1 Korintliler 3

3:1   Pavlus, Korint’e ilk gidişinde imanlıları sözün temel sütüyle beslemişti; çünkü onlar imanda henüz çok yeni, zayıf ve güçsüzlerdi. Onlara verilmiş olan öğretiş, durumlarına uygundu. Yeni imanlılar oldukları için, derin ruhsal buyrukları anlayamazlardı. Mesih’te bebektiler.

3:2   Pavlus, onlara Mesih konusunda temel gerçekleri –ki onlardan süt olarak söz eder– öğretmişti. Olgun olmadıkları için katı yiyeceği alamazlardı. Aynı şekilde Rab İsa da öğrencilerine, “Size daha çok söyleyeceklerim var, ama şimdi bunlara dayanamazsınız” dedi (Yu.16:12). Korintliler ile ilgili olan üçüncü durum ise, onların elçiden daha derin olan gerçekleri alacak kadar gelişmemiş olmalarıydı.

3:3   İmanlılar hâlâ benliğe ya da benliğin bedensel isteklerine uyuyorlardı. Bu da aralarındaki kıskançlık ve çekişmeyle kanıtlandı. Bu tür bir davranış, Tanrı’nın Ruhu’yla yönlendirilen insanlara değil, bu dünyanın insanlarına özgü bir davranıştır.

3:4   Pavlus ve Apollos gibi insan olan önderlerin etrafında gruplaşırken, tamamen diğer insanlar gibi hareket ediyorlardı. Pavlus, “Diğer insanlardan ne farkınız kalır?” sorusunu sorarken bunu belirtmektedir.

Elçi Pavlus, buraya kadar müjde bildirisinin gerçek doğasını göz önüne almaksızın, insanları yüceltmenin ahmaklığını göstermektedir. Şimdi imanlının hizmet konusuna döner ve dini önderleri yüceltip onların etrafında gruplaşmanın da ne kadar akılsızca bir şey olduğunu gösterir.

3:5   Apollos ve Pavlus, Korintliler’in Rab İsa’ya iman etmelerine aracı olmuş hizmetkârlardı (hizmetkârların Latince’si “minister”dir). Onlar, birbiriyle rekebet halindeki farklı okulların başları değil, yalnızca birlikte çalışan aracılardı. Dolayısıyla Korintliler, hizmetkârları efendi konumuna getirmekle akılsızlık ettiler. İronside bu konuyla ilgili olarak şu yorumu yapar: “Hizmetkârlar yüzünden dağılan bir ev halkını düşünün!”

3:6   Bir ziraat örneği kullanan Pavlus, hizmetkârın yapabileceği şeylerin ne de olsa sınırlı olduğunu gösterir. Pavlus’un kendisi tohumu ekmiş ve Apollos da bunu sulamış olabilirdi, ama büyümesini ancak Tanrı sağlayabilirdi. Böylece bugün, bazılarımız sözü öğretebilir ve hepimiz kurtulmamış olan akraba ve arkadaşlarımız için dua edebiliriz. Ancak kurtuluş işi yalnızca Rab tarafından yapılabilir.

3:7   Bu açıdan baktığımızda, eken ve sulayanın çok da önemli olmadığını görürüz. Yaşam verme gücüne sahip değillerdir. O zaman imanlı işçiler arasında neden kıskançlık ve rekabet olsun? Her biri kendine düşeni yapmalı ve Rab’bin bereketini gördüğünde sevinmelidir.

3:8   Aynı hedef ve amaca sahip olmalarından dolayı ekenle sulayan birdir. Aralarında hiç kıskançlık olmamalıdır. Hizmet açısından aynı seviyededirler. Bir gün her biri kendi emeğinin karşılığını alacaktır. O gün, Mesih’in yargılama kürsüsüdür.

