Romalılar 12

12
Romalılar Bölüm 12

III.  GÖREVLERLE İLGİLİ: YAŞANAN MÜJDE (BÖLÜM 12 – 16)

Romalılar mektubunun son altı bölümü şu soruyu yanıtlar: Lütufla aklanmış olanlar günlük yaşamlarında nasıl davranmalıdırlar? Pavlus diğer imanlılar, toplum, düşmanlarımız, hükümet ve zayıf kardeşlerimize ilişkin görevlerimizi ele alır.

A. Kişisel Adanma (12:1, 2)

12:1   1-11. bölümlerde açıklanmış olan Tanrı’nın merhametleri ciddiyet ve imanla düşünüldüğünde bir tek sonuca varılır: Bedenlerimizi Tanrı’ya diri, kutsal ve O’nu hoşnut eden kurbanlar olarak sunmalıyız. Bedenlerimiz tüm organlarımızı, hatta genişletirsek tüm yaşamımızı temsil eder.

Akla uygun hizmetimiz tümüyle teslim olmaktır. Akla uygun hizmetin anlamı şudur: Eğer Tanrı’nın Oğlu benim için öldüyse, yapabileceğim tek şey O’nun için yaşamaktır. Büyük İngiliz atlet C.T. Studd şöyle der: “Eğer İsa Mesih Tanrıysa ve benim için öldüyse, o zaman O’nun için yapacağım hiçbir fedakârlık benim için çok büyük olamaz.” 1 Isaac Watts’ın ünlü ilahisi de aynı şeyi söyler: “Sevgi öyle şaşırtıcı, öyle tanrısal ki, benden yüreğimi, yaşamımı, her şeyimi ister.” Akla uygun hizmet “ruhsal tapınma” olarak da çevrilebilir. İmanlı kâhinler olarak, Tanrı’ya kesilmiş hayvanların bedenleriyle değil, adanmış yaşamların ruhsal kurbanlarıyla geliyoruz. O’na ayrıca hizmetimizi (Rom.15:16), övgümüzü (İbr.13:15) ve sahip olduklarımızı (İbr.13:16) sunuyoruz.

12:2   İkinci olarak Pavlus, bizi bu çağın gidişine uymamamız konusunda uyarıyor; ya da J. B. Phillips’in kendi serbest çevirisinde ifade ettiği gibi, “Çevrenizdeki dünyanın sizi sıkıştırıp şekillendirmesine izin vermeyin.” Tanrı’nın Egemenliğine geldiğimizde dünyaya ait yaşam tarzlarımızı ve düşünme biçimlerimizi terk etmeliyiz. Dünya (gerçekte çağ) buradaki kullanımıyla insanın kendini mutlu etmek için kurduğu Tanrı’ya yer vermeyen sistem ya da toplum anlamındadır. Bu, Tanrı’ya karşı olan bir egemenliktir. Bu çağın tanrısı ve prensi Şeytan’dır (2Ko.4:4, Yu.12:31, 14:30, 16:11). Rab’be gelmemiş herkes onun yönetimindedir. İnsanları kendine çekip tutabilmek için gözlerin ve doğal benliğin tutkularını ve yaşamın verdiği gururu kullanma yollarını arar (1Yu. 2:16). Dünya kendi politikalarına, sanatına, müziğine, dinine, eğlencelerine, düşünce kalıplarına ve yaşam biçimlerine sahiptir ve o da herkesi kendi geleneklerine ve kültürüne boyun eğdirmeye çalışır. Mesih ve O’nun izleyicileri gibi boyun eğmeyenlerden nefret eder.

Mesih bizi bu dünyadan kurtarmak için öldü. Dünya bizim gözümüzde çarmıha gerildi ve biz de dünyanın gözünde çarmıha gerildik. İmanlıların dünyayı sevmesi Rab’be karşı büyük bir sadakatsizlik olurdu. Dünyayı seven birisi Tanrı’nın düşmanıdır. Mesih dünyadan olmadığı gibi imanlılar da dünyadan değildir. Bununla birlikte, dünyanın işlerinin kötü olduğunu açığa vurmak ve Rab İsa Mesih’e iman eden herkesin kurtulabileceğini duyurmak için dünyaya gönderilmişlerdir. Yalnızca dünyadan ayrı olmak yetmez; düşüncemizin yenilenmesiyle de değişmeliyiz. Bunun anlamı, Kutsal Kitap’ta açıklandığı gibi Tanrının düşündüğü şekilde düşünmemizdir. O zaman yaşamlarımızı doğrudan Tanrı’nın yönlendirdiğini tecrübe ederiz. O zaman O’nun isteğinin kötü ve sert değil, iyi, hoş ve mükemmel olduğunu bulacağız. Tanrı’nın isteğini bilmenin üç anahtarı şunlardır: İlki tümüyle verilmiş bir beden, ikincisi diğerlerinden ayrılmış bir yaşam ve üçüncüsü de yenilenmiş bir zihindir.

