2 Timoteos 2

B. Sabır Konusunda (2:1-13)  

2:1   Mesih İsa’da olan lütufla güçlenmek, O’nun lütfunun sağladığı güçten cesaret almak, O’na bağlandığımızda hak etmediğimiz halde bize verilen yetenek ile Rab’bin hizmetkârı olarak hizmet etmeye devam etmek demektir.

2:2   Timoteos yalnız kendisini güçlendirmekle kalmayacak, başkalarını da ruhsal olarak güçlendirecekti. Elçiden aldığı esinlenmiş öğretileri başkalarına iletmekle yükümlüydü. Pavlus kısa bir zaman sonra sahneden ayrılacaktı. Birçok tanık önünde imanla Timoteos’u eğitmişti. Timoteos da belki bir süre için hizmette bulunabilecekti, dolayısıyla onun da başkalarını eğitmesi gerekiyordu.

Bu ayet, elçilik yetkisinin kişiden kişiye geçtiğini ya da ruhban sınıfını haklı çıkarmaz. Bugün bazı topluluklarda uygulanan ruhban atanması konusuna da göndermede bulunmaz. Tersine Rab bizden, her zaman topluluğu geliştirecek, yeterli niteliklere sahip öğrenciler yetiştirmemizi ister.

Genellikle bu ayetle dört imanlı kuşağın bulunduğuna değinilir:

  1. Elçi Pavlus
  2. Timoteos ve tanıklar
  3. İmanlı kişiler
  4. Diğerleri

Bu ayet kişisel müjdeciliğin önemini vurgular. Eğer her bir imanlı üstüne düşen görevi yapsaydı, bir kuşak geçmeden tüm dünya müjdeyi duymuş olurdu. Ancak benlikten kaynaklanan arzular, diğer din ve görüşlerin yayılma mücadeleleri ve öteki bazı engeller yüzünden bu yalnızca teoride kalmaktadır. Yine de kesin olan bir şey vardır: Mesih inanlıları şu ana kadar yapılanların çok daha fazlasını yapabilirlerdi.

Timoteos’un gerçeği, güvenilir kişilere, yani güvenilir imanlılara emanet etmesi gerektiğine dikkat edin. Bu insanlar başkalarına öğretmeye yeterli kişiler de olmalıdır. Buradan da öğretme konusunda yeterliliğin öngörüldüğünü anlıyoruz.

2:3   Pavlus’un bu bölümde Timoteos’u tanımlamak için çok sayıda benzetme kullanıldığı öne sürülür.

  1. Oğul (1.ayet)
  2. Asker (3 ve 4.ayetler)
  3. Spor yarışmasına katılan (5.ayet)
  4. Çiftçi (6.ayet)
  5. İşçi (15.ayet)
  6. Kap (21.ayet)
  7. Kul (24.ayet).

Timoteos, Mesih İsa’nın iyi bir askeri olarak sıkıntıya göğüs germek 1 zorundaydı. (Pavlus’un çektiği sıkıntıların bir listesini 2.Korintliler 11:23-29’da bulabilirsiniz).

2:4   Bu ayetle görevinin başında olan bir asker tanımlanmaktadır. Üstelik bu asker bir çatışmanın içindedir. Böyle ciddi bir durum içinde olan hiçbir asker günlük yaşamla ilgili işlere karışmaz.

Bu, Rab’be hizmet eden kişilerin hiçbir zaman bu dünyanın işleriyle ilgilenmemesi gerektiği anlamına mı gelir? Kesinlikle hayır! Pavlus’un kendisi bir yandan müjdeyi duyurup topluluklar kurarken, bir yandan da çadırcılık işiyle uğraşıyordu. Kendi gereksinimini kendi elleriyle çalışıp kazanarak karşılıyordu.

Karışmaz sözcüğü özellikle vurgulanmıştır. Bir asker yaşamın sıradan işlerinin, var olma nedeni haline dönüşmesine izin vermemelidir. Örneğin yiyecek ve giyecek biriktirmeyi yaşamın temel amacı haline getirmemelidir. Tersine bu yaşamın işleri geri plana itilmeli, Mesih’e hizmet ise en önde gelmelidir. Kelly şöyle demektedir: “Sürekli günlük yaşamın meşguliyetleriyle uğraşarak, iyi niyetli biri olarak sıradan işler yaparak bu dünyadan göç etmekten vazgeçmektir.”2

Görevdeki bir asker komutanlıktan gelecek emirlere itaate hazır durumda bekler. Amacı kendisini askerliğe çağıranı hoşnut etmektir. İmanlı da Rab tarafından çağrılmıştır ve bizim O’na olan sevgimiz, dünyaya ışık olmayı sürdürmemizi sağlamalıdır.

