Markos 4

 

Markos Bölüm 04

 

Ç. Tohum Benzetmesi (4:1-20)

4:1-2   İsa yine göl kıyısında ders vermeye başladı. Kalabalık, kıyıdan biraz uzakta olan bir kayığı kürsü gibi kullanmasını gerektirdi. Kendisi hakkında doğayı kullanarak ruhsal dersler veriyordu. Ruhsal gerçeği doğal ortamda görebiliyordu. Tabiat tüm insanların görebilmesi için gözler önündedir.

4:3-4   Bu benzetme ekinci, tohum ve toprakla ilgilidir. Yol kenarına düşen tohum, toprağın çok sert olması nedeniyle derine gidemedi. Kuşlar… geldi ve tohumu yedi.

4:5-6   Kayalık yerlerde, kayayı kaplayan ince bir toprak tabakası vardı. Toprağın sığlığı tohumun kök salmasına engel oldu.

4:7    Dikenli çalılar tohumu besin ve güneş ışığından yoksun bıraktılar ve onu boğdular.

4:8-9 İyi toprak, tohum için gerekli derinlikte ve verimlilikteydi. Bazı tohumlar otuz, bazısı altmış, bazısı da yüz kat ürün verdi.

4:10-12   Öğrenciler İsa’yla yalnız kaldıklarında, O’na niçin benzetmelerle konuştuğunu sordular. O da onlara, yalnızca yüreği açık olanların Tanrı’nın Egemenliğinin sırrını bilmelerine izin verilmiş olduğunu açıkladı. Yeni Antlaşma’daki sır şimdiye kadar bilinmeyen yalnızca özel esinlemelerin aracılığıyla bilinebilen bir gerçektir. Tanrı’nın Egemenliği’nin sırrı şudur:

  1. Rab İsa kendisini İsrail’e Kral olarak sunduğunda reddedildi.
  2. Egemenliğin yeryüzünde kurulmasından önce bir süre geçecek.
  3. Egemenlik, aradaki zaman içinde ruhsal olarak vardır. Mesih’i Kral olarak kabul edenler, Kral’ın bizzat kendisi yokken bile egemenliğe girecekler.
  4. Aradaki zaman sırasında Tanrı Sözü değişik derecelerdeki başarıyla ekilecekti. Aslında bazıları Rab İsa’yı kabul ederken bazıları ismen imanlı olacaklardı. Mesih’i kabul ettiğini söyleyenlerin hepsi değil, yalnızca gerçek imanlılar Tanrı’nın Egemenliğine girecektir.

11 ve 12’inci ayet, bu gerçeğin niçin benzetmelerle anlatıldığını açıklar. Tanrı, ailesinin sırlarını yüreği açık, alıcı ve itaatkâr olanlara açıklarken, kendilerine verilen ışığı reddedenlerden gerçeği özellikle saklar. İşte bunlar, İsa’nın “dışarıda olanlar” diye ifade ettikleridir. 12’nci ayetin sözleri, okuyucuya sert ve adaletsiz görünebilir: “Öyle ki, bakıp bakıp görmesinler, duyup duyup anlamasınlar da, dönüp bağışlanmasınlar.”

Ama bu kişilerin zevk almış oldukları şahane ayrıcalığı anımsayalım. Tanrı’nın Oğlu onların arasında eğitim vermiş ve gözlerinin önünde büyük mucizeler yapmıştı. O’nu gerçek Mesih olarak kabul edeceklerine, O’nu reddediyorlardı. Dünyanın Işığını hakaretle reddettikleri için, şimdi O’nun öğretişinin ışığından mahrum olacaklardı. Bundan böyle O’nun mucizelerini göreceklerdi, ama ruhsal önemini anlamayacaklardı; O’nun sözlerini duyacak ama sözlerindeki derin anlamı değerlendiremeyeceklerdi.

Müjde’yi son defa duyma diye bir şey vardır. Günah işlemeye devam ederek lütuf gününü kaçırmak mümkündür. İnsanlar, kurtuluş noktasının ötesine sürüklenirler. Kurtarıcı’yı reddetmiş olan ve bir daha tövbe etmek ve bağışlanmak için fırsatları olmayacak olan insanlar vardır. Müjde’yi duyabilirler, ama tohum (Müjde) katılaşmış kulaklara ve cansız yüreklere düşüyor. “Yaşamın olduğu yerde umut da var” deriz, ama Kutsal Kitap, yaşayıp da tövbe etme umudunun ötesinde olanlardan söz ediyor (örneğin, İbraniler 6:4-7).