B. Ruhsal Armağanlar Aracılığıyla Hizmet (12:3-8)

12:3   Pavlus burada, Rab İsa’nın bir elçisi olarak kendisine bağışlanmış olan lütufla konuşuyor. Dürüst ve çarpık düşünmenin çeşitli biçimleriyle ilgileniyor. İlkin müjdede herhangi birini üstünlük kompleksine kapılmaya yüreklendirecek hiçbir şeyin olmadığını söyler. Armağanlarımızı kullanırken alçakgönüllü olmamız gerektiğini ısrarla belirtir. Hiçbir zaman kendi önemimizle ilgili abartılmış düşüncelerimiz olmamalıdır. Başkalarını kıskanmamız da doğru değildir. O’nun yerine her bir bireyin eşsiz olduğunu ve hepimizin Rabbimiz için yapacak önemli işleri olduğunu anlamalıyız. Tanrı’nın Beden’de bize verdiği yer ile mutlu olmalı ve Tanrı’nın verdiği tüm güçle armağanlarımızı kullanmaya çalışmalıyız.

12:4   İnsan bedeni ayrı ayrı görevleri olan çok sayıda üyeye sahiptir. Bedenin sağlık ve iyiliği her bir üyenin iyi bir şekilde çalışmasına bağlıdır.

12:5   Mesih’in bedeninde de durum böyledir. Bedende, birlik (tek beden), farklılık (çok sayıda) ve birbirine bağlılık vardır (birbirinin üyeleri). Sahip olduğumuz armağanlar, kendi bencil kullanımımız için ya da gösteriş için değil, bedenin iyiliği içindir. Hiçbir armağan kendi kendine yeterli değildir ve hepsi gereklidir. Bunu anladığımızda ölçülü düşünüyoruz demektir (12:3).

12:6   Pavlus şimdi belirli armağanların kullanımıyla ilgili buyruklar veriyor. Bu liste tüm armağanları kapsamaz ve ayrıntılı olmaktan çok genel önerilerde bulunmaktadır.

Armağanlarımız bize bağışlanan lütfa göre değişmektedir. Başka bir deyişle Tanrı’nın lütfu, değişik armağanları değişik kişilere dağıtmaktadır. Ayrıca Tanrı hangi armağanlara sahipsek, onları kullanmak için gerekli güç ve yeteneği de verir. Böylece biz Tanrı vergisi yeteneklerimizi iyi birer kâhya gibi kullanmakla yükümlüyüz.

Peygamberlik armağanına sahip olanlar, imanlarının ölçüsüne göre peygamberlik etsin. Bir peygamber Tanrı’nın sözcüsüdür ve Rab’bin sözünü bildirir. Buna önceden haber verme de dahil olabilir, ancak bu peygamberlik için zorunlu bir öğe değildir. Hodge şöyle yazar: “İlk dönemlerdeki topluluklarda peygamberler, Tanrı Ruhu’nun doğrudan etkisi altında konuşup duruma göre gelecek olaylara, şu anki görevlere ya da öğretisel gerçeklere ilişkin tanrısal açıklamalarda bulunurlardı.” 2 Onların hizmetleri bizim için Yeni Antlaşma’da korunmuştur. İmanın ilk ve son kez kutsallara emanet edilmiş olduğu (Bkz. Yah.3) gerekçesiyle bugün İsa Mesih imanı (Hıristiyan) öğretişinin ana temeline eklenebilecek hiçbir vahiy ve peygamberlik olamaz. Bu nedenle, bugün bir peygamber basitçe, Kutsal Kitap’ta açıklandığı şekilde Tanrı’nın düşüncesini bildiren kişidir. Strong şöyle der:

Bugünkü modern peygamberlik, Mesih’in bildirisinin tekrar yayımlanması, Kutsal Kitap’ta önceden açıklanmış olan gerçeğin genişletilerek duyurulmasıdır. 3

Aramızda peygamberlik armağanına sahip olanlar, imanları ölçüsünde peygamberlik etmelidirler. Bu, Kutsal Kitap’ta bulunduğu gibi, İsa Mesih imanının öğretileriyle uyum içinde, “imanın kuralı ya da standardına göre” anlamına gelebilir. Ya da Tanrı’nın bize verdiği imanın derecesiyle ilgili “imanımızın oranına göre” anlamına da gelebilir. Burada iman sözcüğünden “bizim” zamiri birçok çeviride bulunmakla birlikte orijinalinde yoktur. 4

12:7   Hizmet, Rab’be hizmet anlamına gelen geniş kapsamlı bir sözcüktür. Bugün sıkça kullanıldığı gibi büro işleri ya da din adamının görevleri anlamına gelmez. Hizmet etme armağanı olan birinin hizmet sever bir yüreği vardır. Hizmete yarayacak fırsatları görür ve onları değerlendirir. Bir öğretmen, Tanrı sözünü açıklamak ve onu işitenlerin yüreklerinde bir etki bırakmak için yetenekli olan kişidir. Armağanımız ne olursa olsun kendimizi işimize tüm yürekle vermeliyiz.

12:8   Öğüt vermek ya da teşvik etmek, kutsalları her türlü kötülükten caydırıp kutsallık ve Mesih için hizmette yeni başarılar kazanma yolunda harekete geçirme armağanıdır.

Vermek, bir kişiyi başkalarının gereksinimlerini fark etmeye meylettirip, bu gereksinimleri karşılamak için güçlendiren tanrısal bir bağıştır. Kişi bunu cömertçe yapmalıdır.

Yönetme armağanı, hemen hemen kesin olarak yerel inanlı topluluğundaki gözetmenlerin (belki de görevlilerin) işleriyle bağlantılıdır. Gözetmen, bir çoban olarak sürünün (kilisenin) önünde giderek onları özen ve gayretle yönetir.

Merhamet armağanı sıkıntıda olanlara yardım etmeye yönelik doğaüstü bir güç ve yetenektir. Bu armağanı olanlar onu güler yüzle kullanmalıdır. Elbette her birimiz merhamet göstermeli ve bunu güler yüzle yapmalıyız. İmanlı bir hanım bir zamanlar şunu anlatmıştı: “Annem yaşlanıp ona bakacak birine muhtaç hale gelince kocam ve ben onu bizle kalması için davet ettik. Onu rahat ettirmek için elimden gelen her şeyi yaptım. Yemeğini pişirdim, çamaşırını yıkadım, arabayla dolaştırdım ve genel olarak tüm gereksinimlerini karşıladım. Ancak dışardan bunları yaparken içimde mutsuzdum. Bilinç altında normal programımızın aksamasına kızıyordum. Bazen annem bana, ‘Artık hiç gülümsemiyorsun. Neden artık gülümsemiyorsun?’ derdi. Görüyorsunuz, merhamet gösteriyordum, ama bunu güler yüzle yapmıyordum.”

C. Toplumla İlişkiler (12:9-21)

12:9   Sonra Pavlus, her imanlının diğer imanlılarla ve imanlı olmayanlarla ilişkilerinde geliştirmesi gerekli özellikleri sıralar. Sevgi ikiyüzlü olmamalıdır. Maskesi olmamalı, içten, samimi ve duruma göre değişmeyen bir kişiliği olmalıdır. Kötülüğün her türünden tiksinip iyiliğe bağlanmalıyız. Burada kötülük büyük olasılıkla sevgisizlik, kötü niyetlilik ve nefretin tüm işlerini ve davranışlarını kasteder. İyilik ise tersine doğaüstü sevginin tüm belirtilerini kasteder.

12:10   İman ailesindekilerle olan ilişkilerimizde sevgimizi soğuk bir ilgisizlik ya da sıradan bir kabullenmeyle değil, sıcak bir ilgi ile göstermeliyiz.

