30:1-8 Söylemek üzüntü verse de, babaları toplum dışına atılmış genç adamlar tarafından küçümseniyordu. Eyüp bu gençlerin babalarını, sürüsünün köpeklerinin yanına koymaya tenezzül etmezdi. Çünkü güçleri tükenmiş, açlık ve yoksulluktan bitkin, akşamları çölde ıssız çorak yerlerde kök kemirerek karınlarını doyuran evsiz, toplumdan kovulmuş göçebelerdi. 30:9-15 İşte şimdi insanlığın bu döküntüleri Eyüp’ü aşağılamaktaydılar. Küçümsemelerini tanımlayan şu ifadelere dikkat edin: “Ağızlarına doladılar beni”, “Destan oldum dillerine”, “Benden tiksiniyorlar”, “Yüzüme tükürmekten çekinmiyorlar”, “ayaklarımı kaydırıyor, bana karşı rampalar kuruyorlar”, “Yolumu kesiyorlar” vb. Eyüp’ün onuru ve refahı bütünüyle yok olmuştu. 30:16-23 Acılar içinde işkence görüyordu. Kederden görünümü değişmiş, toza ve küle dönmüştü. Ölmeye hazırdı. Tanrı dualarını yanıtlamayacaktı. Zalimce ona karşı çıkıyor, savurup bir kenara atıyordu. Eyüp’ü öldürmek üzereydi. 30:24-31 Ölmekteyken kendisine dua eden birine, Tanrı elbette sıkıntı vermeyecekti. Eyüp başkalarına acımıştı, ama kendisine acıma gösterilmiyordu. Yoğun acısı yalnızlık ve reddedilmeyle şiddetlenmişti. Fiziksel ve duygusal durumu dehşete düşürüyordu. Eyüp gibi doğru bir adam neden çakallarla kardeş, baykuşlarla arkadaş olmak zorundaydı? |
Kutsal Kitap
1 ‹‹Ama şimdi, yaşı benden küçük olanlar |