4:13   İsa öğrencilerine, bu basit benzetmeyi anlayamazlarsa, bütün diğerbenzetmeleri nasılanlayabileceklerini sordu.

4:14   Kurtarıcı, ekinciyi tanımlamadı. Bizzat kendisi ya da O’nun temsilcileri olarak Tanrı Sözü’nü yayanlar da olabilir. Tohumun, Tanrı sözü olduğunu söyledi.

4:15-20   Değişik toprak çeşitleri, insan yüreğini ve Tanrı Sözü’nün alıcılığını şöyle temsil eder:

15’inci ayetteki yol kenarındaki topraktır. Bu yürek katıdır. İnatçı ve yüreği kırılmamış olan kişi Kurtarıcı’ya kararlı bir şekilde “Hayır” der. Sözü alıp götüren kuşlar Şeytan’ı resmeder. Günahkâr, bildiriye karşı hareketsiz ve durgundur. Sonra da bildiriye kayıtsız ve duygusuz kalır.

Kayalık yer (ayet 16, 17). Bu kişi Tanrı Sözü’ne yüzeysel olarak karşılık verir. Belki de ateşli bir vaazda duygusal davranıp Mesih’e iman ettiğini söyler. Bu yalnızca düşünsel bir kabullenmedir. Ama Mesih’in kişiliğine derin bir bağlılık yoktur. Tanrı Sözü’nü sevinçle kabul eder. Ancak samimi bir tövbe ve pişmanlıkla kabul etseydi daha iyi olurdu. Bu durum bir süre için iyi devam ediyor gibi görünür, ama inancından dolayı sıkıntı ya da zulme uğrayınca, bunun pahalıya patladığını düşünüp her şeyi bırakır. Her şey iyi gittiği sürece imanlı olduğunu söyler, ama zulümle karşılaşınca imanının olmadığını açığa vurur.

Dikenli yer (ayet 18, 19). Bu kişiler de umut verici bir şekilde başlarlar. Dışardan gerçek imanlılar gibi görünürler. Ama iş ile, dünyasal kaygılarla ve zengin olma arzusuyla meşgul olurlar. Ruhsal olaylara olan ilgilerini kaybederler ve sonunda imanlı olma iddiasını bırakırlar.

İyi toprak (ayet 20). Burada Tanrı Sözü’nü, neye mal olursa olsun, kesin bir kabullenme vardır. Bu kişiler yeniden doğanlardır. Kral Mesih’in sadık kullarıdırlar. Ne dünya, ne beden, ne de Şeytan, Mesih’e olan güvenlerini sarsabilir.

İyi toprakta, Tanrı Sözü’nü duyanların arasında bile değişik derecelerde meyve verenler vardır. Kimi otuz, kimi altmış, kimi de yüz kat ürün verir. Üretkenlik derecesini belirleyen nedir? En çok üretken olan yaşam, Tanrı Sözü’ne hemen, soru sormadan ve sevinçle itaat edendir.

D. Duyanların Sorumluluğu (4:21-25)

4:21   Burada kandil, Rab’bin öğrencilerine bildirdiği gerçekleri temsil eder. Bu gerçekler tahıl ölçeğinin ya da yatağın altına değil, herkesin görebileceği yere konulması içindi. Tahıl ölçeği, izin verildiğinde, Rab’bin işine verilmesi gereken zamanı çalan işi temsil edebilir. Yatak, müjdenin yayılmasının düşmanları olan rahatlığı ve tembelliği ifade edebilir.

4:22   İsa kalabalıklara benzetmelerle konuştu. Anlatmak istediklerinin anlamı gizlenmişti. Ama tanrısal amaç, öğrencilerin bu gizli gerçekleri istekli yüreklere açıklamasıydı. Ne var ki 22’inci ayet, öğrencilerin kişisel iş ya da zevklere, Kurtarıcı adına yapılan tanıklıktan önce yer vermemeleri gerektiğini anımsatıyor. Bunu hatırda tutarak hizmet etmelidirler.