3:9   Herkesin sorumlu olduğu kişi Tanrı’dır. Hizmetkârlarının hepsi, O’nun tarlasında çalışan işçiler, başka bir açıdan bakıldığında ise aynı binada çalışan emektaşlardır. Erdman düşüncesini şöyle dile getirir: “Bizler Tanrı’ya ait olan ve birbirimizle çalışan emektaşlarız.” 1

3:10   Bina örneğiyle konuşmasına devam eden elçi, ilkin yaptığı her şeyin Tanrı’nın lütfu sayesinde olduğunu şükranla belirtir. Hak etmediği halde Tanrı tarafından verilen bir yetenekle, bir elçinin işini yapmakta olduğunu dile getirir. Daha sonra Korint’teki bu topluluğun kuruluşunda üstlendiği rolü açıklamaya devam eder: “Bilge bir mimar gibi temel attım.” Mesih’i ve O’nun çarmıha gerilişini öğretmek için Korint’e geldi. İnsanlar tövbe etti ve yerel bir kilise kuruldu. Sonra şunları ekler: “Başkaları da bu temelin üzerine bina ediyor.” Elçi burada kuşkusuz, sonradan Korint’e gelen diğer öğretmenleri ve orada daha önce atılmış olan temelin üzerine bina inşa edilişini işaret etmektedir. Ancak elçi burada bir uyarıda bulunuyor: “Herkes nasıl bina ettiğine dikkat etsin.” Bu sözü söylemekle elçi, yerel bir kilisede yapılan öğretiş hizmetinin çok ciddi bir şey olduğunu belirtiyor. Bazıları Korint’e ayrılıkçı öğretiler ve Tanrı’nın sözüne aykırı öğretişlerle gelmişti. Pavlus bu sözleri yazarken kuşkusuz bu öğretmenlerin bilincindeydi.

3:11   Bir bina için yalnızca bir temel gerekir. Bu temel bir kere atılırsa, tekrarına gerek kalmaz. Elçi Pavlus, Korint’teki kilisenin temelini atmıştır. Bu temel, İsa Mesih, O’nun Kişiliği ve işi idi.

3:12   Yerel bir kilisede sonradan yer alan bir öğretiş, farklı bir değer taşıyabilir. Örneğin, kimi öğretiş sürekli olup altın, gümüş ya da değerli taşlara benzetilebilir. Buradaki değerli taşlar büyük bir olasılıkla elmasları, yakutları ya da diğer değerli taşları değil, pahalı tapınakların yapımında kullanılan granit, mermer ve kaymak taşı gibi taşları belirtir. Öte yandan, yerel kilisedeki bir öğretişin geçici bir değeri olabilir ya da hiçbir değeri olmayabilir. Bu tür öğretiş de tahta, ot ya da kamışa benzetilir.

Kutsal Yazıların bu kısmı, genel olarak bütün imanlıların yaşamlarını işaret etmek için kullanılır. Hepimizin gün be gün bina edildiği ve emeğimizin sonuçlarının gelecekte ortaya çıkacağı doğrudur. Ne var ki, dikkatli bir Kutsal Kitap öğrencisi, bu paragrafın ya da bölümün tüm imanlılardan çok öncelikle vaizleri ve öğretmenleri işaret ettiğini fark edecektir.

3:13   Gelecekte (yakın bir gelecekte) her birinin yaptığı iş belli olacaktır. Gün, Rab İsa için yapılan bütün hizmetin yeniden inceleneceği, Mesih’in yargı kürsüsünü belirtir. Yeniden inceleme, gözden geçirme süreci ateş eylemine benzetilir. Tanrı’ya yücelik ve insana bereket getiren hizmetler, altın, gümüş ve diğer değerli taşlar gibi ateşten etkilenmeyecektir. Öte yandan, Tanrı’nın halkı arasında sıkıntı yaratan ya da onlara iyi bir örnek olma konusunda yetersiz kalan hizmetler yanıp kül olacaktır. Ateş her işin niteliğini sınayacak.