2:5   Burada konu spor yarışmasına katılan kişiye yönelir. Böyle bir kişinin ödülü alması için yarışmanın kurallarına uyması gerekir. Mesih inancına hizmette de aynı durum söz konusudur. Birçok imanlı, Tanrı sözüne sadık kalmayı sürdüremediğinden bitirme çizgisine varmadan yarışma dışı kalmaktadır!

Mesih inancına hizmetle ilişkili kuralların bazıları neler olabilir?

  1. Mesih inanlısı bedenini köle edebilmelidir (1Ko.9:27).
  2. Dünyasal değil, ruhsal silahlarla mücadele etmelidir (2Ko.10:4).
  3. Ahlâklı bir yaşam sürmelidir.
  4. Didinmekten çok sabırlı olmayı bilmelidir.

Biri şöyle demiştir: “Boş zamanlarda Mesih inancına hizmet, temel bir çelişkidir. Bir insan tüm yaşamını, yaşamının her anını ve yönünü Mesih inancına uygun şekilde çaba göstermeye adamalıdır.”

2:6   Emek veren çiftçi üründen ilk payı alan kişi olmalıdır. Adil kurallar gereği ürünü ortaya çıkaran kişinin, ürünü paylaşmada önceliği vardır.

Bu, Rab’be olan hizmetinde cesaretini yitirdiği anlarda, Timoteos’u teşvik edecekti. Böyle bir çaba ödülsüz kalmayacaktır. O gün geldiğinde ürünü paylaşan birçok kişi olacak, ancak Timoteos’un sevgi dolu hizmetinin fark edilmemesi mümkün olmayacaktır. Gerçekten de o kendi çabasının ürününden ilk payı alan kişi olacaktır.

2:7   Mesih inancına hizmette, bu üç örnekten (asker, yarışmacı, çiftçi) daha fazla özellik mevcuttur. Timoteos’a bunları derin düşünmesi öğütlenir. Böyle yaparsa Pavlus’un da dilediği 3 gibi, Rab ona her konuda anlayış verecektir. Mesih inancına hizmetin savaşa, spor yarışmalarına ve çiftçiliğe benzediğini fark edecektir. Bu uğraşıların her birinin kendine ait sorumlulukları ve ödülleri vardır.

2:8   Elçi, bu noktada genç Timoteos’u teşvik edici sözlerinin doruğuna çıkmaktadır. Rab İsa’yı örnek olarak gösterir, ki bundan daha üstün bir örnek olamaz. O’nun yaşamı yücelikle son bulan bir acı çekme örneğidir. Yaydığım Müjde’de açıklandığı gibi, Davut’un soyundan olup ölümden dirilmiş olan İsa Mesih’i anımsa. Timoteos’un, Rab İsa hakkındaki bazı şeyleri değil, O’nun ölümden dirilmiş olduğunu anımsaması gerekiyordu.

Bir anlamda bu ayet Pavlus’un duyurduğu Müjde’nin kısa bir özetiydi. Asıl Müjde, Kurtarıcı’nın dirilişidir. Hiebert bu konuda şöyle der: “Timoteos’a vurgulanmak istenen, çarmıha gerilmiş İsa değil, dirilmiş olan Rab’dir.”4

Davut’un soyundan ifadesi, İsa’nın Mesih olduğunun, Davut’un soyundan geldiğinin ve Tanrı’nın Mesih ile ilgili vaatlerinin gerçekleştiğinin basit bir anlatımıdır.

Kurtarıcı’nın kişiliği ve yapmış olduğu iş, O’na hizmet etmek isteyen herkesin daima anımsaması gereken önemli bir noktadır. Özellikle acı çeken ve ölüm tehlikeleri içinde bulunan kişiler, Rab İsa’nın kendisinin bile çarmıhta acı çekip üç gün sonra mezardan dirilerek cennetin görkemine yükseldiğini anımsarlarsa cesaret bulurlar.

2:9   Pavlus 8.ayette açıklanan Müjde’nin duyurulması uğruna Roma’da hapse atılmıştı. Ona kötülük yapan bir suçlu gibi bakılıyordu. Cesaretini kıracak çok şey vardı. Roma hükümetinin onu öldürme isteğinin yanı sıra, imanlı arkadaşlarından bazıları da ondan uzaklaşmıştı.