4:23   Bu sözlerin ciddiyeti İsa’nın uyarısıyla belirtilir: “İşitecek kulağı olan işitsin!”

4:24   Sonra İsa konuşmasına bir başka ciddi uyarıyı ekledi. “İşittiklerinize dikkat edin!” Tanrı Sözü’nden bir buyruğu duyarsam, ama itaat etmekte başarısız olursam, onu başkalarına aktaramam. Öğretişe güç ve yer veren şey, insanların gerçeği vaizin yaşamında gördükleri zamandır.

Gerçeği başkalarıyla paylaşırken kullandığımız ölçek bize fazlasıyla geri gelecektir. Bir öğretmen ders hazırlarken öğrencilerden daha çok şey öğrenir. Gelecekteki ödül bizim yaptığımız harcamadan çok daha büyük olacaktır.

4:25   Öğrendiğimiz ve yaşamımızda işlemesine olanak tanıdığımız her ruhsal gerçek karşılığında daha çok verileceği kesindir. Öte yandan, gerçeğe karşılık vermememiz, daha önce elde olanın da kaybıyla sonuçlanır.

E. Filizlenen Tohum Benzetmesi (4:26-29)

Bu benzetme yalnızca Markos bölümünde geçer ve en azından iki şekilde yorumlanabilir. Adam, Rab İsa’yı hizmeti sırasında yeryüzüne tohum saçarken, sonra da cennete dönerken resmedebilir. Tohum gizemli, görülmez ama yenilemez bir şekilde büyümeye başlar. Küçük bir başlangıçtan gerçek imanlı harmanı gelişir. Ürün olgunlaşınca ekin göksel tahıl ambarına götürülecek.

Ya da benzetme, öğrencileri yüreklendirmek için amaçlanmış olabilir. Sorumlulukları tohumu ekmektir. Tanrı Sözü’nün O’na boş dönmeyeceğini, ama onun için amaçlamış olduklarını yapmada başarılı olacağını bilerek geceleyin uyuyabilir ve gündüz kalkabilirler. İnsanın gücü ve yeteneği dışında gizemli ve mucizevi bir ilerlemeyle söz, insan yüreğinde Tanrı için meyve vererek etkinleşir. İnsan eker ve sular, ama Tanrı arttırır. Bu yorumla ilgili zorluk 29’uncu ayetten kaynaklanır. Yalnızca Tanrı, ürün biçme zamanında orağı sallar. Oysa benzetmede, ürün olgunlaşınca orağı sallayanla tohumu eken aynı adamdır.

F. Hardal Tanesi Benzetmesi (4:30-34)

4:30-32   Bu benzetme Tanrı’nın Egemenliğinin büyümesini, hardal tanesi kadar küçük bir başlangıçtan, kuşların barınacağı kadar büyük bir ağaç ya da bitki olmasıyla resmeder. Egemenlik, zulüm gören küçük bir azınlıkla başladı. Sonradan daha popüler oldu ve hükümetlerce devlet dinî olarak benimsendi. Bu büyüme harikulade olmakla birlikte sağlıksızdı: Çoğunluğu Kral’ı ağzıyla övüp gerçekte yüreğini vermemiş kişilerden oluşuyordu.

Vance Havner şöyle der:

Kilise yaraları taşıdığı sürece ilerledi. Madalyalar takmaya başladıklarında ise amaç zayıfladı. İmanlılar Topluluğu için, imanlıların aslanlara yedirildikleri gün, mevsimlik bilet alıp tribüne oturdukları günden daha büyüktü.1

Bu nedenle hardal bitkisi, her türlü sahte öğretmeni barındırma yeri olan ismen Hıristiyan dünyasını resmeder.

4:33-34   33 ve 34’üncü ayetler bizi, öğretme konusunda önemli bir kuralla tanıştırır. İsa, Tanrı Sözü’nü halka dinleyebildikleri ölçüde öğretti. İsa, bir sonraki dersi vermeden onların daha önce öğrendiklerini özümsemeleri için zaman vererek  geliştirdi. İsa, dinleyicilerinin kapasitesinin farkındaydı. Onları anlayamayacakları kadar çok bilgiyle tıka basa doldurmadı (bkz. Yu.16:12; 1Ko.3:2; İbr.5:12). Bazı vaizlerin yöntemi, İsa’nın “Koyunlarımı güdün” yerine “Zürafalarımı güdün” demiş olduğu düşündürebilir!