Kendimizi değil, başkalarını onurlandırmayı yeğlemeliyiz. Bir zamanlar Mesih’in sevgili bir hizmetkarı, bir toplantı öncesi diğer önemli kişilerle birlikte bir yan odadaydı. Onun sırası gelmeden onların birkaçı platforma çıkmıştı. Kapıda göründüğünde onun için büyük bir alkış koptu. Diğerlerine yönelik olduğunu düşündüğü onuru paylaşmamak için hemen kenara çekilip o da alkışladı.

12:11   Moffatt’ın akıcı çevirisinde bu ayet şöyledir: “Şevkinizin gevşemesine asla izin vermeyin, ruhsal olarak ateşli olmayı sürdürün, Rab’be hizmet edin.” Burada Yeremya 48:10’daki sözleri hatırlıyoruz: “Lanet olsun Rab’bin işini savsaklayana!”

   Yaşam kısa ve günah varlığını sürdürüyor,
   İnsan boş şeylerle uğraşmamalı.
   Çağımız düşen bir yaprak, damlayan bir gözyaşı.
   Saatler eğlenceye ayrılacak kadar çok değil,
   Bizimki gibi bir dünyada her şey azimle yapılmalı.
             — Horatius Bonar

12:12   Durum ve koşullarımız ne olursa olsun Kurtarıcımızın gelişi, bedenlerimizin kurtuluşu ve sonsuz yücelik umudumuzla sevinebiliriz ve sevinmeliyiz. Büyük sıkıntı döneminde sabırlı olmamız ve cesaretle dayanmamız öğütlenir. Her şeyin üstesinden gelen böyle bir dayanıklılık, sefaleti yüceliğe dönüştüren şeydir. Durmaksızın dua etmeyi sürdürmeliyiz. İşin yapılarak zaferin kazanılması duada olur. Dua yaşamlarımıza güç, yüreklerimize barış getirir. Rab İsa’nın adıyla dua ettiğimizde, Her Şeye Gücü yetene, bir ölümlü insanın yaklaşabileceği kadar yaklaşmış oluruz. Bu nedenle dua etmeyi ihmal ettiğimizde kendimize büyük zarar vermiş oluruz.

12:13   Her yerde ihtiyaç içinde olan kutsallar vardır. İşsizler, tedavi giderlerini karşılayamaz hale gelenler, uzak köşelerde unutulmuş vaizler, Müjde’yi yayanlar ve enerjileri kaynakları tükenmiş yaşlılar. Mesih’in Bedeni’nde gerçek yaşam demek, ihtiyacı olanlarla paylaşmak demektir.

“İhtiyacı olanlara bir yatağı ve bir yemeği asla çok görmemeli” (J. B. Phillips). Konukseverlik yitirilmiş bir sanattır. Küçük evler ve daireler oradan geçmekte olan imanlıları kabul etmemek için bahaneler olarak kullanılmaktadır. Belki de fazladan iş ve zahmetle karşılaşmak istemiyoruz. Ancak Tanrı’nın çocuklarını ağırladığımızda, Rab’bin kendisini ağırlamış gibi olduğumuzu unutuyoruz. Evlerimiz İsa’nın gitmeyi çok sevdiği Beytanya’daki ev gibi olmalıdır.

12:14   Bize zulmedenlere aynı şekilde karşılık vermeyi denemeye değil, şefkat göstermeye çağrıldık. Şefkatsizlik ve acıya kibarlıkla karşılık vermek tanrısal bir yaşamı gerektirir. Doğal olan karşılık lanet etmek ve misillemede bulunmaktır.

12:15   Empati, başkasının duygu ve heyecanlarını kendini onların yerine koyarak paylaşabilme yeteneğidir. Bizim eğilimimiz ise başkaları sevinirken kıskanmak, yas tutarken yanlarından geçip gitmektir. Tanrı’nın yolu ise çevremizdekilerin sevinç ve üzüntülerine katılmaktır.

12:16   Birbirimizle aynı düşüncede olmak, çok önemli olmayan konularda aynı şekilde düşünmemiz anlamına gelmez. Düşüncede birlik olmaktan çok ilişkilerimizdeki uyumu kasteder.

