Eyüp 38

IV. RAB’BİN AÇIKLAMASI (38:1 – 42:6)

A. Rab’bin Eyüp’e İlk Meydan Okuyuşu (38:1 – 40:2)

1. Sunuş (38:1-3)

Rab, kasırganın içinden Eyüp’ü yanıtlar (Tanrı’nın Eski Antlaşma’daki görünümlerinde kullandığı alışılmış bir araç). Tanrı’nın sözleri, ilk bölümlerdeki sözcük didişmelerinden sonra büyük bir rahatlama sağlar. Eyüp bilgisizce sözleriyle Tanrı’nın tasarısını karartmıştır. Bunun anlamı, Tanrı’nın adalet sıfatını akılsızca sorgulamış olmasıdır. Şimdi sorgulama sırası Rab’dedir ve Eyüp Tanrı’yı yanıtlamak için hazırlanmalıdır!

Tanrı, sorularında acının gizemini açıklayacak ayrıntılı bilgiyi vermez. Bunun yerine evrenin büyüklüğü, görkemi, bilgeliği ve gücünün parıltılarını yansıtan örnekler sıralar. Aslında söylediği şudur: “Benim yollarımı eleştirmeye başlamadan önce kendine, yaratılışı benim kadar iyi düzenleyip düzenleyemeyeceğini sorman gerekirdi.” Tanrı’nın sözleri elbette Eyüp’e yalnızca ne kadar güçsüz, bilgisiz, önemsiz ve ölümlü olduğunu gösterir.

Burada, Ridout’un işaret ettiği gibi, Rab’bin sesi duyulmaktadır:

Artık Eyüp’ün arkadaşlarının konuşmalarını ya da Eyüp’ün yaralı imanının vahşi feryatlarını, Elihu’nun açık ve makul dilini, yani doğal zihnin körlüklerini dinlemiyoruz; bizimle konuşan Rab’bin huzurundayız. 1

Rab’bin sorularını dinlerken, derin bir anlam taşıyan kinayeler, hatta soruların düzeninin bile önemli olabileceği konusunda yeniden kuşkuya kapılıyoruz. Bu arada her şeyi, buğulu bir camın ardından silik bir biçimde görmekteyiz.

Bazı kişiler gururla, modern bilim sayesinde Tanrı’nın sorduğu soruların çoğunun yanıtını bildiğimizi söyleyebilirler. Baron Alexander Humboldt buna şu karşılığı verir:

Eyüp’ün yanıtlayamadığını, bilim adamları da henüz yanıtlayamazlar. Bu sorular onlara fazla gelir. Çünkü bilim adamları her ne kadar ikincil amaçlar konusunda çok akıllı olsalar da, birincil amaçlar tarafından daima durdurulurlar. Büyük amaca asla ulaşamazlar. Zaten bu büyük amacı da arzulamazlar. 2

2. Cansız Yaratılış Harikalarıyla Meydan Okuma (38:4-38)

38:4-7   Rab, üstün bir güzellikteki şiirsel sözlerle, yerin temellerini attığında dünyayı nasıl yarattığını anlatır. Dünyanın ölçülerine, yüzölçümüne, uzay boşluğunda desteklenişine ve meleklerin kutlamasına değinir. Daha sonra, tüm bunlar olurken, “Sen neredeydin?” sorusunu sorar.

38:8-11   Evrenbilimden, Coğrafya ve Okyanus bilimine geçerek, denizin sınırlarını nasıl koyduğunu, daha ileri gitmesini nasıl yasakladığını ve suları, bir bebeği giydirircesine bulutlar ve koyu karanlıkla nasıl giydirdiğini dile getirir.

38:12-18   Sabahı kontrol edişini, şafağın yaydığı ışığın gittiği her yeri aydınlatarak karanlıkta iş gören kötüleri silkeleyip maskelerini düşürdüğünü, yerin yüzeyinin mühür basılan balçık gibi biçim değiştirdiğini ve kır manzarasının renklerini güzel bir giysiymişçesine ortaya koyuşunu canlı bir şekilde resmeder. Kötülerin tercih ettiği “ışık” olan karanlık, onlardan alınır ve kötü tasarıları suya düşer. Eyüp’e, okyanusun derinlikleri, ölümün egemenliği ve yeryüzünün genişliği hakkında bildiklerini söylemesi için meydan okur.