Tüm bu üzücü durumlara karşın Pavlus’un mutlu ruhu hapishane duvarlarının çok ötesine yükselir. Tanrı’nın sözünün zincire vurulmuş olmadığını anladığında kendi sıkıntısını unutmaktadır. Lenski’nin yorumu şöyledir: “Elçinin canlı sesi belki kendi kanı içinde boğulmaktadır, ancak Rab’bin onun aracılığıyla söyledikleri halen daha tüm evrende yankılanmaktadır.” Dünyanın tüm güçleri birleşse, yağmur ve karın düşmesini engelleyemedikleri gibi (Yşa.55.10:11), Tanrı sözünün yayılmasını da engelleyemezler.

Harvey bu konuda şöyle der:

Savunucular hapse atılsalar da, öldürülseler de Müjde karşı konulmaz, kutsal bir enerjiyle zaferli ilerleyişini sürdürmektedir. İnsanlar ölüyorlar, ancak Mesih ve Müjdesi çağlar boyunca, görkemli bir şekilde yaşamaya devam ediyor.”5

2:10   Pavlus Müjde’nin karşı konulmaz doğasından ötürü seçilmişler uğruna her şeye dayanıyordu. Seçilmiş olanlar Tanrı tarafından sonsuz kurtuluş için seçilenlerdir. Kutsal Kitap Tanrı’nın bazı kişileri kurtulmak üzere seçtiğini öğretiyorsa da, hiçbir yerde bazılarını da mahvetmek üzere seçtiğini söylemez. Kurtulanlar Tanrı’nın yüce lütfu sayesinde kurtulmaktadır. Mahvolanlar ise kendi seçimleri sonucunda mahvolmaktadır.

Seçme öğretisi konusunda kimsenin Tanrı’yla çekişmemesi gerekir. Böyle bir öğreti yalnızca Tanrı’ya Tanrı olma, sevgi, lütuf, adalet ve doğrulukla davranan Yüce Güç olma izni vermiş olur. O asla yanlış ve acımasız bir şey yapmaz, tersine hiç hak edilmeyen durumlarda bile iyiliğini gösterir.

Elçi, Müjde için katlandığı acılar sayesinde insanların kurtulup Rab’be geldiklerinin ve bu insanların bir gün Mesih İsa ile sonsuz yüceliğe ortak olacaklarının farkındaydı. Tanrı’nın lütfuyla kurtulup İsa Mesih’le birlikte yüceltilen günahlıların durumu, Pavlus’a tüm dertlere dayanabilmesi için güç veriyordu. Anwoth kentinde hizmet eden Rutherford’un şu sözlerini de hatırlatmadan geçemiyoruz:6

Ah! Tek bir can bile Anwoth’dan
görürsem Tanrı’nın sağında,
cennetim ikiye katlanır
İmmanuel’in diyarında.

2:11   Bazıları 11-13.ayetlerin ilk zamanlarda yazılmış bir Hıristiyan ilahisinden alındığını düşünür. Öyle ya da değil, insan ile Rab İsa Mesih arasındaki ilişkiye yönelik kesin bazı ilkeleri ortaya koymaktadır. Hiebert bunu şöyle açıklamaktadır: “Bu etkili sözlerin altında yatan temel gerçek, Mesih’e olan imanın imanlıyı her konuda O’na bağlı hale getirmesi ve inanmayanı da tümüyle ondan ayırmasıdır.”7Burada geçen güvenilir söz ifadesini Pavlus, Timoteos’a yazdığı mektuplarda dördüncü kez kullanmıştır.

Birinci ilke, eğer Mesih’le birlikte öldüysek, O’nunla birlikte yaşayacağımız ilkesidir. Bu, her imanlı için geçerlidir. O’na kurtarıcımız olarak iman ettiğimiz anda, O’nunla birlikte ruhsal anlamda ölmüş oluruz. Aynı şekilde onunla birlikte gömülüp ölümden diriliriz. Mesih bizim yerimize, temsilcimiz olarak ölmüştür. Günahlarımız yüzünden bizim ölmüş olmamız gerekirken, Mesih bizim yerimize ölmüştür. Tanrı böylece bizim de O’nunla birlikte öldüğümüzü ve cennette de O’nunla birlikte yaşayacağımızı kabul etmektedir.

Bu ayet Mesih uğruna şehit olanlar için de geçerlidir. Bu şekilde ölümde O’nu izleyenler, aynı şekilde dirilişte de O’nu izleyeceklerdir.

2:12   Dayanırsak Mesih’le birlikte egemenlik süreceğiz ifadesi bir anlamda tüm Mesih inanlıları için geçerlidir. Gerçek imanda her zaman dayanma özelliği vardır ve bu anlamda da tüm imanlılar dayanmaktadır.

