
Markos Bölüm 3 | ||
İ. Hizmetkar Sept Gününde İyileştiriyor (3:1-6)3:1-2 Sept günü denenmeye yol açan başka bir dava daha ortaya çıktı. İsa yine havraya girdiğinde, eli sakat bir adamla karşılaştı. Bu, şu soruya neden oldu: “İsa onu Sept gününde iyileştirecek miydi?” Eğer iyileştirseydi, Ferisilerin O’na karşı bir davaları olacaktı, en azından öyle sandılar. İkiyüzlülüklerini ve samimiyetsizliklerini bir düşünün. Bu adama yardım etmek için herhangi bir şey yapamıyorlardı ve yapabilecek olana da güceniyorlardı. Yaşam Rabbini suçlayacak bir zemin arıyorlardı. Eğer Sept günü iyileştirseydi, bir kurt sürüsünü öldürür gibi koşuşturacaklardı. 3:3-4 Rab adama, “ortaya çık” dedi. Bekleyişle dolu bir hava vardı. Sonra Ferisilere, “Kutsal Yasa’ya göre Sept günü iyilik yapmak mı doğru, kötülük yapmak mı? Can kurtarmak mı doğru, öldürmek mi?” diye sordu. Sorusu Ferisilerin kötülüğünü açığa vurdu. O’nun Sept günü iyileştirme mucizesi yapmasının yanlış olduğunu, ama O’nu yok etmeyi planlamanın kendileri için yanlış olmadığını düşündüler! 3:5 Karşılık vermemelerine şaşmamak gerek! Utançla dolu bir sessizlikten sonra Kurtarıcı, adama, “elini uzat!” diye buyurdu. Adam elini uzatırken, tüm güç geri döndü, el normal şeklini aldı ve kırışıklıklar kayboldu. 3:6 Bu Ferisilerin dayanma gücünü aşıyordu. Dışarı çıktılar, ezeli düşmanları olan Hirodesyanlılarıyla temas kurdular ve İsa’yı yok etmek için onlarla görüşmeye başladılar. Hâlâ Sept günüydü. Hirodes, Vaftizci Yahya’nın ölümüne sebep olmuştu. Belki onun adamları İsa’yı öldürme konusunda da eşit derecede başarılı olurdu. Ferisilerin umudu buydu! J. Büyük Kalabalıklar İsa’ya Akın Ediyor (3:7-12)3:7-10 Havradan çıktıktan sonra İsa Celile gölünün kıyısına çekildi. Bu göl Kutsal Kitap’ta sık sık diğer ulusları simgeler. Bu davranışı, Yahudilerden diğer uluslara dönüşünü resmedebilir. Yalnızca Celile’den değil, uzak yerlerden de gelen büyük bir kalabalık toplandı. Kalabalık o kadar büyüktü ki, İsa, iyileşmek için gelen kalabalığın arasında sıkışıp kalmamak için küçük bir kayığın hazır bulundurulmasını istedi. 3:11-12 Kalabalığın içindeki kötü ruhlar O’na, “SenTanrı’nın Oğlusun!” diye bağırdıklarında, onları bunu söylememeleri için sıkı sıkıya uyardı. Daha önce öğrendiğimiz gibi, kötü ruhların tanıklığını kabul etmeyecekti. Tanrı’nın Oğlu olduğunu yadsımadı, ama böyle bir açıklamanın zamanını ve biçimini kontrol etmeyi tercih etti. İsa’nın iyileştirmek için gücü vardı, ama O’nun mucizeleri yalnızca yardım için gelenlerin üzerinde gerçekleşti. Kurtuluş için de bu geçerlidir. O’nun gücü herkesi kurtarmak için yeterlidir, ama yalnızca O’na güvenenler için etkilidir. Kurtarıcı’nın hizmetinden, gereksinimin bir çağrı oluşturmadığını öğreniyoruz. Her yerde gereksinim vardı. İsa, nerede ve ne zaman hizmet etme konusunda Baba Tanrı’dan gelen