestlik, büyücülük, düşmanlık, çekişme, kıskançlık, öfke, bencil tutkular, ayrılıklar, bölünmeler, çekememezlik, sarhoşluk, çılgınca eğlenceler” (Gal.5:19-21).

7:6   Rab’be geldiğimizde gerçekleşen harika şeylerden biri Yasa’dan özgür kılınmamızdır. Bu, Mesih’le ölmüş olmamızın bir sonucudur. Temsilcimiz olarak öldüğü için biz de O’nunla öldük. Ölümünde korkunç cezayı ödeyerek Yasa’nın tüm taleplerini yerine getirdi. Bu nedenle, Yasa’dan ve kaçınılmaz lanetinden özgür kılındık. İkinci bir yargılama olmayacak.

Tanrı, önce kanayan Kefilimin elinden
Sonra tekrar benimkinden olmak üzere,
Cezanın iki kez ödenmesini istemeyecektir.
           — Augustus M. Toplady

Şimdi yazılı yasaya bağlı olan eski yaşamda değil, Ruh’un sağladığı yeni yaşamda hizmet etmek için özgür kılındık. Hizmetimiz korkudan değil, sevgiden kaynaklanır; bu bir kölelik değil, özgürlük hizmetidir. Artık geleneklerin ve törenlerin dakik ayrıntılarına bir köle gibi yapışmak söz konusu değildir. Söz konusu olan, Tanrı’nın yüceliği ve diğerlerinin bereketi için kendimizi sevinçle vermektir.

7:7   Bütün bu yazılanlardan ötürü Pavlus’un Yasa’yı eleştirdiği sanılabilir. İmanlıların günaha ve Yasa’ya karşı ölü olduklarını söylemişti ve bu, Yasa’nın kötü olduğu gibi bir izlenim yaratmış olabilir. Ama böyle bir şey asla söz konusu değildir.

7:7-13 ayetlerinde, kurtulmadan önce, Yasa’nın kendi yaşamında oynadığı önemli rolü tanımlamayı sürdürür. Yasa’nın kendisinin günah olmadığını, ama insandaki günahı açıkladığını vurgular. Onu yüreğinin korkunç çürüklüğüne inandıran Yasa’ydı. Kendisini diğer insanlarla karşılaştırdığı sürece, oldukça saygın hissederdi. Ama Tanrı, Yasası’nın taleplerini ona ikna edici güçle açıkladığında, ağzını açmadan suçluluğunu kabullendi.

Ona günahını açıklayan özellikle onuncu buyruktu: Açgözlü olma. Açgözlülük zihinde gerçekleşir. Pavlus daha büyük ve daha iğrenç günahlardan birini işlememiş olduğu halde, düşünce yaşamının çürümüş olduğunu kavradı. Kötü düşüncelerin, kötü işler kadar günahlı olduklarını anladı. Düşünce yaşamı kirliydi. Dışarıdan görülen yaşamı onu utandırmayabilirdi, ama iç yaşamı dehşetlerle dolu bir odaydı.

7:8   Günah, bu buyruğun verdiği fırsatla içimde her türlü açgözlülüğü üretti. Buradaki kötü tutku açgözlülüktür. Yasa her türlü kötü açgözlülüğü yasaklarken, insanın çürük doğası bunu yapmak için daha çok yanıp tutuşur. Örneğin, Yasa aslında şöyle der: “Zihninizde hoşa giden cinsel birliktelikleri canlandırmamalısınız. Şehvetli fanteziler dünyasında yaşamamalısınız.” Yasa pis, aşağılık ve müstehcen düşünce yaşamını yasaklar. Ama ne yazık ki bunu alt etme gücünü sağlamaz. Öyle ki, sonuçta Yasa altında olanlar cinsel ahlaksızlık düşlerine her zamankinden daha çok kapılırlar. Bir eylem yasaklandığında düşmüş doğanın bunu yapmayı daha çok istediğinin farkına varırlar. “Çalıntı su tatlı, gizlice yenen yemek lezzetlidir” (Özd.9:17).

Göreceli olarak konuşulursa, Kutsal Yasa olmadıkça günah ölüdür. Günahkâr doğa uyuyan bir köpek gibidir. Yasa gelip, “Yapma” dediğinde, köpek uyanıp yasaklananı aşırı bir biçimde öfkeyle yapar.

7:9   Pavlus, Yasa’nın kendisini suçlu çıkarmasından önce diriydi; yani günahkâr doğası kısmen uykudaydı ve yüreğindeki günah çukuru tarafından rahatsız edilmediğinden, durumundan habersizdi.

