28 Mart

“Amnon Tamar’dan öylesine nefret etti ki,
ona duyduğu nefret, beslemiş olduğu sevgiden daha güçlü idi.”
(2.Samuel 13:15)

Amnon üvey kız kardeşi Tamar için şehvet ile yanıyordu. Tamar güzel bir kız idi ve Amnon onunla yatmaya kararlı idi. Yapmak istediği şeyin Tanrının Yasası tarafından kesin olarak yasaklandığını bildiği için kızgındı. Ama Tamar’a duyduğu arzu ile öylesine yanıyordu ki, bu arzusundan başka hiçbir şey Amnon için önemli görünmüyordu. Bu nedenle, hasta numarası yaptı, Tamar’ın odasına getirilmesini sağladı ve ona tecavüz etti. Bir anlık isteği uğruna her şeyi feda etmeye istekli idi.

Ama sonra sevgisi nefrete dönüştü. Bencil bir şekilde Tamar’ı üzdükten sonra, onu küçümsedi ve belki de onu bir daha asla görmemeyi arzu etti. Uşağı çağırıp Tamar’ı odasından dışarı çıkardı ve arkasından odasının kapısını sürgületti.

Tarihin bu kısa öyküsü her gün tekrar edilmektedir. Kendince özgür toplumumuzda ahlak ölçüleri aşırı şekilde terk edilmiş durumdadır. Evlilik öncesi cinsel yaşam normal olarak kabul edilmektedir. Çiftler evlilik resmiyeti olmadan birlikte yaşıyorlar. Fahişelik yasal hale geldi. Homoseksüellik ise kabul edilen bir yaşam tarzı seçeneği olarak görülmekte.

Genç yaşlı herkes hoşlandığı birini görüyor ve bu yeterli oluyor. Birbirlerinden hoşlanmalarından daha yüksek bir yasa olduğunun farkında değiller. Hiç bir sınırlama onları bağlamıyor. İstedikleri şeyi elde etmek konusunda kararlı davranıyorlar. Bir düşüncenin doğruluğunu ya da yanlışlığını dikkate almıyorlar ve bir başka şekilde de normal bir yaşam sürebileceklerini akılları almıyor. Bu yüzden, Amnon’un yaptığı gibi tehlikeli bir girişimde bulunuyorlar ve doyuma ulaştıklarını düşünüyorlar.

Ama ilk anda çok güzel görünen şey, daha sonra genellikle çok kötü görünüyor. Suçluluk, ne kadar şiddetli bir şekilde inkar edilirse edilsin kaçınılmaz hale geliyor. Karşılıklı bir öz saygı kaybı gücenikliğe yol açıyor. Bu güceniklik daha sonra tartışmalar ile kaynıyor ve sonunda nefrete dönüşüyor. Bir zamanlar vazgeçilemez olarak görülen kişi sonradan kesinlikle itici hale geliyor. Bu noktadan sonra da dayak atmalar, mahkemelerde süren davalar ve hatta cinayet bile söz konusu olabiliyor.

Şehvet, kalıcı bir ilişki için çürümüş bir temel teşkil eder. İnsanlar, Tanrının yasasına aldırmadıkları zaman, kendi kayıplarına ve yıkımlarına yol açmış oluyorlar. Yalnızca Tanrının lütfu, bağışlama, şifa ve yenileme getirebilir.