Genel öğretişi benzetmelerle olmasına karşın onları öğrencilerine yalnız kaldıklarında açıkladı. Tanrı, ışığı içtenlikle arzu edenlere verir.

G. Rüzgar ve Dalga İsa’ya Hizmet Ediyor (4:35-41)

4:35-37   Aynı günün akşamında İsa ve öğrencileri Celile gölünün doğu kıyısına hareket ettiler. Önceden herhangi bir hazırlık yapmamışlardı. Diğer küçük kayıklar da onları izledi. Sonra aniden büyük bir fırtına koptu. Büyük dalgalar kayığı suyla doldurmaya başladı.

4:38-41   İsa kayığın kıç tarafında uyuyordu. Çılgına dönmüş öğrenciler, O’nu, onların güvenliğiyle yeteri kadar ilgilenmiyor diye azarlayarak uyandırdılar. Rab kalkıp rüzgarı ve dalgaları azarladı. Ortalık anında sakinleşti. İsa sonra izleyicilerini korktukları ve güvenmedikleri için azarladı. Mucizeden dolayı şaşakalmışlardı. İsa’nın kim olduğunu bilmelerine rağmen, doğa olaylarını kontrol edebilenin gücüyle yeniden etkilendiler.

Bu olay Rab İsa’nın insanlığını ve tanrısallığını gösterir. Kayığın kıç tarafında uyudu; bu O’nun insan oluşundandı. Konuştu ve deniz sakinleşti; bu da tanrısallığıydı.

Daha önceki mucizelerin O’nun hastalıklar ve cinler üzerindeki gücünü göstermesi gibi, bu da O’nun doğa üstü gücünü gösterir.

Sonuç olarak, bu yaşamın bütün fırtınalarında kayığın içinde İsa olduğu zaman asla batmayacağımızı bilerek O’na gitmemiz için bizi cesaretlendiriyor.

Yastıkta uyuyan Rab Sen’sin,
Kızgın denizi yatıştıran Rab Sen’sin,
Kayıkta Seninle olabilsek,
Rüzgarın esmesi ve denizin dalgalanması ne yapabilir?
  Amy Carmichael

 