38:19-24   Tanrı, Eyüp’ü ışığın kaynağı ve doğası hakkında sorguya çeker. Güneş yeterli bir yanıt sayılmaz, çünkü güneş yerine yerleştirilmeden önce (Yar.1:16) ışık vardı (Yar.1:3). Eyüp soruyu yanıtlayacak kadar çok yaşamış mıydı? Tanrı’nın bazen sıkıntı ve savaş zamanları için sakladığı kar ve dolu hakkında ne biliyordu? Bir noktadan hareket ettiği düşünülen ışık ve doğu rüzgarları yeryüzüne nasıl yayılıyorlardı?

38:25-30   Eyüp, yağmur, gök gürültüsü, yağmurun bir çölün üstüne nasıl düştüğü, çöle nasıl bol verim sağladığı, yağmur, çiy, buz ve don konularında sınava tabi tutuldu. Su nasıl bir taş kadar donabiliyor ve enginin yüzü katılaşabiliyordu?

38:31-33   İnsana, önemsizliğini kanıtlayan en uygun bilim astronomidir. Tanrı bu nedenle Eyüp’ü, yıldızları ve takım yıldızları kontrol etme ya da onları yörüngelerinde tutma, yeryüzü üzerindeki etkilerine karar verme konusundaki becerileriyle ilgili sorgular.

Modern insanın bilim aracılığıyla doğa üzerinde varsayılan büyük denetiminin ışığında, Spurgeon’un 31. ayeti temel alan sözleri, sağlıklı bir karşılık oluşturur:

“Ülker yıldızlarını bağlayabilir misin? Oryon’un bağlarını çözebilir misin?” (Eyü.38:31).

Eğer yeteneklerimizle öğünme eğilimimiz varsa, doğanın büyüklüğü bize ne kadar önemsiz olduğumuzu gösterebilir. Göz kırpan yıldızlardan birini bile hareket ettiremez, sabahın ışıklarının birini bile söndüremeyiz. Güçten söz ederiz, ama gökler bize küçümseyerek gülerler. Ülker yıldızları baharda taze bir sevinçle parlarken, etkilerini sınırlayamayız. Oryon, yukarılarda egemenlik sürdüğünde ve kış ayının prangalarıyla bağlandığında, buz şeritlerini gevşetemeyiz. Mevsimler tanrısal zamanla uyum içindedirler. Bütün insan soyu bir araya gelse bile, bu konuda bir şey yapamaz. Rab’bin gözünde, insan nedir ki?  3

38:34-38   Açıkça bellidir ki, Tanrı’nın bilgelik ve gücünü sorgulamaya kalkan herhangi biri, bulutlara bağırarak yağmuru yağdırabilmeli ve şimşeği hemen durdurabilecek biçimde buyruk verebilmelidir! Eyüp Tanrı’ya insan aklının nasıl çalıştığını, insanın tüm bu alanlarda nasıl bilgelik ve anlayış kazandığını söyleyebilir mi? 4 Hiç kimsede bulutları sayacak bilgi yoktur. Bulutları oluşturan nem tanecikleri hakkında kimse bir şey söyleyemez. Hiç kimse kümelenmiş çamur parçacıklarıyla sertleştirilmiş olan kıraç topraklara yağmurun ne zaman düşeceğine karar veremez.

3. Canlı Yaratılış Harikalarıyla Meydan Okuma (38:39 – 40:2)

38:39-41   Tanrı bu ayetlerde cansız yaratılış örneklerinden canlı yaratılış örneklerine geçer. İnlerindeki aslanlardan, çekici olmayan kuzgunlar ve yavrularına kadar, yaşayan her varlığı nasıl doyurduğunu anlatır.