Ancak herkesin Mesih’le birlikte aynı derecede egemenlik sürmeyeceği de bilinmelidir. O egemenlik sürmek üzere yeryüzüne geldiğinde kutsalları da O’nunla birlikte gelip yönetime katılacaktır. Ancak katılma miktarı o kişinin yaşarken gösterdiği sadakate göre belirlenecektir.

Mesih’i inkâr edenler, Mesih tarafından inkâr edilecektir. Burada kastedilen, Petrus gibi zor bir durumda kalınca geçici olarak Kurtarıcı’yı inkâr etme değil, kalıcı ve kesin bir şekilde inkâr etmedir. Mesih inanlısı olmayan birini, hiçbir zaman Rab İsa’yı imanla kucaklamamış olan kişi diye tanımlamak mümkündür. Böyle kişiler o günde, ne kadar dindar ifadeler kullanmış olurlarsa olsunlar, Rab tarafından inkâr edilecektir.

2:13   Bu ayet aynı zamanda iman etmemiş kişileri de tanımlar. Dinsdale Young şöyle bir açıklama yapar: “Tanrı, Kendisiyle çelişkiye düşmez. İman edenle etmeyene aynı şekilde davranması O’nun karakterine uymaz. Biz ne olursak olalım, O daima adildir.”8

Bu sözler hiçbir zaman Tanrı’nın, sadakatinden dolayı iman etmeyenleri de onaylayacağını gösterir nitelikte değildir. Böyle bir şey söz konusu bile olamaz. İnsanlar inanmıyorlarsa, O kendi özüne sadık kalır ve onlara hak ettikleri şekilde davranır. Van Oosterzee’nin dediği gibi, “Tanrı, vaatlerinde olduğu gibi uyarılarında da sadıktır.”9

III. SAPKINLIKLARA KARŞI SADAKAT (2:14 – 4:8)

A. Gerçek Hıristiyanlığa Sadık Kalmak (2:14-26)

2:14   Timoteos’un bu konuları, yani 11-13.ayetlerde bulunan noktaları imanlılara anımsatması gerekmektedir. Ancak onları derken Pavlus kimleri kastetmektedir? Herhalde geniş anlamda Timoteos’u işitenler, dar anlamda ise yanlış öğreti yayanlar kastedilmektedir. Ayetin diğer ifadelerinden de bu anlaşılır. Dinleyenler söz konusu olduğuna göre, anlatan ya da vaaz eden kişiler de vardı; bu kişiler kelime kavgaları çıkarmamaları için uyarılıyor. Büyük olasılıkla Efes’te, bazı sözcüklerin teknik anlamları konusunda tartışma yaratanlar vardı. İnsanlara Tanrı sözünün gerçeğini öğretmek yerine kendilerini dinleyenlerin inançlarını zedeliyorlardı.

Dinsdale Young bu konuda şöyle bir uyarı yapar:

Hiçbir önem taşımayan sorulara dalarak teolojik sürtüşmelere yol açmak çok kolaydır. Yaşam, beyni ve yüreği karakter gelişimine katkısı olmayacak şeylerle meşgul edecek kadar uzun değildir. Dünya Müjde’yi beklemekteyken, yanlış öğretilerle uğraşmak ya da boş gezmek son derece yanlıştır. Temel gerçeklere sadık kalınmalıdır. Ayrıntılar değil, öz vurgulanmalıdır. Panik halindeki insanlar gibi ana yolu bırakıp yan yollara sapmayalım.10

2:15   Timoteos’un kendini Tanrı’ya makbul ve alnı ak bir işçi olarak sunmaya gayret etmesi gereklidir. Alnı ak bir işçi olmak için uğraş vermelidir. Bunu da gerçeğin bildirisini doğru kullanarak yapabilirdi. Bunun anlamı da, Kutsal Yazılar’ı “kurala uygun bir şekilde” yorumlamak ya da Alford’un dediği gibi, “gerçeği, hata yapmadan, sadık kalarak”11ifade etmektir.

2:16   Bayağı ve boş sözler; kötü, işe yaramaz, saygısız öğretilerdir. Bunlar Tanrı’nın halkına yararlı değildir ve sakınılmalıdır. Timoteos’a önerilen, bu öğretilerle savaşması değil, onlara tenezzül bile etmemesi, ilgi göstermemesidir.

Bu gevezelerin ciddiye alınacak tek yönü, hiçbir zaman aynı yerde kalmamalarıdır. Her zaman tanrısızlıkta ileri giderler. Yapılan her çeşit yanlışta bu böyledir. Yanlış öğreti yayanlar sürekli ona eklemek zorundadırlar. Bu da sahte dinsel sistemlerin neden sürekli yeni öğretiler ve düşünceler ürettiklerini açıklar. Bu yanlış öğretiler arttıkça tanrısızlığın da artacağını söylemeye gerek bile yoktur.

