Galatyalılar 6

6:1   Burada günah işleyen bir imanlıya diğer imanlıların nasıl davranması gerektiğine ilişkin güzel bir ifade vardır. Bu, suçluların yargılanmasını isteyen yasa ile elbette kesin bir uyuşmazlık içindedir. Günah işlerken, yakalanmak ifadesi kişinin alışkanlık olarak günahlılığını değil, bir günah eyleminde bulunduğunu tanımlar. Böyle biri Ruh’a uyan imanlılarca yola getirilmelidir. Dünyevi bir Mesih inanlısı soğuk ve sert davranışıyla yarardan çok zarar verebilir. O zaman da suç işleyen, büyük olasılıkla Rab’den uzak, Rab’le paydaşlığı olmayan birinden öğüt kabul etmeyecektir.

Bu ayet ilginç bir soruyu doğurur. Eğer bir insan gerçekten ruhsal biriyse ruhsallığını itiraf eder mi? Kendi eksikliklerini en iyi bilenler Ruh’a uyanlar değil midirler? Eğer doğruluğa getirme işi kişinin ruhsallığının işaretiyse, o zaman bu işi kim yapacak? Bu alçakgönüllülükteki eksikliği ortaya çıkarmaz mı? Yanıt şudur: Gerçekten ruhsal birisi durumuyla asla övünmeyecek, ancak günah işleyenin iyileştirilmesini isteyen bir çobanın şefkatli yüreğine sahip olacaktır. Üstünlük ya da övünme ruhuyla değil, kendisinin de ayartılabileceğini anımsayarak, yumuşak bir ruhla hareket edecektir.

6:2   Yükler başarısızlıklara, ayartmalara ve denemelere işaret etmektedir. Uzak durup eleştirmek yerine, sıkıntı ya da sorun içindeki kardeşe gidip mümkün olan her şekilde ona yardım etmeli, yanında olmalıyız.

Mesih’in yasası, Rab İsa’nın Yeni Antlaşma’daki halkı için tüm buyruklarını içerir ve şu buyrukla özetlenebilir: “Birbirinizi sevin” (Yu.13:34; 15:12). Birbirimizin yüklerini taşıdığımızda Mesih’in yasasını yerine getirmiş oluruz. Mesih’in yasası Musa’nınkinden çok farklıdır. Musa’nın yasası itaat edene yaşam vaat eder, ancak itaat için güç vermez ve itaati yalnız cezalandırma korkusuyla teşvik edebilir. Öte yandan Mesih’in yasası zaten yaşama kavuşmuş olanlar için sevecen bir öğretiştir. İmanlılar bu sevecen buyruğu yerine getirmek için Kutsal Ruh’un gücüyle yetkin kılınırlar ve motifleri Mesih’e duydukları sevgidir.

6:3   Hepimiz aynı topraktan yaratıldık. Bir kardeşi günah işlerken gördüğümüzde, bu kardeşin yerinde kendimizin de olabileceğini anımsamalıyız. Üstünlük kompleksi bir Mesih inanlısı için kendini aldatma biçimidir. Başkalarının yüklerini taşımamızın, saygınlığımıza yakışmadığını elbette asla düşünmemeliyiz.

6:4   Bu, doyum bulma amacıyla kendimizi başkalarıyla karşılaştırma alışkanlığına karşı bir uyarı gibi görünmektedir. Elçi, Mesih’in Yargı Kürsüsü önünde herkesin işinin başkalarınınkiyle karşılaştırılarak değil, bireysel olarak sınavdan geçeceğini belirtiyor. Bu nedenle başkalarının başarısızlıklarından çok kendi işimizle sevinebilmek için işlerimize dikkat etmeliyiz.

6:5   2. ayette Pavlus, birbirimizin acılarını, dert ve sorunlarını bu yaşamda paylaşmamız gerektiğini öğretir. 5.ayetteki düşünce şudur: Mesih’in yargı kürsüsü önünde her birimiz kendi sorumluluk yükümüzü taşımak zorunda kalacağız.