 

Kutsal Kitap

1 RAB kasırganın içinden Eyüpü şöyle yanıtladı:
2 ‹‹Bilgisizce sözlerle
Tasarımı karartan bu adam kim?
3 Şimdi erkek gibi kuşağını beline vur da,
Ben sorayım, sen anlat.
4 ‹‹Ben dünyanın temelini atarken sen neredeydin?
Anlıyorsan söyle.
5 Kim saptadı onun ölçülerini? Kuşkusuz biliyorsun!
Kim çekti ipi üzerine?
6 Neyin üstüne yapıldı temelleri?
Kim koydu köşe taşını,
7 Sabah yıldızları birlikte şarkı söylerken,
İlahi varlıklar sevinçle çığrışırken?
8 ‹‹Denizin ardından kapıları kim kapadı,
Ana rahminden fışkırdığı zaman;
9 Ona bulutları giysi,
Koyu karanlığı kundak yaptığım,
10 Sınırını koyduğum,
Kapılarıyla sürgülerini yerleştirdiğim,
11 ‹Buraya kadar gelip öteye geçmeyeceksin,
Gururlu dalgaların şurada duracak› dediğim zaman?
12 ‹‹Sen ömründe sabaha buyruk verdin mi,
Şafağa yerini gösterdin mi;
13 Yeryüzünün uçlarını tutsun,
Oradaki kötüler silkilip atılsın diye?
14 Mühür basılan balçık gibi biçim değiştirir yeryüzü,
Giysi kıvrımları gibi göze çarpar.
15 Kötülerin ışıkları alınır,
Kalkan kolları kırılır.
16 ‹‹Denizin kaynaklarına vardın mı,
Gezdin mi enginin diplerinde?
17 Ölüm kapıları sana gösterildi mi?
Gördün mü ölüm gölgesinin kapılarını?
18 Dünyanın genişliğini kavradın mı?
Anlat bana, bütün bunları biliyorsan.
19 ‹‹Işığın bulunduğu yerin yolu nerede?
Ya karanlık, onun yeri neresi?
20 Onları yerlerine götürebilir misin?
Evlerinin yolunu biliyor musun?
21 Bilmediğin şey yok zaten,
Çünkü onlarla aynı zamanda doğmuştun!
O kadar yaşlısın!
22 ‹‹Karın ambarlarına girdin mi,
Dolunun ambarlarını gördün mü?
23 Ben onları sıkıntılı günler için,
Kavga ve savaş günleri için saklıyorum.
24 Nerede ışığın dağıtıldığı,
Doğu rüzgarının yeryüzüne saçıldığı yere giden yol?
25 Kim sellere kanal,
Yıldırımlara yol açtı;
26 Kimsenin yaşamadığı toprakları,
İnsanın bulunmadığı çölü sulasın diye;
27 Kurak ve ıssız yeri doyursun,
Ot bitirsin diye?
28 Yağmurun babası var mı?
Çiy damlalarını kim yarattı?
29 Buz kimin rahminden çıktı?
Göklerden düşen kırağıyı kim doğurdu,
30 Sular taş gibi katılaşıp
Enginin yüzü donunca?
31 ‹‹Ülker yıldızlarını bağlayabilir misin?
Oryonun bağlarını çözebilir misin?
32 Mevsimlerinde çıkartabilir misin takımyıldızları?
Büyük ve Küçük Ayıya yol gösterebilir misin?
33 Biliyor musun göklerin yasalarını?
Tanrının yönetimini yeryüzünde kurabilir misin?
34 ‹‹Başına bol yağmur yağsın diye
Bulutlara sesini duyurabilir misin?
35 Varıp da, ‹Buradayız› desinler diye,
Şimşekleri gönderebilir misin?
36 Kim mısırturnasına bilgelik,
Horoza anlayış verdi? sezdikleri sanılırdı. Bu iki sözcük ‹‹yüreğimiz›› ve ‹‹aklımız›› anlamına da gelebilir.
37 Kimin bulutları sayacak bilgisi var?
Kim göklerin tulumlarını boşaltabilir,
38 Toprak sertleşip
Parçaları birbirine yapışınca?
39 ‹‹Dişi aslanlar için sen avlanabilir misin,
Genç aslanların karnını doyurabilir misin,
40 İnlerine sindikleri,
Çalılıkta pusuya yattıkları zaman?
41 Kuzguna yiyeceğini kim sağlıyor,
Yavruları Tanrı’ya feryat edip
Açlıktan kıvrandığı zaman?

1. Ridout, Job, s.210,211.

2. William Kelly tarafından Eleven Lectures on the Book of Job kitabından akta­rılmıştır, s.278.

3. Spurgeon, Morning and Evening, Devotion for March 21, Evening.

4. 36. ayet, 34-38 ayetlerindeki hava koşullarının olağanüstülüğü tartışma­sını yarıda kesiyor gibi göründüğünden, pek çok farklı çeviri önerilmiştir.