3:14   Kiliseyle bağlantılı olan iş, üç türlü olabilir. 14’üncü ayette birincisini görürüz – özde yararlı olan hizmet. Böyle bir durumda, hizmetkârların işi Mesih’in yargı kürsüsünün sınamasına dayanır ve işçi de ödülünü alır.

3:15   İkinci tür iş de yararsız olandır. Bu durumda ise hizmetkâr, kurtulmuş olmasına karşın ateşin içinden geçmiş gibi olacağı için zarar edecek. E.W. Rogers şu noktaya işaret eder: “Zarar, daha önce sahip olunmuş bir şeyin ceza olarak kaybedilmesi anlamına gelmez.” 2 Mesih’in yargı kürsüsünün, bir imanlının günahları ve cezaları konusuyla ilgili olmadığı bu ayetten bellidir. Rab İsa Mesih, imanlının günahlarının cezasını çarmıha taşıdı. Bu konu orada tamamen halledilmiştir. Bu nedenle, imanlının kurtuluşu Mesih’in yargı kürsüsünde söz konusu edilmez; aksine bu onun hizmetiyle ilgili bir konudur.

Kurtuluşla ödül arasındaki farkı anlamayan Roma Katolik Kilisesi, bu ayeti, Araf öğretişini desteklemek amacıyla kullanmıştır. Ancak dikkatli bir inceleme, Araf’ın söz konusu bile olmadığını gösterir. Ateşin insan karakterini arındırdığına dair hiçbir düşünce yoktur. Tam tersine ateş, insanın işini ya da hizmetini test eder. İnsan, ateşle yanıp kül olmasına rağmen kurtulur.

Tanrı’nın sözünün zaman zaman ateşe benzetilmesi de (Yşa.5:24 ve Yer. 23:29’a bakınız) bu ayetle bağlantılı olan ilginç bir düşüncedir. Mesih’in yargı kürsüsünde hizmetimizi sınayacak olan Tanrı’nın aynı sözü şimdi de mevcuttur. Kutsal Kitap’ın öğretişine göre bina edersek, işimiz o yargı günündeki sınamaya dayanacaktır.

3:16   Pavlus imanlılara, Tanrı’nın tapınağı (Grekçe, İç tapınak ya da sunak) olduklarını ve Tanrı’nın Ruhu’nun onlarda yaşadığını anımsatır. Her bir imanlının Tanrı’nın tapınağı olduğu ve Kutsal Ruh’un onun içinde yaşadığı doğrudur, ama buradaki düşünce bu değildir. Elçi, inanlılar topluluğuna ortak bir topluluk olarak bakar ve onlardan böyle bir çağrının kutsallığını kavramalarını ister.

3:17   Yerel kilisedeki üçüncü tür iş de yıkıcı olarak nitelendirilebilir. Öyle ki, Korint’teki kiliseye gelmiş olan sahte öğretmenler vardı ve onların öğretişi kutsallıktan çok günah işlemeye yönelikti. Tanrı’nın tapınağında hasar oluşturmaya neden olmayı ciddi bir sorun olarak görmediler; işte bu yüzden Pavlus şiddetle şu ciddi açıklamayı yapar: “Eğer bir kimse Tanrı’nın tapınağını yıkarsa, Tanrı da onu yıkacak.” Bu, herhangi bir kimsenin yerel bir topluluğa girip onun tanıklığını yıkarsa, Tanrı’nın da onu yıkacağı anlamına gelir. Bu paragraf, Rab İsa’ya iman eden gerçek imanlılar olmayan sahte öğretmenlerden söz ediyor. Böyle bir suçun ciddiliği 17’nci ayetin son sözlerinde dile getirilmektedir. “Çünkü Tanrı’nın tapınağı kutsaldır ve o tapınak sizsiniz.”