Ama buyruğun bilincine varınca –yani buyruk ezici bir ikna gücüyle gelince– günahkâr doğası tamamen alevlendi. Ne kadar çok itaat etmeye çalıştıysa, o kadar çok başarısız oldu. Kurtuluşunu kendi karakteri ya da çabalarıyla kazanma umudu karşısında ölüydü. Doğasında bulunan herhangi bir iyilik düşüncesine ölüydü. Kutsal Yasa’yı yerine getirerek aklanma hayaline ölüydü.

7:10   Buyruğun ona yaşam getireceğine ölüm getirdiğini gördü. Buyruğun yaşam getirmesi derken ne demek istiyor? Bunu herhalde Tanrı’nın, “Kurallarıma, ilkelerime sarılın. Çünkü onları yerine getiren onlar sayesinde yaşayacaktır. RAB benim” dediği Levililer 18:5’i hatırlayarak söyledi. Yasa ideal olarak onu harfiyen yerine getirenlere yaşam vaat etti. Bir aslan kafesinin dışındaki levha, “Parmaklıklardan uzak durun” der. İtaat edildiği takdirde, buyruk yaşam getirir. Ama söz dinlemeyen, aslanı okşamak için uzanan çocuğa ölüm getirir.

7:11   Pavlus yine suçun Yasa’da olmadığını vurgular. Yasa’nın yasakladığını yapması için onu kışkırtan, içinde konut kurmuş günahtı. Günah onu, yasak meyvenin o kadar da kötü olmadığını, mutluluk getireceğini ve yakalanmadan atlatacağını düşündürerek aldattı. Tanrı’nın, iyiliği için olan şeyleri ondan esirgemediğini ima etti. Günah böylece, kurtuluşu hak etmesi ya da kazanması konusundaki en iyi umutlarını söndürerek onu öldürdü.

7:12   Yasa’nın kendisi kutsaldır ve her bir buyruk da kutsal, doğru ve iyidir. Zihnimizde Yasa’yla ilgili hiçbir şeyin yanlış olmadığını sürekli anımsamalıyız. Tanrı tarafından verildiği için halkından istediklerinin bir ifadesi olarak mükemmeldir. Yasa’nın zayıflığı birlikte işlenmesi gereken “ham maddelerde” yatıyordu: Zaten günahkâr olan kişilere verilmişti. Yasa’ya, kendilerine günah bilinci sağlaması için ihtiyaçları vardı, ama günahın cezasından ve gücünden kurtarılmaları için bir Kurtarcı’ya ihtiyaçları vardı.

7:13   Bir önceki ayette özellikle belirtildiği gibi iyi olan sözcüğü Yasa için kullanılmıştı. Pavlus, “Pavlus’u (ve hepimizi) ölüme mahkûm eden suçlu, Yasa mı?” anlamına gelen, “Yasa bana ölüm mü getirdi? sorusunu yöneltiyor. Bunun yanıtı elbette ki, “Kesinlikle hayır”dır. Suçlu olan günahtır. Yasa günahı oluşturmadı, ama günahı tüm aşırı günahlılığında ortaya koydu. “Yasa sayesinde günahın bilincine varılır” (3:20b). Ama hepsi bu değildir! Tanrı’nın kutsal Yasası bir şeyin yapılmasını yasakladığında, insanın günahkâr doğası buna nasıl karşılık verir? Sorunun iyi bilinen bir yanıtı vardır. Uyumakta olan bir arzu yanan bir tutkuya dönüşür! Böylece buyruk aracılığıyla günah son derece günahlı olur.

Pavlus’un burada ve 7:10’da söyledikleri arasında bir çelişki varmış gibi görünebilir. Orada Yasa’nın ölüm getirdiğini gördüğünü söyledi. Burada ise Yasa’nın ona ölüm getirdiğini yalanlar. Çözüm şudur: Yasa tek başına ne eski doğayı (benliği) iyi yönde geliştirebilir, ne de günah işlememesini sağlayabilir. Tıpkı derecenin ısıyı göstermesi gibi, günahı açıkça gösterebilir. Ama termostatın ısıyı kontrol etmesi gibi günahı kontrol edemez.

