2:1 Bu ayet 1’inci bölümün son iki ayetinin devamıdır. Pavlus, Korint’e gitmemesinin nedenini açıklamaya devam eder: Onları azarlayarak kederlenmelerine sebep olmak istemiyordu. “Size tekrar keder dolu bir ziyaret yapmamaya karar verdim” sözleri Elçilerin İşleri 18:1-17’de kaydedilen ilk ziyaretten sonra acı ve keder dolu bir ziyaret yapmış olduğu anlamına gelir. Aradaki bu ziyaret 2.Korintliler 12:14; 13:1’de de ima edilir. 2:2 Elçi, Korint’e onları azarlayarak gelirse, onları elbette ki kederlendirecekti. Bu durumda o da kederlenecekti, çünkü onlar, ona sevinç verecek kişilerdi. Ryrie, “Sizi incitirsem, beni sevindirecek kim kalır? Bu bir teselli olmaz” der. 2:3 Elçi Pavlus, bireysel bir ziyaretle ortak bir kedere neden olmaktansa, mektup yazmaya karar verdi. Ümidi, bu mektubun istenilen sonucu vermesi, yani Korintliler’in günah işleyen kardeşi disiplin etmeleri ve Pavlus’un çok sevdiği bu kişilere yapacağı ziyaretin bu tür gerginliklerle gölgelenmemesiydi. 3’üncü ayetin ilk kısmında belirtilen mektup Pavlus’un Korintliler’e yazdığı Birinci Mektubu mu yoksa bu gün mevcut olmayan başka bir mektubu mu ima ediyor? Birçokları, 4’üncü ayetteki betimlemeden dolayı bunun Korintliler olmadığına inanır; çünkü bu mektup büyük bir sıkıntı ve yürek acısıyla, gözyaşları içinde yazılmıştır. Bazı araştırmacılar da buradaki betimlemenin Birinci Mektuba uyduğunu düşünür. Pavlus’un Korintliler’e artık mevcut olmayan, üslubu sert bir mektup yazmış olması mümkündür. Büyük olasılıkla mektubu keder dolu bir ziyaretten sonra yazdı (2Ko.2:1) ve Titus’u o mektubu iletmekle görevlendirdi. Böyle bir mektuba 2:4, 9; 7:8, 12’de de değiniliyor olabilir. Hangi görüş doğru olursa olsun 3’üncü ayetteki görüş, ziyaretinde onu sevindirmesi gerekenleri o da kederlendirmeyecektir. Pavlus’un kendisine sevinç veren şeylerin onlara da sevinç vereceğine dair güveni vardır. Bu, disiplin sorununun tanrısal bir biçimde halledilmesinin her iki tarafın da sevinmesiyle sonuçlanacağı anlamına gelir. 2:4 Bu ayette koyunları için kaygı duyan çobanın duygularını paylaşabiliriz. Pavlus, Korint’te iki kilisede günaha hoşgörü gösterilmiş olmasından dolayı büyük bir acı duyar. Öyle ki, onda büyük bir sıkıntı ve yürek acısı yaratıp yanaklarından keder dolu gözyaşlarının akmasına neden olmuştur. Pavlus’un, Korintliler’den çok, Korint’teki günahtan etkilendiği açıkça ortadadır. Bu mektubu, onları incitmek için yazılmış bir mektup olarak değil, Pavlus’un onlara olan sevgisinin bir kanıtı olarak yorumlamak gerekir. Mektup yazarak onlara bu duruma bir çare bulacak kadar zaman vermeyi ve böylece de daha sonra yapacağı ziyaretin sevinç dolu olmasını ümit ediyordu. “Dost acı söyler.” Tanrısal bir tutumla bize verilen öğüt ve uyarı karşısında gücenmemeliyiz. Aksine, bunu yapan kişinin bizimle gerçekten ilgilendiğini anlamalıyız. Doğru azarın Rab’den olduğu düşünülmeli ve bunun için minnet duyulmalıdır. 