6:6   İmanlılar öğretmenlerini desteklemekle sorumludurlar. Bütün nimetleri paylaşsın demek onlarla yaşamını maddi şeylerini paylaşmak ve öğretmenleri tanrısal bir ilgi ve duayla besleyip güçlendirmektir.

6:7   Tanrı’nın hizmetçilerini ihmal ettiğimizi başkaları fark etmese de Tanrı bunu görür ve buna uygun bir karşılık verir. Ne ekersek onu biçeriz. Çiftçi buğday ekince yine buğday biçer, ama bazen otuz kat, bazen altmış kat ya da bazen yüz kat biçer. Scofield şöyle der: “Ruh burada günahlılara, günahlarına ilişkin değil, kutsallara cimriliklerine ilişkin konuşmaktadır.”

Konuyu daha geniş anlamıyla ele aldığımızda, “fesat çiftçiler ve zahmet tohumu saçanlar onu biçiyorlar” (Eyü.4:8) ve “yel ekiyorlar, kasırga biçecekler” gibi ayetler elbette doğrudurlar (Hoş.8:7). Tarihçi J. A. Froude şöyle der: “Dünyanın üzerine bina edildiği ve en sonunda iyilere yarar, kötülere zarar getiren ahlak temelleriyle tarihin, tek bir dersi açıklıkla yenilediği söylenebilir.” 1

6:8   Genel anlamda ektiğimizi biçtiğimiz doğruysa da, bu hatırlatmanın ardından imanlı cömertliğine ilişkin öğüdün geldiği gözden kaçırılmamalıdır. Bu açıdan bakıldığında, doğal benliğe ekmenin, kişinin parasını kendisi, kendi zevk ve rahatı için harcadığı anlamına geldiğini görürüz. Ruh’a ekmek, kişinin parasını Tanrı isteklerinin gelişmesi için harcamasıdır.

Birincisini yapanlar bu dünyada zarar ve düş kırıklığı ürününü biçerler, çünkü yaşlandıkça hoşnut etmek için yaşadıkları benliğin çürüdüğünü ve öldüğünü anlarlar. Gelecek çağda sonsuz ödüllerini yitirirler. Ruh’a ekenler Ruhtan sonsuz yaşam biçeceklerdir. Sonsuz yaşam Kutsal Kitap’ta iki şekilde kullanılır:

  1. Her imanlı sonsuz yaşama bu çağda sahiptir (Yu.3:36).
  2. İmanlı yeryüzündeki yaşamının sonunda sonsuz yaşamı alır (Rom.6:22).

Ruh’a ekenler diğer imanlılardan farklı olarak şimdi, burada sonsuz yaşamın tadını çıkarırlar. Ondan sonra da göksel evlerine ulaştıklarında, bağlılıklarına eşlik eden ödülleri biçeceklerdir.

6:9   Pavlus, kimse cesaretini yitirmesin diye, okuyucularına ödüllerin, hemen verilmeseler bile, verileceklerinin kesin olduğunu anımsatıyor. Tohumu ektikten bir gün sonra bir tarla buğday biçmezsiniz. Aynı şekilde ruhsal alanda da zamanında yapılmış sadık tohum ekimini ödüller izleyecektir.

6:10   İman ailesi mezhep ve bölünmelere bakmadan tüm kurtulmuş olanları içerir. İyiliğimiz yalnızca imanlılara yönelik olmamalı, ama onlara özel bir şekilde gösterilmelidir. Bu ne kadar az zarar veririm anlamında bir olumsuzluk değil, hedefimiz olması gereken ne kadar iyilik yapabiliriz anlamındaki bir olumluluktur. John Wesley bunu kısaca şöyle dile getirir: “Yapabileceğiniz her iyiliği, yapabileceğiniz her yolla, mümkün olan her insana yapabildiğiniz sürece yapın.”

