6:1 Burada günah işleyen bir imanlıya diğer imanlıların nasıl davranması gerektiğine ilişkin güzel bir ifade vardır. Bu, suçluların yargılanmasını isteyen yasa ile elbette kesin bir uyuşmazlık içindedir. Günah işlerken, yakalanmak ifadesi kişinin alışkanlık olarak günahlılığını değil, bir günah eyleminde bulunduğunu tanımlar. Böyle biri Ruh’a uyan imanlılarca yola getirilmelidir. Dünyevi bir Mesih inanlısı soğuk ve sert davranışıyla yarardan çok zarar verebilir. O zaman da suç işleyen, büyük olasılıkla Rab’den uzak, Rab’le paydaşlığı olmayan birinden öğüt kabul etmeyecektir. Bu ayet ilginç bir soruyu doğurur. Eğer bir insan gerçekten ruhsal biriyse ruhsallığını itiraf eder mi? Kendi eksikliklerini en iyi bilenler Ruh’a uyanlar değil midirler? Eğer doğruluğa getirme işi kişinin ruhsallığının işaretiyse, o zaman bu işi kim yapacak? Bu alçakgönüllülükteki eksikliği ortaya çıkarmaz mı? Yanıt şudur: Gerçekten ruhsal birisi durumuyla asla övünmeyecek, ancak günah işleyenin iyileştirilmesini isteyen bir çobanın şefkatli yüreğine sahip olacaktır. Üstünlük ya da övünme ruhuyla değil, kendisinin de ayartılabileceğini anımsayarak, yumuşak bir ruhla hareket edecektir. 6:2 Yükler başarısızlıklara, ayartmalara ve denemelere işaret etmektedir. Uzak durup eleştirmek yerine, sıkıntı ya da sorun içindeki kardeşe gidip mümkün olan her şekilde ona yardım etmeli, yanında olmalıyız. Mesih’in yasası, Rab İsa’nın Yeni Antlaşma’daki halkı için tüm buyruklarını içerir ve şu buyrukla özetlenebilir: “Birbirinizi sevin” (Yu.13:34; 15:12). Birbirimizin yüklerini taşıdığımızda Mesih’in yasasını yerine getirmiş oluruz. Mesih’in yasası Musa’nınkinden çok farklıdır. Musa’nın yasası itaat edene yaşam vaat eder, ancak itaat için güç vermez ve itaati yalnız cezalandırma korkusuyla teşvik edebilir. Öte yandan Mesih’in yasası zaten yaşama kavuşmuş olanlar için sevecen bir öğretiştir. İmanlılar bu sevecen buyruğu yerine getirmek için Kutsal Ruh’un gücüyle yetkin kılınırlar ve motifleri Mesih’e duydukları sevgidir. 6:3 Hepimiz aynı topraktan yaratıldık. Bir kardeşi günah işlerken gördüğümüzde, bu kardeşin yerinde kendimizin de olabileceğini anımsamalıyız. Üstünlük kompleksi bir Mesih inanlısı için kendini aldatma biçimidir. Başkalarının yüklerini taşımamızın, saygınlığımıza yakışmadığını elbette asla düşünmemeliyiz. 6:4 Bu, doyum bulma amacıyla kendimizi başkalarıyla karşılaştırma alışkanlığına karşı bir uyarı gibi görünmektedir. Elçi, Mesih’in Yargı Kürsüsü önünde herkesin işinin başkalarınınkiyle karşılaştırılarak değil, bireysel olarak sınavdan geçeceğini belirtiyor. Bu nedenle başkalarının başarısızlıklarından çok kendi işimizle sevinebilmek için işlerimize dikkat etmeliyiz. 6:5 2. ayette Pavlus, birbirimizin acılarını, dert ve sorunlarını bu yaşamda paylaşmamız gerektiğini öğretir. 5.ayetteki düşünce şudur: Mesih’in yargı kürsüsü önünde her birimiz kendi sorumluluk yükümüzü taşımak zorunda kalacağız. 