2:17   Sahte öğretilerin yayılışı kangrene benzetilir. Bu hastalığın bedende nasıl hızla yayılıp dokuları harap ettiğini çoğumuz bilir.

Kangren ile kanser sözcük olarak çok farklı değildir.12Kangrende dokunun, kendini besleyen damarlarla ilişkisinin kesilmesi sonucu ölmesi söz konusudur.

Yeni Antlaşma’nın başka bir yerinde kötü öğretiler, yayılmasına izin verildiğinde, yiyeceğin tamamını etkileyen mayaya benzetilir.

Burada, öğretileri yerel topluluğa zarar veren iki kişinin adından söz edilir, Himeneos ve Filitos. Gerçeği doğru şekilde öğretmediklerinden Tanrı’nın utanç listesindeki yerlerini almışlardır.

2:18   Sahte öğretileri burada açıklanır. İnsanlara dirilişin olup bittiğini anlatıyorlardı. Belki de, bir kimse kurtuluşa kavuşup Mesih’le birlikte yeni bir yaşama başladığında, o kişinin dirilmiş olduğunu kastediyorlardı. Başka bir deyişle dirilişi ruhsal hale sokuyor ve mezardan bedenle birlikte dirilme düşüncesiyle alay ediyorlardı. Pavlus bunu, İsa Mesih inancını tehdit eden bir konu olarak görüyordu.

Hamilton Smith şunları söyler:

Diriliş olup bitmişse hayattaki imanlılar da son noktaya gelmiş demektir. Kilise Rab’bin gelişini beklemeyi bırakır, göksel tasarının gerçeğinden uzaklaşır, sabırlı ve farklı olma özelliğini yitirir. Göksel niteliğini yitiren topluluk da dünyanın yönetimi ve düzeni içinde bir sistem haline gelmiş olur.13

Bu kişiler bazılarının imanını altüst ederek hiç de istemeden Tanrı’nın sonsuza dek kalacak kitabında yerlerini almış oldular.

2:19   Pavlus, Himeneos ve Filitos ile onların sahte öğretilerini düşününce, topluluğu karanlık günlerin beklediğini yeniden görüyor. İmanlı olmayan kişiler yerel topluluğa kabul edilmiştir. Ruhsal yaşam o kadar zayıflamıştır ki, gerçek imanlıları diğerlerinden ayırmak olanaksız hale gelmiştir. İmanlılar topluluğu kamakarışık bir hale gelmiştir ve sonuçta da yıkıma sürüklenmektedir.

Pavlus böyle bir durumda Tanrı’nın attığı sağlam temeli düşünüp rahatlıyor. Yeni toplulukta ne tür bozulma olursa olsun Tanrı, kendi kurduğu topluluğun devam etmesini de sağlayacaktır.

Tanrı’nın attığı sağlam temel ifadesiyle neyin kastedildiği konusunda değişik açıklamalar ileri sürülmüştür. Kimi gerçek imanlılar topluluğunun, kimileri de Tanrı’nın sözünün, Mesih inancının ya da seçilmiş olma öğretisinin kastedildiği kanısındadır. Tanrı’nın attığı sağlam temel ifadesiyle Rab’bin yaptığı her şeyin kastedildiği açık değil midir? Eğer O sözünü yaymak istiyorsa hiçbir şey buna engel olamaz. Hamilton Smith şöyle demektedir: “İnsanoğlunun yapacağı hiçbir hata Tanrı’nın attığı temeli yıkamaz ya da O’nu başladığı işi bitirmekten alıkoyamaz… Rab’be ait olanlar yığınların içinde göze batmasalar da sonuçta mahvolmayacaklardır.”14

Tanrı’nın attığı sağlam temelin iki mührü vardır. Tanrısal ve insansal iki yönü mevcuttur. Tanrısal yönden Rab kendine ait olanları bilmektedir. Bilmektedir sözcüğü, yalnızca tanıma anlamında değil, aynı zamanda onları kabul ettiği ve hoşnut olduğu anlamındadır. Lensky şöyle der: “Rab onları geliştiren ve etkin kılan bir sevgiyle sever.”15 Mührün insansal yönü ise, Rab’bin16 adını anan herkes kötülükten uzak dursun ifadesinde belirtilmektedir. Yani Mesih inanlısı olduğunu söyleyenler, Tanrı’ya yakışan, kutsal bir yaşam sürerek bunu kanıtlayabilirler. Gerçek bir imanlının doğru olmayan şeylerle hiçbir ilişkisi olmamalıdır.