Kutsal Kitap

1 İsa göl kıyısında halka yine öğretmeye başladı. Çevresinde çok büyük bir kalabalık toplandı. Bu yüzden İsa göldeki bir tekneye binip oturdu. Bütün kalabalık göl kıyısında duruyordu.
2 İsa onlara benzetmelerle birçok şey öğretiyordu. Öğretirken, “Şunu dinleyin” dedi. “Ekincinin biri tohum ekmeye çıktı.
3 (SEE 4:2)
4 Ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düştü. Kuşlar gelip bunları yedi.
5 Kimi, toprağı az kayalık yerlere düştü. Toprak derin olmadığından hemen filizlendi.
6 Ne var ki, güneş doğunca kavruldular, kök salamadıkları için kuruyup gittiler.
7 Kimi, dikenler arasına düştü. Dikenler büyüdü, filizleri boğdu ve filizler ürün vermedi.
8 Kimi ise iyi toprağa düştü, büyüyüp çoğaldı, ürün verdi. Bazısı otuz, bazısı altmış, bazısı da yüz kat ürün verdi.”
9 Sonra İsa şunu ekledi: “İşitecek kulağı olan işitsin!”
10 Onikiler’le* öbür izleyicileri İsa’yla yalnız kalınca, kendisinden benzetmelerin anlamını sordular.
11 O da onlara şöyle dedi: “Tanrı’nın Egemenliği’nin sırrı sizlere açıklandı, ama dışarıda olanlara her şey benzetmelerle anlatılır.
12 Öyle ki, ‘Bakıp bakıp görmesinler, Duyup duyup anlamasınlar da, Dönüp bağışlanmasınlar.'”
13 İsa sonra onlara, “Siz bu benzetmeyi anlamıyor musunuz?” dedi. “Öyleyse bütün benzetmeleri nasıl anlayacaksınız?
14 Ekincinin ektiği, Tanrı sözüdür.
15 Bazı insanlar sözün ekildiği yerde yol kenarına düşen tohumlara benzer. Bunlar sözü işitir işitmez, Şeytan gelir, yüreklerine ekilen sözü alır götürür.
16 Kayalık yerlere ekilenler ise, işittikleri sözü hemen sevinçle kabul eden, ama kök salamadıkları için ancak bir süre dayanan kişilerdir. Böyleleri Tanrı sözünden ötürü sıkıntı ya da zulme uğrayınca hemen sendeleyip düşerler.
17 (SEE 4:16)
18 Yine bazıları dikenler arasında ekilen tohumlara benzerler. Bunlar sözü işitirler, ama dünyasal kaygılar, zenginliğin aldatıcılığı ve daha başka hevesler araya girip sözü boğar ve ürün vermesini engeller.
19 (SEE 4:18)
20 İyi toprağa ekilenler ise, sözü işiten, onu benimseyen, kimi otuz, kimi altmış, kimi de yüz kat ürün veren kişilerdir.”
21 Onlara, “Kandili, tahıl ölçeğinin ya da yatağın altına koymak için mi getirirler?” dedi. “Kandilliğe koymak için değil mi?
22 Gizli olan ne varsa, açığa çıkarılmak üzere gizlenmiştir; saklı olan ne varsa, aydınlığa çıkmak üzere saklanmıştır.
23 İşitecek kulağı olan işitsin!”
24 İsa şöyle devam etti: “İşittiklerinize dikkat edin! Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız. Hatta size daha fazlası verilecek.
25 Çünkü kimde varsa, ona daha çok verilecek. Ama kimde yoksa, elindeki de alınacak.”
26 Sonra İsa şöyle dedi: “Tanrı’nın Egemenliği, toprağa tohum saçan adama benzer.
27 Gece olur, uyur; gündüz olur, kalkar. Kendisi nasıl olduğunu bilmez ama, tohum filizlenir, gelişir.
28 Toprak kendiliğinden ürün verir. Önce filizi, sonra başağı, sonunda da başağı dolduran taneleri verir.
29 Ürün olgunlaşınca, adam hemen orağı vurur. Çünkü biçim vakti gelmiştir.”
30 İsa sonra şöyle dedi: “Tanrı’nın Egemenliği’ni neye benzetelim, nasıl bir benzetmeyle anlatalım?
31 Tanrı’nın Egemenliği, hardal tanesine benzer. Hardal, yeryüzünde toprağa ekilen tohumların en küçüğü olmakla birlikte, ekildikten sonra gelişir, bütün bahçe bitkilerinin boyunu aşar. Öylesine dal budak salar ki, kuşlar gölgesinde barınabilir.”
32 (SEE 4:31)
33 İsa, Tanrı sözünü, buna benzer birçok benzetmeyle halkın anlayabildiği ölçüde anlatırdı.
34 Benzetme kullanmadan onlara hiçbir şey anlatmazdı. Ama kendi öğrencileriyle yalnız kaldığında, onlara her şeyi açıklardı.
35 O gün akşam olunca öğrencilerine, “Karşı yakaya geçelim” dedi.
36 Öğrenciler kalabalığı geride bırakarak İsa’yı, içinde bulunduğu tekneyle götürdüler. Yanında başka tekneler de vardı.
37 Bu sırada büyük bir fırtına koptu. Dalgalar tekneye öyle bindirdi ki, tekne neredeyse suyla dolmuştu.
38 İsa, teknenin kıç tarafında bir yastığa yaslanmış uyuyordu. Öğrenciler O’nu uyandırıp, “Öğretmenimiz, öleceğiz! Hiç aldırmıyor musun?” dediler.
39 İsa kalkıp rüzgarı azarladı, göle, “Sus, sakin ol!” dedi. Rüzgar dindi, ortalık sütliman oldu.
40 İsa öğrencilerine, “Neden korkuyorsunuz? Hâlâ imanınız yok mu?” dedi.
41 Onlar ise büyük korku içinde birbirlerine, “Bu adam kim ki, rüzgar da göl de O’nun sözünü dinliyor?” dediler.

1. Vance Havner, daha fazla bilgi yoktur.