Ç. Sonuç (6:11-18)

6:11   Bakın size kendi elimle ne denli büyük harflerle yazıyorum! Pavlus mektubu genellikle yaptığı gibi bir yardımcısına yazdırmak yerine kendisi yazmıştı. Kullandığı büyük harfler, onun yasa bağlıları ile mücadeleye yönelik derin arzusunu ve Yahudileşme hatasının ciddiyetini gözönüne aldığını ya da birçok kişinin buradan ve diğer bazı bölümlerden vardığı sonuca göre gözlerinin zayıflığını belirtiyor olabilir. Son görüşün doğru olduğu kanısındayız.

6:12   Yahudileştirme taraftarları geniş bir izleyici gurubu oluşturarak benliği sergilemeyi istediler. Bunu sünnette ısrar ederek yapabilirlerdi. İnsanlar, alışkanlıklarının değiştirilmesi istenmedikçe, dinsel tören ve gelenekleri yerine getirme konusunda oldukça istekli olurlar. Bugün standartları düşürmek yoluyla kilise üyelerinin sayısını çoğaltmak yaygındır. Pavlus bu sahte öğretmenlerin yalancılığını fark edip onları, Mesih’in çarmıhı uğruna zulümden sakınmaya çalışmakla suçluyor. Çarmıh, benliğin ve Tanrı’yı hoşnut etme çabalarının yargılandığını belirtir. Çarmıh doğal benliğin ve soylu çabalarının ölümünü anlatır. Çarmıh kötü olandan ayrılmak anlamına gelir. Bundan dolayı insanlar çarmıhın görkemli bildirisinden nefret edip onu vaaz edenlere zulmederler.

6:13   Yasa’yı uygulayanlar aslında Yasa’yı getirmekle ilgilenmiyorlardı. Onların istedikleri övünebilmek için çok sayıda taraftar kazanmalarını sağlayacak kolay bir yol bulmaktı. Boice şöyle der: “Bu, tükenmiş bir amaç için başkalarını kazanma girişimiydi, çünkü kendileri sünnetli olanlar bile yasayı yerine getiremiyorlardı.”

6:14   Pavlus’un övünme nedeni doğal benlik değil, Rabbimiz İsa Mesih’in çarmıhıydı. Buçarmıhta dünya Pavlus’un gözünde, Pavlus da dünyanın gözünde ölmüştü. Bir insan kurtulduğunda dünyayla ve dünya da onunla vedalaşır. Kurtulan kişi dünyanın gözünde bozulmuş biridir, çünkü artık geçici zevkleriyle ilgilenmez. İmanlı kendisini tamamen doyuran Biri’ni bulduğundan, dünya imanlının gözündeki çekiciliğini yitirmiştir. Findlay şöyle der: “İmanlı artık dünyaya ne inanabilir, ne bağlı kalabilir ne de onunla gurur duyabilir. Çünkü dünyanın imanlıyı cezbetme ya da yönetme gücü yağma edilmiş ve görkemi elinden alınmıştır. Böylece çarmıh Tanrı çocuğunu dünyadan ayıran bir sınır çizgisi ya da büyük bir engeldir.”

6:15   İlk bakışta öyle görünmese de bu ayet, Hıristiyan gerçeğinin tüm mektuptaki en önemli ifadelerinden biridir.

Sünnet dış dünyaya ait yüzeysel görenek, dinsel bir törendi. Yahudi öğretmenler her şeyi bu adetin yerine getirilmesine bağlamışlardı. Sünnet Yahudiliğin temeliydi. Pavlus ise, “Sünnetli olup olmamanın önemi yoktur” diyerek bu konuyu bir kenara bırakır. Ne adetin, ne Yahudiliğin ne de yasaya bağlılığın önemi vardır. Pavlus bu durumda sünnetsizliğin de önemsiz olduğunu ekler. Bazıları ise adetlere uymamakla övünmektedir. Kilisedeki tüm hizmetleri törenlere karşı çıkmak olmuştur. Aynı şekilde bunun da değeri yoktur.