Mühür, sahip olmayı ve güvenceyi simgeleyen bir işarettir. Dolayısıyla Tanrı’nın attığı sağlam temelin mührü, gerçek imanlıların sahibinin O olduğunu göstermektedir. Mühür, iman edenlerin, yeni yaşamlarının gerçek olduğunu kötülükten ayrılmak suretiyle kanıtlayacaklarını garanti etmektedir.

2:20   Burada büyük ev ile tüm Mesih inanlılarının kastedildiğini anlıyoruz. Hıristiyanlık aleminde, yeniden doğmuş gerçek imanlılar olduğu gibi, yalnızca ismen inanlılar da vardır.

Dolayısıyla altın ve gümüş kaplar ifadesi, gerçek imanlıları kastediyor olabilir.

Tahta ve toprak kaplar ifadesi ise genel olarak yalnızca imanlı olmayanları değil, kötü işler yapanları ve Himeneos ve Filitos gibi yanlış öğreti yayanları da kastetmektedir (17.ayet).

Bu kaplarla ilgili bazı noktalar önemlidir. Birincisi, kapların yapılmış oldukları maddeler arasında belirgin bir farklılık söz konusudur. İkincisi, kullanıldıkları yerler arasında farklar vardır. Son olarak da, sonuçta ne yapılacakları konusunda farklar göze çarpar. Tahta ve toprak kaplar bir süre sonra atılırken, gümüş ve altın kaplar saklanmaktadır.

Kimi onurlu, kimi bayağı iş için ifadesi çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. Kimileri, bayağı iş ifadesinin, onuru az, sıradan bir işi kastettiğini söyler. Bu durumda tüm kaplar gerçek imanlıları kastetmekte ve bazılarının yüksek, bazılarının da sıradan amaçlar için kullanıldığını ifade etmektedir. Kimileri de onurlu iş için kullanılan kapların Pavlus ve Timoteos gibi kişilere, bayağı iş için kullanılanların ise Himeneos ve Filitos gibilerine göndermede bulunduğunu düşünürler.

2:21   Bu ayetin yorumu, eski çeviride, “Eğer bir kimse bu şeylerden kendini temizlerse” diye geçtiği için, bu şeyler ile neyin kastedildiği tartışılır.

Bu şeyler, bayağı işler için kullanılan tahta ve toprak kapları mı kastetmektedir? Yoksa daha önce değinilen sahte öğretişleri mi? Ya da genel olarak yeni çevirideki “bayağı işleri” mi?

Bu şeyler ile kastedilenin, bayağı iş için kullanılan kaplar olması daha mantıklı gözükmektedir. Timoteos’a, kötülük yapanlardan ve özellikle de Pavlus’un sözünü ettiği Himeneos ve Filitos gibi sahte öğretmenlerden uzak durması söyleniyor.

Timoteos’a ne topluluğu bırakması, ne de Mesih inancını terk etmesi söylenir. Burada söz konusu olan kötülük yapanlardan ve sahte öğretişlerden uzak durmaktır.

Kişi kötü olan şeylerden uzak durduğunda onurlu amaçlara uygun bir kap olacaktır. Tanrı, kutsal işler için ancak temiz olan kapları kullanabilir. Yeşaya 52:11’de şöyle okuyoruz: “…Oradan çıkıp temizlenin, ey RAB’be tapınma araçlarını taşıyan sizler!” Kişi böyle bir Tanrı’nın hizmetkârı olmak için kötülükten ayrılmış olacağından, kutsal kılınmış da olacaktır. Ayrıca Rab’bi seven herkesin istediği gibi, efendisine yararlı bir konuma gelecektir. Son olarak da her iyi işe hazır, yani efendisi ne zaman isterse kullanılmaya hazır bir durumda olacaktır.

2:22   Timoteos’tan yalnızca günahkar ve kötü kişilerden uzak durmakla kalmayıp bedensel arzulardan da kaçması isteniyor. Gençlik arzuları ile kastedilen, yalnızca fiziksel istekler değil, aynı zamanda para, şöhret ve diğer zevklerdir. Hatta gururu, inatçılığı, hafifliği ve sabırsızlığı da içerebilir. Daha önce de söz ettiğimiz gibi, Timoteos o sıralarda otuz beş yaşlarındaydı. Dolayısıyla gençlik arzuları yalnızca ergenlik dönemindeki birinin istekleri olmayıp Rab’bin genç hizmetkârlarını doğru ve pak olan yoldan saptırabilecek her türlü kutsal olmayan arzuyu içerebilir.