İnsanın düşmüş doğası içgüdüsel olarak yasak olan neyse onu yapmak ister. Benlik bu nedenle Yasa’yı günahkârın yaşamında, yasa uyarmadığı takdirde, uykuda olan arzuları uyandırmak için kullanır. İnsan ne kadar uğraşırsa, o kadar kötü olur, sonunda tüm umutlarının kaybolduğu bir duruma getirilir. Bundan dolayı günah, Yasa’yı insanın tüm umutlarının ölmesine neden olmak için kullanır. Ve insan, eski benliğinin aşırı günahlılığını daha önce hiç görmediği şekilde görür.

7:14   Elçi bu noktaya kadar yaşamındaki eski bir deneyimi, Yasa’nın hizmeti aracılığıyla günahı konusunda derinlemesine ikna edildiğinde yaşadığı sarsıcı krizi tanımlamaktadır.

Şimdi yeniden doğduğundan beri yaşadığı bir deneyimi, yani iki doğa arasındaki çatışma ve kendi gücüyle içinde konut kurmuş günahtan kurtulmasının imkansızlığını tanımlamak için şimdiki zamana döner. Pavlus Yasa’nın ruhsal olduğunu, yani kendi içinde kutsal olduğunu ve insanın ruhsal çıkarı için uyarlandığını kabul eder. Ama kendisinin bedensel olduğunun da farkına varır, çünkü yaşamında içinde konut kurmuş günahın gücü üzerinde egemen ve zaferli değildir. Günaha köle gibi satılmıştır. Efendisi olan günaha bir köle gibi satıldığını hissetmektedir.

7:15   Elçi şimdi Mesih’le ölümünde ve dirilişinde birleştiği gerçeğini bilmeyen bir imanlının içinde devam eden mücadeleyi tanımlar. Bu, kutsallığı aramak için Sina dağına tırmanan kişinin iki doğası arasındaki çelişkidir. Harry Foster bunu şöyle açıklar:

Burada, yalnızca ne kadar çok uğraşırsa durumunun o kadar çok kötüleşeceğini anlamak için kutsallığı kişisel çabasıyla elde etmeye çalışan, Tanrı’nın “kutsal, doğru ve iyi” buyruğunu (12.ayet) tüm gücüyle yerine getirme uğraşı içinde olan bir adam vardı. Bunun kaybedilen bir savaş oluşuna şaşmamak gerekir, çünkü günahı yenmek ve kutsallık içinde yaşamak düşmüş insan doğasının gücüyle gerçekleşmez. 1

Kullanılan birinci şahıs zamirinin önemine dikkat edin – ben, beni, bana, benim, kendim sözcükleri, 9-25 ayetleri arasında kırkın üzerinde yer alır! Romalılar 7. bölümdeki deneyimi yaşayanlar, “Ben vitamininden” aşırı kullananlardır. Bunlar, kendisinde zafer bulunmayan, benlikte zafer arayan, aşırı derecede iç gözlemde bulunanlardır.

Ne yazık ki, günümüzdeki imanlı psikolojik danışmanların çoğu, başvuranların dikkatlerini kendi üzerlerinde toplayarak, çözüm getirmek yerine sorunu artırırlar. İnsanların Mesih’le öldüklerini ve yaşam yeniliğinde yürümek için O’nunla dirildiklerini bilmeye gereksinimleri vardır. Ancak o zaman benliği geliştirmeye çalışmak yerine onu İsa’nın mezarına göndereceklerdir.

İki doğa arasındaki savaşı tanımlayan Pavlus, “Ne yaptığımı anlamıyorum” der. Dr. Jekyll ve Mr. Hyde örneğindeki gibi bir kişiliktir. Kendisini yapmak istemediği şeyleri ve nefret ettiği şeyleri yaparken bulur.

7:16   Yargıladığı eylemleri yaparken kendisine karşı Yasa’nın tarafını tutmaktadır, çünkü Yasa da eylemlerini suçlar. Bu nedenle Yasa’nın iyi olduğunu iç varlığında onaylar.

7:17   Böylece Mesih’teki yeni yaratılışın değil, içinde konut kurmuş olan günahkâr, çürümüş benliğin suçlu olduğu sonucuna varır. Ama burada dikkatli olmamız gerekir. Günahımızı, içimizde konut kurmuş günahın üstüne atarak mazur görmemeliyiz. Yaptıklarımızdan kendimiz sorumluyuz ve bu ayeti “sorumluluğu başkasına yüklemek” için kullanmamalıyız. Pavlus’un burada yaptığı, yalnızca günahkar tutumu mazur görmek değil, bu davranışın kaynağına inmektir.