Tanrı için gerçekten önemli olan yeni yaratılıştır. Değişmiş yaşamı görmek ister. Findlay şöyle yazar: “Gerçek Hıristiyanlık, kötüleri iyi yapan, günahın kölelerini Tanrı’nın çocukları haline getirendir.” Tüm insanlar iki yaradılıştan birindedir. Dünyaya doğduklarında günahlı, çaresiz ve suçludurlar. Kendilerini kurtarma ya da iyi karakter ve işlerle kurtuluşları için Tanrı’ya yardım etme çabaları boşunadır ve onları değiştirmez. Yeni yaradılışa önderlik eden diri Mesih’tir ve günahtan kurtulup O’nda yeni yaşama kavuşmuş herkesi içine alır. Çünkü yeni yaradılış başından sonuna dek Mesih’tendir ve kendi karakter ya da işlerimizle Tanrı’nın lütfunu kazanma düşüncelerinin dışında kalır. Kutsal bir yaşam, adetleri yerine getirerek değil, Mesih’e teslim olarak ve imanlıda Kendi yaşamını sürmesine izin vererek üretilir. Yeni yaradılış, eski yaratılışın geliştirilmiş ya da ek yapılmış hali olmayıp tümüyle farklı bir yaratılıştır.

6:16   Pavlus burada hangi kuraldan söz ediyor? Bu yeni yaradılışın kuralıdır. Öğretişi “yeni yaradılıştan mıdır?” sorusuyla tartan ve yeni yaratılıştan olmayan her öğretişi reddedenlere iki kat esenlik ve merhamet bereketinden söz ediyor.

Ve Tanrı’nın İsraili’ne. Birçokları Tanrı’nın İsrail’i denince kilisenin kastedildiğini düşünür. Ancak Tanrı’nın İsrail’i, doğuştan Yahudi olup Rab İsa’yı Mesih olarak kabul edenleri belirtmektedir. Yasa altında yürüyenler için ne esenlik ne merhamet vardı, ancak her ikisi de yeni yaradılıştakilerin payıdır.

 6:17   Pavlus önceleri yasanın kölesiyken bu tutsaklıktan Rab İsa tarafından kurtarılmıştı. Şimdi istekli bir köle olarak Rab’be aitti. Kölelerin sahiplerinin işareti ile damgalanması gibi, Pavlus da bedeninde Rab İsa’ya ait olmasının işaretlerini taşıyordu. Neydi bu işaretler? Zulmedenlerin onda bıraktığı yara izleriydi. O ise şimdi şöyle diyor: “Kimse beni yasaya geri çağırmasın. Yasaya tutsaklığı gösteren sünnet işaretinden söz etmesin. Artık yeni Efendim, İsa Mesih’in işaretini taşıyorum.”

6:18   Elçi şimdi kalemini bırakmak üzeredir. Ancak bir sözcük ekleyerek kapatması gerekmektedir. Bu hangi söz olacaktır?

LÜTUF – Müjdesini tanımlayan sözdür. Lütuf, yasa değil. Başladığı konu buydu (1:3), şimdi de aynı konuyla bitiriyor. Rabbimiz İsa Mesih’in lütfu ruhunuzla birlikte olsun. Amin.

YASACILIK ÜZERİNE ARASÖZ

Galatyalılarla ilgili bir çalışmayı bitirdiğimizde, Pavlus’un yasa öğretmenlerini kiliseyi asla tekrar rahatsız etmeyecek etkinlikte bir yenilgiye uğrattığı sonucuna varabilirsiniz. Tarih ve deneyimler bunun aksinin doğru olduğunu göstermektedir. Yasaya bağlılık Hıristiyan dünyasında öyle önem kazanmıştır ki, birçok kişi Hıristiyanlığın bağlılık olduğuna inanmaktadır.