6:6 İmanlılar öğretmenlerini desteklemekle sorumludurlar. Bütün nimetleri paylaşsın demek onlarla yaşamını maddi şeylerini paylaşmak ve öğretmenleri tanrısal bir ilgi ve duayla besleyip güçlendirmektir. 6:7 Tanrı’nın hizmetçilerini ihmal ettiğimizi başkaları fark etmese de Tanrı bunu görür ve buna uygun bir karşılık verir. Ne ekersek onu biçeriz. Çiftçi buğday ekince yine buğday biçer, ama bazen otuz kat, bazen altmış kat ya da bazen yüz kat biçer. Scofield şöyle der: “Ruh burada günahlılara, günahlarına ilişkin değil, kutsallara cimriliklerine ilişkin konuşmaktadır.” Konuyu daha geniş anlamıyla ele aldığımızda, “fesat çiftçiler ve zahmet tohumu saçanlar onu biçiyorlar” (Eyü.4:8) ve “yel ekiyorlar, kasırga biçecekler” gibi ayetler elbette doğrudurlar (Hoş.8:7). Tarihçi J. A. Froude şöyle der: “Dünyanın üzerine bina edildiği ve en sonunda iyilere yarar, kötülere zarar getiren ahlak temelleriyle tarihin, tek bir dersi açıklıkla yenilediği söylenebilir.” 1 6:8 Genel anlamda ektiğimizi biçtiğimiz doğruysa da, bu hatırlatmanın ardından imanlı cömertliğine ilişkin öğüdün geldiği gözden kaçırılmamalıdır. Bu açıdan bakıldığında, doğal benliğe ekmenin, kişinin parasını kendisi, kendi zevk ve rahatı için harcadığı anlamına geldiğini görürüz. Ruh’a ekmek, kişinin parasını Tanrı isteklerinin gelişmesi için harcamasıdır. Birincisini yapanlar bu dünyada zarar ve düş kırıklığı ürününü biçerler, çünkü yaşlandıkça hoşnut etmek için yaşadıkları benliğin çürüdüğünü ve öldüğünü anlarlar. Gelecek çağda sonsuz ödüllerini yitirirler. Ruh’a ekenler Ruhtan sonsuz yaşam biçeceklerdir. Sonsuz yaşam Kutsal Kitap’ta iki şekilde kullanılır:
Ruh’a ekenler diğer imanlılardan farklı olarak şimdi, burada sonsuz yaşamın tadını çıkarırlar. Ondan sonra da göksel evlerine ulaştıklarında, bağlılıklarına eşlik eden ödülleri biçeceklerdir. 6:9 Pavlus, kimse cesaretini yitirmesin diye, okuyucularına ödüllerin, hemen verilmeseler bile, verileceklerinin kesin olduğunu anımsatıyor. Tohumu ektikten bir gün sonra bir tarla buğday biçmezsiniz. Aynı şekilde ruhsal alanda da zamanında yapılmış sadık tohum ekimini ödüller izleyecektir. 6:10 İman ailesi mezhep ve bölünmelere bakmadan tüm kurtulmuş olanları içerir. İyiliğimiz yalnızca imanlılara yönelik olmamalı, ama onlara özel bir şekilde gösterilmelidir. Bu ne kadar az zarar veririm anlamında bir olumsuzluk değil, hedefimiz olması gereken ne kadar iyilik yapabiliriz anlamındaki bir olumluluktur. John Wesley bunu kısaca şöyle dile getirir: “Yapabileceğiniz her iyiliği, yapabileceğiniz her yolla, mümkün olan her insana yapabildiğiniz sürece yapın.”
Ç. Sonuç (6:11-18)
|
Kutsal Kitap
1 Kardeşler, eğer biri suç işlerken yakalanırsa, ruhsal olan sizler, böyle birini yumuşak ruhla yola getirin. Siz de ayartılmamak için kendinizi kollayın. |
1. J.A. Froude, daha fazla bilgi yoktur.