2:5 Elçi 5-11 ayetlerinde sorun yaratan olayı doğrudan ifade eder. Gösterdiği sevecenliğe ve düşünceli tavra dikkat edin. Bir kere bile işlenen suçtan ve suçludan söz etmez. “Eğer bir kişi bir diğerini kederlendirdiyse” ifadesi 1.Korintliler 5:1’deki babasının karısını almış adamı ya da toplulukta sıkıntı yaratan başka birini betimler. Birincisinden söz ettiğini varsayacağız. Pavlus, bunu kendisine karşı yapılmış kişisel bir suç olarak görmedi. Bir derece, bütün inanlıları kederlendirmiş oldu. 2:6 Korint’teki inanlılar suçluya karşı disiplin uygulanması konusunda hemfikirdiler. Görünüşe göre o kişiyi kiliseden uzaklaştırmışlardı. Bunun sonucunda o da tamamen tövbe edip Rab’be geri dönmüştü. Pavlus şimdi de Korintliler’e onun çektiği cezanın yeterli olduğunu söylüyor. Gereksiz yere bunu uzatmamalılar. Ayette, çoğunluğun verdiği ceza ifadesi göze çarpar. Kimi bunun çoğunluk olduğuna inanırken, kimi de disiplin edilenin dışında herkes anlamında olduğunda ısrar eder. İkinci düşünceyi savunanlar, toplulukla ilgili konularda çoğunluk kararının yeterli olduğunu yadsırlar. Tanrı’nın Ruhu’nun çalıştığı yerde aynı fikrin olması gerektiğini söylerler. 2:7,8 Şimdi o kişi tamamen tövbe etmiş olduğu için Korintliler’in onu kiliselerine kabul ederek bağışlamaları ve yüreklendirmeye çalışmaları gerekir. Bunu yapmadıkları takdirde onun aşırı kedere boğulması, yani bağışlanmışlığından şüpheye düşüp devamlı bir ümitsizlik içinde kalması tehlikesi vardır. Korintliler onu sevinç ve şefkatle aralarına kabul ederek ona olan sevgilerini yenileyebilirlerdi. 2:9 Pavlus birinci mektubu yazarak kutsalları sınamıştı. İşte burada onların, Elçi Pavlus aracılığıyla kendilerine verilen Rab’bin sözünü dinleyip dinlemediklerini gösterecekleri bir fırsat vardı. Pavlus, o kişiyi kiliseden uzaklaştırmalarını öğütlemişti. Bunu yaparak söz dinler olduklarını kanıtladılar. Pavlus, onlara şimdi bir adım daha atmalarını, yani onu tekrar kabul etmelerini söylüyor. 2:10 Phillips 10’uncu ayeti şöyle sadeleştirir: “Sizin bağışlayacağınız bir kişiyi bağışlayacağımdan emin olun. Şimdiye kadar bağışlamam gereken şeyi Mesih’in önünde bağışlıyorum.” Pavlus, kutsalların tövbe eden suçluyu bağışlarken tamamen onlarla birlikte olduğunu bilmelerini istiyor. Bağışlaması gereken bir şey varsa, bunu Korintliler için Mesih’in önünde bağışlar. Bu mektubun topluluk disiplinini vurgulaması, bu disiplinin öneminin bir göstergesidir. Buna rağmen bu konu bugünkü kiliselerin bir çoğunda ihmal edilmektedir. Kutsal Yazılar’ın esinlemesine inandığımızı söyleyip de işimize gelmediğinde itaat etmeyi kabul etmediğimiz durumlardan biri budur. 2:11 Gerektiğinde disiplin eylemine başvurulmaması bir kilise için ne kadar tehlikeli ise, gerçek ve içten olan bir tövbenin bağışlanmaması da o kadar tehlikelidir. Şeytan böyle durumlarda kurnaz oyunlarını oynamaya daima hazırdır. Önce hoşgörü gösterilen günahla kilisenin tanıklığını yıkacak, sonra ise tövbe eden kişiyi kilise kabul etmediği takdirde kedere boğacaktır. Eğer Şeytan kiliseyi ahlaksızlıkla yıkamazsa, tövbenin ardından kişinin büyük bir üzüntü duymasını sağlayacaktır. J. Sidlow Boxter, “Onun düzenlerini bilmez değiliz” ifadesi hakkında şu yorumu yapar:
2:12 Pavlus şimdi 4’üncü ayette planlarının değişimiyle ilgili ara verdiği konuya döner. Daha önce söylediği gibi Korint’e gitmemişti. Önceki ayetler Korint’e gitmeyişinin sert bir azarlama ruhundan sakınmak için olduğunu açıklar. Pavlus 12-17 ayetlerinde hizmetinin bu önemli noktasında başına gelenleri anlatır. Daha önce söz edildiği gibi Pavlus, Titus’la karşılaşma ve ondan Korint’le ilgili haberleri alma ümidiyle Efes’ten Troas’a gitti. Troas’a geldiğinde, Mesih’in müjdesini yaymak için Rab tarafından kendisine çok güzel bir fırsat verildi. 2:13 Bu altın fırsata rağmen Pavlus’un ruhu sıkıntılıydı. Titus onu karşılamak için orada değildi. Korint kilisesinin yükü, elçinin yüreğine ağırlık veriyordu. Troas’ta kalıp Mesih’in müjdesini mi yaymalıydı? Yoksa Makedonyaya mı gitmeliydi? İnsan, bu sözleri okuyan Korintliler’in nasıl bir tepki gösterdiğini merak ediyor. Davranışlarının elçinin yaşamında huzursuzluğa neden olduğunu ve bunun, onların ruhsal durumunu öğrenebilmek uğruna Müjde’yi yaymak için böylesine mükemmel bir fırsatı geri çevirmek zorunda kalmasıyla sonuçlandığını anlamışlar mıydı? 2:14 Pavlus yenilmedi. Mesih’in hizmeti için gittiği yerde, ne olursa olsun zafer vardı. Bu nedenle Tanrı’ya şükretmekten kendini alamadı: Bizi her zaman Mesih’in zafer alayında yürüten Tanrı’ya şükürler olsun. A.T. Robertson şöyle der:
Pavlus burada, Romalı fatihlerin zafer alayında söyledikleri bir ifadeyi kullanır. Romalılar zafer kazanıp görkemli bir biçimde eve döndüklerinde esirleri başkent sokaklarında yürütürlerdi. Buhur taşıyanlar, yolun her iki tarafından yürürler ve buhurun hoş kokusu her yere yayılırdı. Bundan dolayı Pavlus, Rab’bin Troas’tan Makedonya’ya bir fatih gibi gidişini ve elçiyi yanında götürüşünü kafasında canlandırır. Rab’bin gittiği her yerde hizmetkarları aracılığıyla kazanılan zafer vardır. Mesih’i tanımasının hoş kokusu elçi aracılığıyla her yerde yayılır. F.B. Meyer şöyle der:
Pavlus, işte bu nedenle Şeytan’la savaşında yenildiğini hissetmez: Çünkü Rab bir zafer kazanmıştır ve Pavlus da onu paylaşır. 2:15 Pavlus’un gönderme yaptığı zafer alayındaki buhurun hoş kokusu, fatihler için görkemli bir zaferi belirtti, ama esirlerin de sonunu gösterdi. Bu nedenle de elçi, müjdenin yayılmasının iki yönlü bir etkisinin olacağını vurgular. Müjde, kurtulanlar için bir anlama, mahvolanlar için ise tamamen başka bir anlama gelir. Kabul edenler için görkemli bir geleceğin, diğerleri için ise kötü bir sonun habercisidir. Her iki durumda da Tanrı yüceltilir, çünkü birinde lütfun, diğerinde adaletin hoş kokusu vardır. F.B. Meyer bu konuda şu yorumu yapar:
2:16 Pavlus inanlıları, kurtulanlar için yaşama götüren yaşam kokuları, mahvolanlar içinse, ölüme götüren ölüm kokuları olarak tanımlar. Phillips’in dediği gibi, bizler inanlılara yaşam getiren “yaşamın taze ve hoş kokusu”, ama inanmayı reddedenlere “kötü sonun öldürücü kokusu”yuz. Bu iki yönlü etki Eski Antlaşma’daki bir olayla çok güzel bir biçimde örneklenir. Filistliler Tanrı’nın sandığını aldılar. Bu sandık onlarda kaldığı sürece ölüme ve yıkıma neden oldu (1Sa.5). Ancak bu sandık Ovet-Edom’un evine getirilince, ona ve ev halkına bereketle zenginlik getirdi (2Sa.6:11). Pavlus, çok büyük sonuçları olan mesajı yaymanın müthiş sorumluluğunu düşünürken, “Böylesi bir işe kim yeterlidir?” diye haykırmaktan kendini alamaz. 2:17 “Biz yeterliyiz” ifadesini eklersek, 17 ve 16’ıncı ayetler arasındaki bağ daha iyi görünür. “Böylesi bir işe kim yeterlidir?” Biz yeterliyiz, çünkü biz… Tanrı’nın sözünü ticaret aracı yapanlar değiliz (Bu ayet Pavlus’un kendisini yeterli kılanın Tanrı olduğunu söylediği 3:5’inci ayetle birlikte ele alınmalıdır). Birçokları sözü, 5 Korintliler’i elçiden ayırmaya çalışan Yahudi öğretmenleri ifade eder. Bunlar nasıl kişilerdi? Pavlus, onların Tanrı’nın sözünü ticaret aracı yapanlar olduğunu söylüyor. Ticari güdüleri vardı. Hizmeti karlı bir işe çevirmeye çalıştılar. Ticaret aracı yapma sözü, şaraba başka şeyler karıştıranlar için de kullanılıyordu. Bu sahte öğretmenler Tanrı’nın sözüne kendi öğretişlerini ekleyerek Tanrı’nın sözünü karıştırmaya çalıştılar. Örneğin, lütufla yasayı karıştırmaya çalıştılar. Pavlus Tanrı’nın sözünü karıştıranlardan ya da ticaret aracı yapanlardan değildi. Hizmeti dört önemli ifadeyle açıklanabilirdi. Birincisi içtenliktir. Bu, açıklık anlamına gelir. Hizmeti dürüsttü. Hizmetiyle ilgili hiçbir hile veya kaçamak yoktu. Her şey açıktaydı. Robertson bu ifadenin anlamını şöyle açıklar: “Pavlus’un özü ve sözü birdi.” 6 İkincisi ise hizmetinin Tanrı’dan oluşudur. Başka bir deyişle, söylediği her şey Tanrı’dandı. Mesajının kaynağı Tanrı idi ve bunu yapacak gücü de Tanrıdan alıyordu. Sonra Tanrı’nın önünde ifadesini ekler. Bu, elçinin Rab’be hizmet ettiği ve bunu yaparken de Tanrı’nın gözlerinin üstünde olduğunun farkında olduğu anlamına gelir. Tanrı’ya karşı sorumluluğu vardı ve hiçbir şeyin Tanrı’dan gizlenemeyeceğinin farkındaydı. Ve son olarak Mesih’e ait kişiler olarak… konuşuyoruz ifadesini ekler. Bu, onun Mesih’in adıyla, Mesih’in yetkisiyle ve Mesih’in bir sözcüsü olarak konuştuğunu belirtir. |
Kutsal Kitap
1 Size tekrar keder dolu bir ziyaret yapmamaya karar verdim. |
1. J. Sidlow Baxter, Awake My Heart, 10. Kasım sayfasındaki Intoxication with Error’dan alınmıştır.
2. A.T. Robertson, The Glory of the Ministry, s.32.
3. Frederick Brotherton Meyer, Poul, s.77.
4. A.g.e., s.78.
5. Robertson, Ministry, s.47
6. Metnin çoğunda, “kalanların hepsi” gibi sert bir ifade kullanılır; kuşkusuz bu bir abartıdır, ki 2.Korintliler’de bu çok sık görülür.