Evet, yasa bağlıları halen aramızdadır. Mesih’in hizmetçileri olduklarını söyleyip de örneğin; kilise üyesi olma ya da vaftizin, kurtuluş için zorunlu olduğunu; yasanın imanlının yaşam kuralı olması gerektiğini; imanla kurtulmakla birlikte işlerimizle bunu devam ettireceğimizi öğretenlere başka ne ad verebiliriz? İnsanlarca atanmış özel giysili rahipleri, işlemeli taşlarla yapılan tapınaklara benzer binaları ve ayrıntılı adetleri, büyük Lent perhizi, festivalleri ve oruç günlerinin zamanını gösteren takvimlerini kabul etmemiz istediğinde, bu Hıristiyanlığa sokulmak istenen Yahudilik değil de nedir?

İmanlılar sonunda eğer kurtulmak isterlerse Şabat Günü’nü tutmalıdırlar diye uyarıldıklarında bu durum, Galatyalılar’ın sapkınlığı değil de nedir? Yasaya bağlı modern vaizler Mesih’e inandıklarını söyleyenlere inanılmaz saldırılar yapmaktadır, bu nedenle, her imanlı onların öğretişlerine ilişkin uyarılmalı ve onlara nasıl yanıtlar vereceği konusunda eğitilmelidir.

Şabat Günü peygamberleri müjdeyi duyurmaya genellikle Mesih’e iman aracılığıyla kurtuluşla başlamaktadırlar. Uyanık olmayan imanlıları cezbetmek için sevilen ilahileri kullanırlar ve Kutsal Yazılar’a çok önem veriyor gözükürler. Ancak çok geçmeden izleyicilerini, özellikle Şabat Günü ile ilgili emirle Musanın Yasası altına sokarlar (Şabat Günü haftanın yedinci günü, yani cumartesidir).

Pavlus’un Mesih inanlısının yasaya öldüğüne ilişkin açık öğretisinin ışığında, bunu yapmaya nasıl cesaret ederler? Galatyalılar’daki açık ifadeleri nasıl görmezden gelirler? Yanıt, ahlaksal yasa ile geleneksel yasa arasında kesin bir ayrım yaptıklarıdır. Ahlaksal yasa On Buyruk’tur. Geleneksel yasa ise Tanrı tarafından verilen temiz olmayan yiyecekler, cüzam, Tanrı’ya sunulacak adaklar vb. gibi düzenlemeleri kapsar.

Ahlaksal yasanın hiçbir zaman iptal edilmediğini öne sürerler. Ahlaksal yasa, Tanrı’nın sonsuz gerçeğinin bir ifadesidir. Puta tapma, adam öldürme ya da zina her zaman Tanrı’nın yasasına aykırı olacaktır. Geleneksel yasa ise Mesih’te ortadan kaldırılmıştır. Dolayısıyla Pavlus, Mesih inanlısı yasaya ölmüştür öğretişiyle On Buyruk’u değil, geleneksel yasayı kastetmektedir.

Ahlaksal yasa halen geçerli olduğuna göre Mesih inanlıları ona uymak zorundadırlar diye ısrar ederler. Bu, onların Şabat Günü’ne uymaları ve bu günde çalışmamaları anlamına gelir. Roma Katolik Kilisesinin papalarından birinin Kutsal Yazı’yı çiğneyerek Şabat Günü’nü Cumartesi gününden Pazar gününe dönüştürdüğünü iddia ederler.