bilgiye bağımlıydı. Biz de böyle olmalıyız. III. HİZMETKAR’IN ÖĞRENCİLERİNİ ÇAĞIRMASI VE ONLARI YETİŞTİRMESİ (3:13 – 8:38)A. İsa On İki Öğrencisini Seçiyor (3:13-19)3:13-18 Dünyaya Müjde’yi öğretme göreviyle karşı karşıya kaldığında, İsa on iki öğrenci atadı. Bu kişilerin çok büyük özellikleri yoktu; onları büyük yapan İsa’yla olan ilişkileriydi. Hepsi de oldukça gençti. James E. Stewart’ın öğrencilerin gençliği üzerine harika bir yorumu vardır:
Onikilerin çağrılmalarının üç nedeni vardı:
İlk önce yetiştirme (eğitme) zamanı, Tanrı Sözü’nü halka duyurmadan önce onları kişisel olarak hazırlama aşaması olmalıydı. İşte hizmetin basit bir kuralı. Tanrı’nın temsilcileri olarak hareket etmeden önce vaktimizi O’nun yanındabulunarak geçirmeliyiz. İkincisi, Tanrı Sözü’nü duyurmak için gönderildiler. Tanrı Sözü’nü bildirme, müjdeyi bildirmenin temel yöntemi olarak her zaman odak olmalıdır. Hiçbir şeyin bunu geri plana atmasına izin vermemeliyiz. Sonuncusu ise onlara doğaüstü yetkinin verilmesidir. Cinleri çıkarmaları, Tanrı’nın elçiler aracılığıyla konuştuğunu insanlara kanıtlayacaktı. Kutsal Kitap henüz tamamlanmamıştı. Mucizeler, Tanrı’nın habercilerinin kanıtıydı. Bugün, insanlar Tanrı Sözü’ne tamamen sahiptirler; mucize kanıtı olmaksızın ona inanmaya karşı sorumludurlar. 3:19 Yahuda İskariyot adı, öğrencilerin arasında hemen göze çarpar. Öğrenci olarak seçilip sonradan Rabbimizi ele veren kişiye dönüşmesiyle ilgili bir gizem vardır. İmanlı hizmetinde en büyük ıstıraplardan birisi zeki, istekli ve bağlı gibi görünen birinin sonradan Kurtarıcı’ya arkasını dönmesini ve O’nu çarmıha geren dünyaya geri dönüşünü görmektir. Elçilerden Onbiri Rab’be bağlı kaldığını kanıtladı. İsa onlar aracılığıyla geniş kitlelere ulaştı. Müjde’yi duyurarak geniş bir alana yayıldılar. Bugün bir anlamda biz onların hizmetinin devam eden meyveleriyiz. İnanlılar olarak etkimizin nerelere ulaşacağını söylemek olanaksızdır. B. Bağışlanamayan Günah (3:20-30)3:20-21 Rab, öğrencilerini çağırdığı dağdan Celile’deki eve geri döndü. O kadar büyük birkalabalık toplandı ki, O ve öğrencileri yemek yiyemeyecek kadar meşguldüler. İsa’nın yaptıklarını duyan yakınları, O’nun aklını kaçırmış olduğunu düşünerek O’nu alıp götürmeye çalıştılar. Ailedeki bu fanatiğin gayretinden dolayı utandıkları şüphesizdir. J.R.Miller bunu şöyle yorumlar:
Tanrı için ateşli olan bir kişinin, çağdaşlarına çıldırmış gibi görünmesi bir gerçektir. Ne kadar çok Mesih gibi olursak, o kadar çok akrabalarımız ve arkadaşlarımız tarafından yanlış anlaşılmanın üzüntüsünü yaşayacağız. Zengin olmak için yola çıkarsak, insanlar bizi destekler. Eğer kendimizi İsa Mesih’e adamışsak bizimle eğlenirler. 3:22 Din bilginleri O’nun aklını kaçırmış olduğunu düşünmediler. O’nu cinleri cinlerin reisi olan Beelzebub’un gücüyle çıkarmakla suçladılar. Beelzebub adı “Sineklerin Tanrısı”, ya da “Pislik Tanrısı” anlamına gelir. Bu ciddi, aşağılık ve inançsızlık dolu bir suçlamaydı. 