Timoteos’un hem gençlik arzularından kaçması, hem de bazı niteliklerin ardından koşması gerekiyordu. Olumlu ve olumsuz bir arada sunuluyor.

Doğruluğun ardınca koşması gerekiyordu. Yani çevresindeki iman etmiş ya da etmemiş kişilerle olan ilişkilerinde dürüst ve adil olması gerekliydi.

İman, sadakat ya da tam güven anlamına gelebilir. Ayrıca her zaman Rab’be bağlı olmayı da içerebilir. Hiebert şöyle bir tanımlama yapar: “Tanrı’ya içten ve tam bir güven duyma.”17

Sevgi, yalnızca Tanrı sevgisi olarak sınırlanamaz. Kardeşlerimizi ve iman etmemiş tüm insanları da içerir. Sevgi her zaman diğerlerini düşünür, özünde bencil olamaz.

Esenlik, uyum ve uyuşabilmeyi anlatır. Bu erdemleri izlemesi gerekenler temiz yürekle Rab’be yakaranlardır.

Timoteos 21.ayetteki gibi kötülük yapanlardan uzak durması için uyarılmakta ve Rab’bin önünde temiz bir yaşam süren Mesih inanlılarıyla birlikte olması gerektiği öğretilmektedir. Hıristiyanlığın erdemlerini tek başına izlemeyip toplulukta bir üye olarak yerini alacak ve topluluğun yararı için arkadaşlarıyla birlikte çalışacaktır.

2:23   Timoteos, Rab’be hizmetinde sık sık önemsiz ve akılsızca sorularla karşılaşacaktı. Bu tür sorular cahil, bilgisiz kafalardan çıkar ve hiçbir yarar sağlamaz. Böyle tartışmalara girilmemelidir, çünkü bunlar yalnızca kavga doğurur. Elbette bu sorular Mesih inancının temelleriyle ilgisi olmayan ve yalnızca kafa karıştırıp zaman harcatan türdeki sorulardır.

2:24   Rab’bin kulu ifadesi Rab’bin kölesi gibi bir anlama gelmektedir. Yumuşak başlılık ve sabrın teşvik edildiği bir ayette böyle bir ifadenin kullanılması uygundur.

Rab’bin kulu gerçeği savunmalıdır, ancak kavgacı olmamalıdır. Herkese karşı sevecen olmalı ve insanlara, tartışmayı kazanmak değil, öğretici olmak amacıyla yaklaşmalıdır. Anlayışı kıt olanlara ve hatta Tanrı sözünün gerçeğini kabul etmeyenlere bile sabır göstermelidir.

2:25   Rab’bin kulu kendisine karşı olanlara yumuşak huyla yaklaşmalıdır. Tanrı sözüne boyun eğmeyi reddeden kişi kendi canına zarar verir. Böyle kişiler, kendi düşüncelerinin Kutsal Kitap’a uygun olduğunu sanıp yanlış yolda devam etmesinler diye düzeltilmelidirler.

Gerçeği anlamaları için Tanrı belki onlara bir tövbe yolu açar. İlk bakışta Tanrı’nın bu insanlara tövbe yolu açmaya pek istekli gözükmediği düşünülebilir. Ancak bu doğru değildir. Tanrı, Kendisine tövbe ve pişmanlıkla gelecek olan herkesi bağışlamaya hazır beklemektedir. Tanrı, tövbe edene kapısını kapatmaz, ancak çoğu zaman insanlar hatalı olduklarını kabul etmezler.

2:26   Rab’bin kulu bu kişilerle öyle ilgilenmelidir ki, onlar ayılabilsinler ve İblis’in tuzağından kurtulabilsinler. Çünkü onlar İblis tarafından isteğini yerine getirmeleri için tutsak edilmiş, adeta zehirlenmiş durumdadırlar.

 