7:18   Pavlus’un burada öğrendiğini öğreninceye kadar kutsallıkta hiçbir ilerleme kaydedilemez: İçimde, yani doğal benliğimde iyi bir şey bulunmadığını biliyorum. Buradaki doğal benlik, Adem’den miras alınan ve her imanlının içinde halen var olan kötü, çürük benliği (doğayı) belirtir. Kişinin yaptığı her kötü eylemin kaynağıdır. Benlikte iyi olan hiçbir şey yoktur.

Bunu öğrendiğimizde bu, bizi eski doğada iyi bir şey aramaktan kurtarır. Benlikte iyi bir şey bulmadığımızda hayal kırıklığına uğramaktan ve bizi kendimizle meşgul olmaktan kurtarır. İç gözlemi zafer sağlamaz. Kutsallardan biri olan Scot, Robert Murroy McCheyne’nin dediği gibi, kendimize her bir bakışımıza karşılık, Mesih’e on kez bakmalıyız.

Doğal benliğin çaresizliğini doğrulamak için elçi, içinde iyiyi yapmaya istek duyduğunu söyler ve bu isteğini eyleme dönüştürmek için içinde kaynak olmayışından üzüntü duyar. Sorun elbette ki, demiri teknenin içine atmasıdır.

7:19   Böylece iki benlik arasındaki savaş şiddetle sürer. Kendisini, yapmak istediği iyiliği yapmak yerine hor gördüğü kötülüğü yaparken bulur. Yalnızca, bir çelişki ve paradokslar kitlesidir.

7:20   Bu ayete aşağıdaki açıklamayı getirebiliriz: “İstemediğim şeyi (yeni yaratılış olarak) yapıyorsam (eski yaratılış olarak), bunu yapan (kişi) artık ben değil, içimde yaşayan günahtır.” Pavlus’un yine kendini mazur görmediği ya da sorumluluğu reddetmediği açıktır. Yalnızca içinde konut kurmuş günahın gücünden kurtulmadığını ve günah işlediğinde, bunun yeni yaratılışın isteği olmadığını belirtiyor.

7:21   Yaşamında tüm iyi niyetlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasında etkin olan bir prensip ya da yasanın işlediğini görür. Doğru olanı yapmak isteği günah işlemesiyle sonuçlanır.

7:22   Yeni yaratılışına gelince, Tanrı’nın Yasasından zevk alır. Yasa’nın kutsal olduğunu ve Tanrı’nın isteğinin bir ifadesi olduğunu bilir. Tanrı’nın isteğini yapmak ister.

7:23   Ama yaşamında, yeni yaratılışa karşı savaşan ve onu, içinde konut kurmuş günahın kölesi yapan, zıt bir prensibin çalıştığını görür. George Cutting şöyle yazar:

İç varlığında Yasa’dan zevk almasına rağmen, Yasa ona güç sağlamaz. Başka bir deyişle, Tanrı’nın tamamen imkânsız dediğini başarmaya, yani doğal benliği Tanrı’nın kutsal Yasasına boyun eğdirmeye çalışıyor. Doğal benliğin, Ruh’un işlerine karşı çıktığını, Tanrı’nın Yasasına ve hatta Tanrı’nın kendisine bile düşman olduğunu görür. 2

7:24   Pavlus şimdi bilinen dokunaklı ıstırabını açığa vurur. Sanki sırtına çürümüş bir ceset yapışmış gibi hisseder. Bu ceset, elbette ki tüm çürümüşlüğüyle eski benliktir. Bezginlik içinde bir savaştan çıkmışçasına yorgun olarak kendisini bu çirkin, iğrenç kölelikten kurtarmakta çaresiz olduğunu kabul eder.

Yardımı, kendi dışındaki bir kaynaktan gelmelidir.

7:25   Hamtlarla başlayan bu ayet iki şekilde anlaşılabilir. Kurtuluş Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla geldiği için Tanrı’ya şükürler olsun. Ya da Pavlus artık bir önceki ayetteki sefil adam olmadığı için, Rab İsa aracılığıyla Tanrı’ya şükretmektedir.

Ayetin geri kalan bölümü kurtuluşun kavranmasından önceki iki doğa arasındaki savaşı özetler. İmanlı yenilenmiş zihnin ya da yeni yaratılışla Tanrı’nın yasasına, ama doğal benlikle (ya da eski yaratılışla) günah yasasına hizmet eder. Bir sonraki bölüme kadar kurtuluş yolunun açıklanışı yer almaz.