Züppeliğin tek bir zerresinden bile kaçınmalı, güçlü ve zengin kişilerle olduğu kadar yoksul ve hor görülenlerle de arkadaşlık etmeliyiz. Ünlü bir vaiz terminale vardığında konuşacağı kilisenin önderleri tarafından karşılanmıştı. Limuzin bir araba onu lüks bir otele götürmek üzere yanaştı. “Evinde misafir vaizleri genellikle kim ağırlıyor?” diye sordu. Yakınlarda mütevazı bir evde yaşayan yaşlıca bir çiftin olduğunu söylediler. O da, “Ben de orada kalmayı tercih ederim” dedi.

Yine elçi, imanlıyı bilgiçlik taslamaya karşı uyarıyor. Sahip olduğumuz her şeyin Tanrı’dan olduğunu fark etmek bizi böbürlenmekten uzak tutmalıdır.

12:17   Kötülüğe kötülükle karşılık vermek dünyada sıkça kullanılan bir yöntemdir. İnsanlar kısasa kısastan, aynı şekilde karşılık vermekten ve birine hak ettiğini vermekten konuşurlar. Ancak öç almanın verebileceği zevkin kurtulmuş olanların yaşamında bir yeri olmamalıdır. Onun yerine yaşamın tüm durumlarında olduğu gibi, kötülük ve zarar verme karşısında da saygın bir şekilde davranmalıdırlar. Saygı duymak, düşünceli olmak ya da yaparken dikkat etmek anlamındadır.

12:18   İmanlılar gereksiz yere kışkırtıcı ya da kavgacı olmamalıdırlar. Tanrı’nın doğruluğu öfke ve kavga ile ortaya çıkmaz. Barışı sevmeliyiz, barış yapmalıyız ve barışta olmalıyız. Birisini gücendirdiğimizde ya da birisi bizi gücendirdiğinde konunun barış içinde çözülmesi için yorulmadan çabalamalıyız.

12:19   Bize yapılan haksızlıkların öcünü alma eğilimine karşı direnmeliyiz. Gazabına bırakın sözü, Tanrı’ya durumu bizim yerimize halletmesi için izin vermek anlamına gelebileceği gibi, direnmeme ruhuyla pasif bir şekilde boyun eğmek anlamına da gelebilir. Ayetin geri kalan kısmı ilk yorumu destekler niteliktedir; geri çekil ve Tanrı’nın gazabının durumu halletmesine izin ver. Öç alma Tanrı’nın yetkisindedir. O’nun hakkı olan bir şeye karışmamalıyız. O, uygun zamanda uygun şekilde karşılığını verecektir. Lenski şunu yazar:

Tanrı haksızlık yapanları yargılayıp adaleti yerine getirme konusunu çoktan halletmiştir. Onlardan bir tanesi bile kaçamayacak. Mükemmel adalet her durumda mükemmel bir şekilde yerine getirilecektir. Eğer herhangi birimiz işe karışırsa, bu haddi aşmanın en üst noktası olur. 5

12:20   Mesih inancı, direnmemenin ötesinde etkin bir şekilde yardım etmeyi öngörür. Düşmanlarını şiddetle yok etmeye değil, onları sevgiyle çekmeye yönelir. Acıkmışsa düşmanını doyurur, susamışsa su verir böylece onun başı üzerine ateş korları yığar. Ateş korlarının zalimce gözükmesi bu deyimsel açıklamanın iyi anlaşılmamasındandır. Birinin başına ateş korları yığmak demek, ona alışık olmadığı bir şefkat gösterip şaşırtarak, düşmanlığından utanmasına neden olmak demektir.

12:21   Darby bu ayetin ilk kısmını şöyle açıklar: “Eğer benim kötü davranışım sizi de kötü davranmak durumunda bırakıyorsa, kötülüğe yenilmişsiniz demektir.” 6 Ünlü zenci bilim adamı George Washington Carver bir zamanlar şunu söylemişti: “Beni kendisinden nefret ettirerek yaşamımı bozması için hiç kimseye izin vermeyeceğim.” 7 Bir imanlı olarak kötülüğün kendisini yenmesine izin veremezdi. Ama kötülüğü iyilikle yen. Bu İsa Mesih öğretisinin bir özelliğidir; yalnızca olumsuz bir şekilde yasak koymayıp olumlu bir şekilde teşvik etmeye yönelir. Kötülük iyilikle yenilebilir. Bu, daha sık kullanmamız gereken bir silahtır.