Bu şekilde bir muhakeme, çok mantıklı ve çekici gelmektedir. Bununla birlikte bu görüşün kendisini mahkum eden özelliği, Tanrı’nın sözü ile tümüyle çelişmesidir. Aşağıdaki noktalara dikkat ediniz:

  1. 2.Korintliler 3:7-11’de On Buyruk’un Mesih inanlısı için “kaldırılmış” olduğu açıkça belirtilir. 7.ayette yasa, taş üzerine harf harf kazılmış ölüm oluşturan hizmet şeklinde tanımlanır. Bu yalnızca ahlaksal yasayı kastedebilirdi. Yalnızca On Buyruk taş levhalara Tanrı’nın parmağı ile yazılmıştı (Çık.31:18). 11. ayette ölümle sonuçlanan hizmetin yüceliğine rağmen kaldırıldığını okuruz. Hiçbir şey bundan daha kesin olamaz. Şabat Günü Mesih inanlısından hiçbir talepte bulunamaz.
  2. Diğer uluslardan olanlara Şabat Günü’nü tutmaları hiçbir zaman emredilmemişti. Yasa yalnızca Yahudi ulusuna verilmişti (Çık.31:13). Tanrı’nın kendisi yedinci günde dinlendiyse de, İsrail’in çocuklarına yasayı verinceye kadar kimseye yedinci günde dinlenmesini emretmemiştir.
  3. Mesih inanlıları herhangi bir papanın kararı nedeniyle Şabat Günü’nden haftanın ilk gününe dönüş yapmamışlardır. Rab’bin gününü özel bir şekilde tapınma ve hizmete ayırmamızın nedeni, kurtarış işinin tamamlandığının bir kanıtı olarak, Rab’bin o gün dirilmiş olmasıdır (Yu.20:1). Ayrıca ilk öğrenciler, haftanın birinci günü Rab’bin ölümünü ilan etmek için, ekmek bölmek amacıyla bir araya geliyorlardı (Elç.20:7). Pazar günü Mesih inanlılarının, Rab’bin kendilerine sağladığı kazançtan ondalık sunmaları için Tanrı’nın belirlediği gündü (1Ko.16:1-2). Dahası Kutsal Ruh da cennetten yeryüzüne haftanın ilk günü gönderilmişti.

Mesih inanlıları Rab’bin Gününü bir kutsallaşma aracı ya da cezalandırılma korkusu nedeniyle kutlamazlar, ancak canlarının kurtuluşu için Kendini feda etmiş olana sevgiyle bağlı olduklarından bu günü özel bir gün olarak ayırırlar.

  1. Pavlus ahlaki ve geleneksel yasa arasında bir ayrım yapmaz. Tersine Yasa’nın bir bütün olduğunda ve yasanın tamamına uymadan, aklanmaya çalışanlar üzerinde lanet olduğunda ısrar eder .
  2. On Buyruk’un dokuzu Yeni Antlaşma’da, Tanrı’nın çocukları için ahlaki öğretiler olarak yinelenir. Bu buyruklar doğal olarak doğru ya da yanlış şeylerle ilgilidir. Eklenmeyen tek buyruk Şabat Günü yasasıdır. Bir günün tutulması doğal olarak doğru ya da yanlış değildir. Hıristiyanlara Şabat Günü’ne uymaları yönünde hiçbir öğreti yoktur. Aksine, Kutsal Yazı bir Mesih inanlısının Şabat Günü konusunda yargılanmayacağını açıkça belirtiyor (Kol.2:16).
  3. Eski Antlaşma’da Şabat Günü’nü bozmanın cezası ölümdü (Çık.35:2). Ancak bugün imanlıların Şabat Günü’ne uymasında ısrar edenler suçlulara gerekli cezayı uygulamamaktadır. Böylece yasaya saygısızlık etmekte ve yasanın istediklerinin karşılanmasında ısrar etmeyerek yasanın otoritesini yıkmaktadırlar. Aslında söyledikleri şudur: “Bu Tanrı’nın yasasıdır ve siz onu yerine getirmek zorundasınız, ama eğer ihlal ederseniz hiçbir şey olmaz.”
  4. İmanlının yaşam kuralı Yasa değil, Mesih’tir. O’nun yürüdüğü gibi yürümeliyiz. Bu yasanın ölçülerinden daha da yüksek bir ölçüdür (Mat.5:17-48). Kutsal yaşamlar sürmek için Kutsal Ruh’un gücüyle güçlendirildik. Mesih’e duyduğumuz sevgi nedeniyle kutsal yaşamlar sürmek istiyoruz. Yasanın istediği doğruluk, doğal benliğin gücüyle değil, Ruh’un gücüyle yürüyenlerce yerine getirilir (Rom.8:4).