 

Kutsal Kitap

1 Bilmez misiniz ki, ey kardeşler -Kutsal Yasa’yı bilenlere söylüyorum- Yasa insana ancak yaşadığı sürece egemendir?
2 Örneğin, evli kadın, kocası yaşadıkça yasayla ona bağlıdır; kocası ölürse, onu kocasına bağlayan yasadan özgür olur.
3 Buna göre kadın, kocası yaşarken başka bir erkekle ilişki kurarsa, zina etmiş sayılır. Ama kocası ölürse, kadın yasadan özgür olur. Şöyle ki, başka bir erkeğe varırsa, zina etmiş olmaz.
4 Aynı şekilde kardeşlerim, siz de bir başkasına -ölümden dirilmiş olan Mesih’e- varmak üzere Mesih’in bedeni aracılığıyla Kutsal Yasa karşısında öldünüz. Bu da Tanrı’nın hizmetinde verimli olmamız içindir.
5 Çünkü biz benliğin denetimindeyken, Yasa’nın kışkırttığı günah tutkuları bedenimizin üyelerinde etkindi. Bunun sonucu olarak ölüme götüren meyveler verdik.
6 Şimdiyse biz, daha önce tutsağı olduğumuz Yasa karşısında öldüğümüz için Yasa’dan özgür kılındık. Öyle ki, yazılı yasanın eski yolunda değil, Ruh’un yeni yolunda kulluk edelim.
7 Öyleyse ne diyelim? Kutsal Yasa günah mı oldu? Kesinlikle hayır! Ama Yasa olmasaydı, günahın ne olduğunu bilemezdim. Yasa, “Göz dikmeyeceksin” demeseydi, başkasının malına göz dikmenin ne olduğunu bilemezdim.
8 Ne var ki günah, bu buyruğun verdiği fırsatla içimde her türlü açgözlülüğü üretti. Çünkü Kutsal Yasa olmadıkça günah ölüdür.
9 Bir zamanlar, Yasa’nın bilincinde değilken diriydim. Ama buyruğun bilincine vardığımda günah dirildi, bense öldüm. Buyruk da bana yaşam getireceğine, ölüm getirdi.
10 (SEE 7:9)
11 Çünkü günah buyruğun verdiği fırsatla beni aldattı, buyruk aracılığıyla beni öldürdü.
12 İşte böyle, Yasa gerçekten kutsaldır. Buyruk da kutsal, doğru ve iyidir.
13 Öyleyse, iyi olan bana ölüm mü getirdi? Kesinlikle hayır! Ama günah, günah olarak tanınsın diye, iyi olanın aracılığıyla bana ölüm getiriyordu. Öyle ki, buyruk aracılığıyla günahın ne denli günahlı olduğu anlaşılsın.
14 Yasa’nın ruhsal olduğunu biliriz. Bense benliğin denetimindeyim, köle gibi günaha satılmışım.
15 Ne yaptığımı anlamıyorum. Çünkü istediğimi yapmıyorum; nefret ettiğim ne ise, onu yapıyorum.
16 Ama istemediğimi yaparsam, Yasa’nın iyi olduğunu kabul etmiş olurum.
17 Öyleyse bunu artık ben değil, içimde yaşayan günah yapıyor.
18 İçimde, yani benliğimde iyi bir şey bulunmadığını biliyorum. İçimde iyiyi yapmaya istek var, ama güç yok.
19 İstediğim iyi şeyi yapmıyorum, istemediğim kötü şeyi yapıyorum.
20 İstemediğimi yapıyorsam, bunu yapan artık ben değil, içimde yaşayan günahtır.
21 Bundan şu kuralı çıkarıyorum: Ben iyi olanı yapmak isterken, karşımda hep kötülük vardır.
22 İç varlığımda Tanrı’nın Yasası’ndan zevk alıyorum.
23 Ama bedenimin üyelerinde bambaşka bir yasa görüyorum. Bu da aklımın onayladığı yasaya karşı savaşıyor ve beni bedenimin üyelerindeki günah yasasına tutsak ediyor.
24 Ne zavallı insanım! Ölüme götüren bu bedenden beni kim kurtaracak?
25 Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla Tanrı’ya şükürler olsun! Sonuç olarak ben aklımla Tanrı’nın Yasası’na, ama benliğimle günahın yasasına kulluk ediyorum.

1. Harry Foster, Toward the Mark’taki makale, s.110.

2. George Cutting, “The Old Nature and the New Birth” (kitapçık), s.33.