3:18   İman yaşamında olduğu gibi, iman hizmetinde de daima kendini aldatma tehlikesi vardır. Belki Korint’e öğretmen olarak gelenlerden bazıları, çok bilge insanlar oldukları izlenimini verdiler. Kendi bilgeliklerini üstün görenler, Tanrı’nın ölçülerine göre bilge olmak için dünya ölçülerinde akılsız olmayı öğrenmelidir. Godet, bu noktayı çok iyi tanımlar:

Korintli ya da başka bir yerden olan herhangi bir birey, topluluklarınızda müjdeyi vaaz ederken kendisini bilge biri ve derin bir düşünür olarak varsayarsa, övündüğü bilgeliğinin zor sınamalarından dolayı mahvolduğunu gördükten sonra yukarıdan gelen gerçek bilgeliğe kavuşacağını anlamasını sağlayın. 3

3:19   Bu dünyanın bilgeliği Tanrı’nın gözünde akılsızlıktır. İnsan, araştırma yoluyla Tanrı’yı asla bulamazdı. İnsan bilgeliğiyle bir plan hazırlanıp bu planda kurtuluş için Tanrı’nın insan olması, suçlu kötü ve isyankâr olan günahkârlar uğruna ölmesi asla tasarlanamazdı. Bu ayette, Tanrı’nın, görünürdeki insan bilgeliğini kendi amaçlarında kullanmaktan nasıl hoşlandığını göstermek amacıyla Eyüp 5:13’ten alıntı yapılır. İnsan tüm bilgisiyle dahi, Rab’bin planlarına engel olamaz. Tanrı, sık sık insanlara dünyasal bilgeliklerine rağmen, ne kadar zayıf ve güçsüz olduklarını gösterir.

3:20   Burada Rab’bin, bu dünyanın bilgelerinin düşüncelerinin boş olduğunu bildiğini vurgulamak için Mezmurlar 94:11’den alıntı yapılır. Ama Pavlus bu dünyanın bilgeliğinin itibarını düşürmek için niye bu kadar çabalıyor? Bunun en basit nedeni şudur: Korintliler bu tür bilgeliğe büyük bir önem veriyor ve bunu olağanüstü bir biçimde sergileyen önderlerin peşinden gidiyorlardı.

3:21   Söylenenler göz önüne alındığında hiç kimse kişilerle övünmemelidir. Ve Rab’bin gerçek hizmetkârları açısından bakıldığında, onlara ait olmaktan övünmek yerine onların bize ait olduğunu anlamalıyız. Çünkü her şey sizindir.

3:22   Biri 22’nci ayet için “Tanrı’nın çocuğunun mal kaydı” demiştir. İmanlı işçiler, ister müjdeci Pavlus olsun, ister öğretmen Apollos olsun, ister gözetmen Kefas olsun, hepsi bize aittir. Hepsi bize ait olduğundan onlardan birine ait olduğumuzu iddia etmek akılsızlık olur. Sonra dünya da bizimdir. Mesih’in ortak mirasçıları olarak ona bir gün sahip olacağız, ama o zamana kadar o, tanrısal vaatle bizimdir. Dünya işleriyle uğraşanlar, Rab İsa’nın bunu bizim için yaptığını kavrayamıyorlar. Yaşam da bizimdir. Bununla, yalnızca yeryüzünde varolmayı değil, en gerçek ve en dolu anlamıyla yaşamı ifade ederiz. Ve ölüm de bizimdir. Ölüm, bizim için artık canı karanlık bir bilinmeyene atan korkunç bir düşman değil, aksine canı cennete götüren bir habercidir. Şimdiki ve gelecek zaman, her şey bizimdir. Gerçekten de söylenildiği gibi, her şey, Mesih’e hizmet edene hizmet eder. A.T. Robertson şöyle der: “Yıldızlar, dünyanın kurtuluşunda Tanrı yolunda olan kimse için savaşır.”

3:23   Bütün imanlılar Mesih’e aittir. Korint’te bazı kişiler, başkalarını dışlama pahasına da olsa, sadece kendilerinin O’na ait olduklarını iddia ediyorlardı. “Mesih grubunu” kurdular. Ama Pavlus bu tür tartışmaları çürütür. Hepimiz Mesih’iniz ve Mesih de Tanrı’nındır. Bununla kutsallara gerçek ve tam itibarlarını gösteren Pavlus, kilisede yaratılan gruplaşma ve bölünmelerin ne kadar akılsızca olduğunu cesaretle açığa vurur.