Böylece imanlının Şabat Günü’nü tutması öğretisi Kutsal Yazı ile doğrudan çelişmektedir (Kol.2:16) ve açıkça Tanrı sözünün lanetlediği “farklı bir müjdedir” (Gal.1:7-9).

Tanrı herkese, hangi biçimde görünürse görünsün, bu kötü öğretişi (yasa bağımlılığı) ayırt etmek için bilgelik versin! Gelenekler ya da insan çabalarıyla aklanmaya ya da kutsallaşmaya asla çalışmayalım, ancak her ihtiyacımız için yalnızca ve tümüyle Rab İsa Mesih’e dayanalım. Yasa bağımlılığının Tanrı’ya hakaret olduğunu, çünkü gerçek olan Mesih’in yerine gölge olan kuralcılığı koyduğunu daima hatırlayalım.

 

Kutsal Kitap

1 Kardeşler, eğer biri suç işlerken yakalanırsa, ruhsal olan sizler, böyle birini yumuşak ruhla yola getirin. Siz de ayartılmamak için kendinizi kollayın.
2 Birbirinizin yükünü taşıyın, böylece Mesih’in Yasası’nı yerine getirirsiniz.
3 Kişi bir hiçken kendini bir şey sanıyorsa, kendini aldatmış olur.
4 Herkes kendi yaptıklarını denetlesin. O zaman başkasının yaptıklarıyla değil, yalnız kendi yaptıklarıyla övünebilir.
5 Herkes kendine düşen yükü taşımalı.
6 Tanrı sözünde eğitilen, kendisini eğitenle bütün nimetleri paylaşsın.
7 Aldanmayın, Tanrı alaya alınmaz. İnsan ne ekerse onu biçer.
8 Kendi benliğine eken, benlikten ölüm biçecektir. Ruh’a eken, Ruh’tan sonsuz yaşam biçecektir.
9 İyilik yapmaktan usanmayalım. Gevşemezsek mevsiminde biçeriz.
10 Bunun için fırsatımız varken herkese, özellikle iman ailesinin üyelerine iyilik yapalım.
11 Bakın, size kendi elimle ne denli büyük harflerle yazıyorum!
12 Bedende gösterişe önem verenler, yalnız Mesih’in çarmıhı uğruna zulüm görmemek için sizi sünnet olmaya zorluyorlar.
13 Oysa sünnetlilerin kendileri bile Kutsal Yasa’yı yerine getirmiyor, sizin bedenlerinizle övünebilmek için sünnet olmanızı istiyorlar.
14 Bana gelince, Rabbimiz İsa Mesih’in çarmıhından başka bir şeyle asla övünmem. O’nun çarmıhı aracılığıyla dünya benim için ölüdür, ben de dünya için.
15 Sünnetli olup olmamanın önemi yoktur, önemli olan yeni yaratılıştır.
16 Bu kurala uyan herkese ve Tanrı’nın İsraili’ne esenlik ve merhamet olsun.
17 Bundan böyle kimse bana sorun çıkarmasın. Çünkü ben İsa’nın yara izlerini bedenimde taşıyorum.
18 Kardeşler, Rabbimiz İsa Mesih’in lütfu ruhunuzla birlikte olsun! Amin.

1. J.A. Froude, daha fazla bilgi yoktur.