3:23 İsa, ilk önce bu suçlamayı delillerle çürüttü, sonra da bunu yapanların kötü sonunu bildirdi. Eğer cinleri Beelzebub’un gücüyle çıkarıyor olsaydı, o zaman Şeytan bizzat kendi amaçlarını bozarak kendisine karşı çalışıyor olacaktı. Şeytan’ın amacı insanları cinlerden özgür kılmak değil, cinler aracılığıyla kontrol etmektir. 3:24-26 Kendi içinde bölünmüş olan bir ülke, bir ev ya da kişi ayakta kalamaz. Dayanabilmek karşıtlığa değil, içten işbirliğine bağlıdır. 3:27 Bu nedenle, din bilginlerinin suçlaması mantığa aykırıdır. Aslında, Rab İsa onların söylediklerinin tam tersini yapıyordu. Mucizeleri, Şeytan’ın yiğitliğinden çok düşüşünü belirtiyordu. Kurtarıcı, “Hiç kimse güçlü adamın evine girip onun malını çalamaz. Ancak önceden o güçlü adamı bağlarsa, onun evini soyabilir” dediğinde bu konuyu açıklamak istiyordu. Güçlü adam Şeytan’dır. Ev ise onun idaresidir; bu çağın tanrısı odur. Etkilediği insanlar da malıdır. Şeytan’ı bağlayan ve evini soyan kişi İsa’dır. Mesih’in ikinci gelişinde, Şeytan bağlanacak ve dipsiz kuyuya bin yıllığına atılacaktır. Kurtarıcı’nın, yeryüzündeki hizmeti sırasında, cinleri çıkarması, sonunda Şeytan’ın tamamen bağlanacağının bir belirtisiydi. 3:28-30 28-30’uncu ayetlerde, Rab, bağışlanamayan günahtan suçlu olan din bilginlerinin kötü sonunu bildirdi. İsa’yı cinleri Beelzebub’un gücüyle çıkarmakla –ki Kutsal Ruh’un gücüyle yapmıştı– suçlayarak aslında Kutsal Ruh’a cin dediler. Bu Kutsal Ruh’a edilmiş bir küfürdür. Her çeşit günah bağışlanabilir, ama bu günah bağışlanamaz. Sonsuz bir günahtır. İnsanlar bu günahı bugün işleyebilir mi? Herhalde bu mümkün değildir. Bu, İsa yeryüzünde mucize yaparken işlenmiş bir günahtı. Bugün, yeryüzünde fiziksel olarak bulunup cinleri çıkarmadığından, Kutsal Ruh’a küfür etme olasılığı yoktur. Bağışlanamayan günahı işlemiş olmalarından endişe edenler bu günahı işlememişlerdir; zaten endişelenmiş olmaları gerçeği, Kutsal Ruh’a karşı küfretmekten suçlu olamayacaklarını gösterir. C. Hizmetkar’ın Gerçek Annesi ve Kardeşleri (3:31-35)İsa’nın annesi Meryem ve kardeşleri O’nunla konuşmaya geldi. Kalabalık onların İsa’ya ulaşmalarına engel oldu. Bu nedenle dışarıda O’nu bekledikleri haberini gönderdiler. Haberci, İsa’ya annesi ve kardeşlerinin 3 O’nu istediklerini söylediğinde, İsa etrafına baktı ve Tanrı’nın isteğini yerine getirenin, O’nun kardeşi ve annesiolduğunu bildirdi. Burada bizim için birçok ders vardır:
|
Kutsal Kitap1 İsa yine havraya girdi. Orada eli sakat bir adam vardı. |
1. James E. Stewart, The Life and Teaching of Jesus Christ, s.55-56.
2. Miller, Come, 6 Haziran’ın okuması.
3. Hem NU (en eskisi) metni hem de metinlerin çoğunları “ve kız kardeşleriniz”i ekler. Bu şüphesiz doğrudur.