Stanton, Lincoln’a kin dolu bir nefretle davrandı. Orijinal goril Illinois’te, Springfield’de bulunabilirken goril aramaya Afrika’ya gitmenin aptallık olduğunu söyledi. Lincoln telaşa kapılmadan görevine devam etti. Daha sonra Lincoln, görev için en iyi yetişmiş kişi olduğunu düşündüğü Stanton’ı savaş bakanı olarak tayin etti. Lincoln öldürüldüğünde, Stanton onun gelmiş geçmiş en büyük lider olduğunu söylüyordu. Sevgi galip gelmişti! 8

 

Kutsal Kitap

1 Öyleyse kardeşlerim, Tanrı’nın merhameti adına size yalvarırım: Bedenlerinizi diri, kutsal, Tanrı’yı hoşnut eden birer kurban olarak sunun. Ruhsal tapınmanız budur.
2 Bu çağın gidişine uymayın; bunun yerine, Tanrı’nın iyi, beğenilir ve yetkin isteğinin ne olduğunu ayırt edebilmek için düşüncenizin yenilenmesiyle değişin.
3 Tanrı’nın bana bağışladığı lütufla hepinize söylüyorum: Kimse kendisine gereğinden çok değer vermesin. Herkes Tanrı’nın kendisine verdiği iman ölçüsüne göre düşüncelerinde sağduyulu olsun.
4 Bir bedende ayrı ayrı işlevleri olan çok sayıda üyemiz olduğu gibi, çok sayıda olan bizler de Mesih’te tek bir bedeniz ve birbirimizin üyeleriyiz.
5 (SEE 12:4)
6 Tanrı’nın bize bağışladığı lütfa göre, ayrı ayrı ruhsal armağanlarımız vardır. Birinin armağanı peygamberlikse, imanı oranında peygamberlik etsin.
7 Hizmetse, hizmet etsin. Öğretmekse, öğretsin.
8 Öğüt veren, öğütte bulunsun. Bağışta bulunan, bunu cömertçe yapsın. Yöneten, gayretle yönetsin. Merhamet eden, bunu güler yüzle yapsın.
9 Sevginiz ikiyüzlü olmasın. Kötülükten tiksinin, iyiliğe bağlanın.
10 Birbirinize kardeşlik sevgisiyle bağlı olun. Birbirinize saygı göstermekte yarışın.
11 Gayretiniz eksilmesin. Ruhta ateşli olun. Rab’be kulluk edin.
12 Umudunuzla sevinin. Sıkıntıya dayanın. Kendinizi duaya verin.
13 İhtiyaç içinde olan kutsallara yardım edin. Konuksever olmayı amaç edinin.
14 Size zulmedenler için iyilik dileyin. İyilik dileyin, lanet etmeyin.
15 Sevinenlerle sevinin, ağlayanlarla ağlayın.
16 Birbirinizle aynı düşüncede olun. Böbürlenmeyin; tersine, hor görülenlerle arkadaşlık edin. Bilgiçlik taslamayın.
17 Kötülüğe kötülükle karşılık vermeyin. Herkesin gözünde iyi olanı yapmaya dikkat edin.
18 Mümkünse, elinizden geldiğince herkesle barış içinde yaşayın.
19 Sevgili kardeşler, kimseden öç almayın; bunu Tanrı’nın gazabına bırakın. Çünkü şöyle yazılmıştır: “Rab diyor ki, ‘Öç benimdir, ben karşılık vereceğim.'”
20 Ama, “Düşmanın acıkmışsa doyur, Susamışsa su ver. Bunu yapmakla onu utanca boğarsın.”
21 Kötülüğe yenilme, kötülüğü iyilikle yen.

1. Norman Grubb, C.T. Studd. Cricketer and Pioneer, s.141.

2. Hodge, Romans, s.613.

3. A.H. Strong, Systematic Theology, s.12

4. Ne var ki, burada orijinalinde kullanılan, belirteç harfi (İngilizce’deki “the”), bazı durumlarda zamir yerine geçer.

5. R.C.H. Lenski, St. Paul’s Epistle to the Romans, s.780.

6. George Washington Carver (daha fazla belge mevcut değildir).

7. J.N. Darby, “New Translation”, Romalılar 12:21’deki dipnotu.

8. George Washington Carver (daha fazla belge mevcut değildir).