Kutsal Kitap

1 Oğlum, Mesih İsa’da olan lütufla güçlen.
2 Birçok tanık önünde benden işittiğin sözleri, başkalarına da öğretmeye yeterli olacak güvenilir kişilere emanet et.
3 Mesih İsa’nın iyi bir askeri olarak benimle birlikte sıkıntıya göğüs ger.
4 Askerlik yapan kişi günlük yaşamla ilgili işlere karışmaz; kendisini askerliğe çağıranı hoşnut etmeye çalışır.
5 Bunun gibi, spor yarışmasına katılan kişi de kurallar uyarınca yarışmazsa zafer tacını giyemez.
6 Emek veren çiftçi üründen ilk payı alan kişi olmalıdır.
7 Dediklerimi iyi düşün. Rab sana her konuda anlayış verecektir.
8 Yaydığım Müjde’de açıklandığı gibi, Davut’un soyundan olup ölümden dirilmiş olan İsa Mesih’i anımsa.
9 Bu Müjde uğruna bir suçlu gibi zincire vurulmaya kadar varan sıkıntılara katlanıyorum. Ama Tanrı’nın sözü zincire vurulmuş değildir.
10 Bunun içindir ki, seçilmişler uğruna her şeye dayanıyorum. Öyle ki, onlar da sonsuz yüceliğin yanısıra Mesih İsa’da olan kurtuluşa kavuşsunlar.
11 Şu güvenilir bir sözdür: “O’nunla birlikte öldüysek, O’nunla birlikte yaşayacağız.
12 Dayanırsak, O’nunla birlikte egemenlik süreceğiz. O’nu inkâr edersek, O da bizi inkâr edecek.
13 Biz sadık kalmasak da, O sadık kalacak. Çünkü kendi özüne aykırı davranamaz.”
14 Bu konuları imanlılara anımsat. Dinleyenleri felakete sürüklemekten başka yararı olmayan kelime kavgaları çıkarmamaları için onları Tanrı’nın önünde uyar.
15 Kendini Tanrı’ya makbul, gerçeğin bildirisini doğru kullanan, alnı ak bir işçi olarak sunmaya gayret et.
16 Bayağı, boş sözlerden sakın. Çünkü bunlara dalanlar tanrısızlıkta daha da ileri gidecekler.
17 Sözleri kangren gibi yayılacak. Himeneos’la Filitos bunlardandır.
18 Diriliş olup bitti diyerek gerçek yoldan saptılar. Şimdi de bazılarının imanını altüst ediyorlar.
19 Ne var ki, Tanrı’nın attığı sağlam temel, “Rab kendine ait olanları bilir” ve “Rab’bin adını anan herkes kötülükten uzak dursun” sözleriyle mühürlenmiş olarak duruyor.
20 Büyük bir evde yalnız altın ve gümüş kaplar bulunmaz; tahta ve toprak kaplar da vardır. Kimi onurlu, kimi bayağı iş için kullanılır.
21 Bunun gibi, kişi de kendini bayağı işlerden arıtırsa, onurlu amaçlara uygun, kutsal kılınmış, efendisine yararlı, her iyi işe hazır bir kap olur.
22 Gençlik arzularından kaç. Temiz yürekle Rab’be yakaranlarla birlikte doğruluğun, imanın, sevginin ve esenliğin ardından koş.
23 Saçma, cahilce tartışmalara girmeyi reddet. Bunların kavga doğurduğunu bilirsin.
24 Rab’bin kulu kavgacı olmamalı. Tersine, herkese şefkatle davranmalı, öğretme yeteneği olmalı, haksızlıklara sabırla dayanmalıdır.
25 Kendisine karşı olanları yumuşak huyla yola getirmeli. Gerçeği anlamaları için Tanrı belki onlara bir tövbe yolu açar.
26 Böylelikle ayılabilir, isteğini yerine getirmeleri için kendilerini tutsak eden İblis’in tuzağından kurtulabilirler.

1. Bazı metinlerde “Benimle birlikte” yerine, “Ortak ol, paylaş” diye geçer.

2. William Kelly, An Exposition of the Two Epistles to Timothy,sf.213.

3. Bazı metinlerde “Rab size verecektir” yerine, “Rab size versin” diye geçer.

4. Hiebert, Second Timothy, sf.59.

5. Harvey, daha fazla bilgi mevcut değildir.

6.“İmmanuel’in diyarı” adlı ilahi Anne Ross Cousin tarafından yazılmıştır, an­cak Samuel Rutherford’un ifade tarzının kullanıldığı söylenir.

7. Hiebert, Second Timothy, sf.62.

8. Dinsdale T. Young, Unfamiliar Text, sf.253.

9. J. J. Van Oosterzee, “Pastoral Mektuplar” Lange’sCommentary on the HolyScriptures, XI:95.

10. Dinsdale T. Young, The Enthusiasm of God, sf.154

11. Henry Alford, The Greek Testament, III:384.

12. Grekçesi gangraina’dır.

13. Hamilton Smith, The Second Epistle to Timothy, sf.26.

14. Smith, A.g.e.

15. R.C.H Lenski, The Interpretation of St. Paul’s Epistles to the Colassians, to the Thessalonians, to Timothy, to Titus and to Philemon, sf.804.

16.Grekçe’deki bazı metinlerde “Rab’bin adı” yerine “Mesih’in adı” sözcüğü geç­mektedir.

17. Hiebert, Second Timothy, sf.76.