 

Kutsal Kitap

1 Kardeşler, ben sizinle ruhsal kişilerle konuşur gibi konuşamadım. Benliğe uyanlarla, Mesih’te henüz bebeklik çağında olanlarla konuşur gibi konuştum.
2 Size süt verdim, katı yiyecek değil. Çünkü katı yiyeceği henüz yiyemiyordunuz. Şimdi bile yiyemezsiniz.
3 Çünkü hâlâ benliğe uyuyorsunuz. Aranızda kıskançlık ve çekişme olması, benliğe uyduğunuzu, öbür insanlar gibi yaşadığınızı göstermiyor mu?
4 Biriniz, “Ben Pavlus yanlısıyım”, ötekiniz, “Ben Apollos yanlısıyım” diyorsa, öbür insanlardan ne farkınız kalır?
5 Apollos kim, Pavlus kim? İman etmenize aracı olmuş hizmetkârlardır. Rab her birimize bir görev vermiştir.
6 Tohumu ben ektim, Apollos suladı. Ama Tanrı büyüttü.
7 Önemli olan, eken ya da sulayan değil, ekileni büyüten Tanrı’dır.
8 Ekenle sulayanın değeri birdir. Her biri kendi emeğinin karşılığını alacaktır.
9 Biz Tanrı’nın emektaşlarıyız. Sizler de Tanrı’nın tarlası, Tanrı’nın binasısınız.
10 Tanrı’nın bana lütfettiği görev uyarınca bilge bir mimar gibi temel attım, başkaları da bu temel üzerine inşa ediyor. Herkes nasıl inşa ettiğine dikkat etsin.
11 Çünkü hiç kimse atılan temelden, yani İsa Mesih’ten başka bir temel atamaz.
12 Bu temel üzerine kimi altın, gümüş ya da değerli taşlarla, kimi de tahta, ot ya da kamışla inşa edecek.
13 Herkesin yaptığı iş belli olacak, yargı günü ortaya çıkacak. Herkesin işi ateşle açığa vurulacak. Ateş her işin niteliğini sınayacak.
14 Bir kimsenin inşa ettikleri ateşe dayanırsa, o kimse ödülünü alacak.
15 Yaptıkları yanarsa, zarar edecek. Kendisi kurtulacak, ama ateşten geçmiş gibi olacaktır.
16 Tanrı’nın tapınağı olduğunuzu, Tanrı’nın Ruhu’nun sizde yaşadığını bilmiyor musunuz?
17 Kim Tanrı’nın tapınağını yıkarsa, Tanrı da onu yıkacak. Çünkü Tanrı’nın tapınağı kutsaldır ve o tapınak sizsiniz.
18 Kimse kendini aldatmasın. Aranızdan biri bu çağın ölçülerine göre kendini bilge sanıyorsa, bilge olmak için “akılsız” olsun!
19 Çünkü bu dünyanın bilgeliği Tanrı’nın gözünde akılsızlıktır. Yazılmış olduğu gibi, “O, bilgeleri kurnazlıklarında yakalar.”
20 Yine, “Rab bilgelerin düşüncelerinin boş olduğunu bilir” diye yazılmıştır.
21 Bu nedenle hiç kimse insanlarla övünmesin. Çünkü her şey sizindir.
22 Pavlus, Apollos, Kefas*, dünya, yaşam ve ölüm, şimdiki ve gelecek zaman, her şey sizindir.
23 Siz Mesih’insiniz, Mesih de Tanrı’nındır.

1. Charles R. Erdman, The First Epistle of Paul to the Corinthians, s.40

2. E.W. Rogers, Concerning The Future, s.77

3. Frederic L. Godet, Commentary on First Corinthians, s.195